Cam"dan Çocuğa Can"dan Satırlar…
İşte bu yüzden.. ne zaman yağacak olsa yüreğinin bulutları… yağmurunu kok bana. Ben, dokunmaya çalışırım yalnızlığına, en nemli yerinden…
"Gelecek, şimdinin geçmişidir, sadece biraz daha pahalıya mal olur." - Oscar Wilde (kurgusal)"
"Gelecek, şimdinin geçmişidir, sadece biraz daha pahalıya mal olur." - Oscar Wilde (kurgusal)"
İşte bu yüzden.. ne zaman yağacak olsa yüreğinin bulutları… yağmurunu kok bana. Ben, dokunmaya çalışırım yalnızlığına, en nemli yerinden…
Seni özledim İstanbul ! Çocukluğumun ağırlığıyla özledim seni. Dedemle birlikte Beşiktaş iskelesinden o koca vapurlarına binip Kadıköy' e gitmelerimizi özledim en çok. Ah, İstanbul ! Hatırlıyor musun o vapur yolculuklarını ? Denizinin kokusunu, rengini, adını bilmediğim geveze beyaz kuşlarını,o koca vapurlarını, yine o koca vapurlarının sanki insanı içine
Sarıyer, şampiyon olamayacak kadar kötü, küme düşmeyecek kadar iyiydi; haftalar ve yıllar boyunca gördüğümüz şeyin bizi umutsuz bir şekilde hayal kırıklığına ve yılgınlığa götüreceğini bildiğimiz halde maçlara gitmeye devam ettik. Aslında oraya ne harika bir futbol ne de çok iyi sonuçlar beklediğimiz için gitmiyorduk. Küçük bir bölümümüz haricinde
Yüksekova okullarını ziyaret ederken yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim bir an...
Bilmem aranızdan kaç kişi bu coğrafyayı ve insanlarını tanıma fırsatı yakalamıştır? Ben uzun yıllar bunun özlemini duydum içimde.
Okumanın yeri ve zamanı olduğunu düşünmüyorum.Okumak isteyen herkes şartlarını yaratır, bahaneleri yoktur okumamak için.Bir kitabı bir günde okumak şart değildir zaten, mühim olan birşey okumaya çalışmak.Sonu ne zaman gelse de...
Sorun değil , başlandı mı biter zaten...
Anneler gününün acı verdiği bir gündeyim.Birşey eksik hayatımda bir nefes.Ne kadar büyüsekte hep eksiğiz aslında.
Kredi yurtlar kurumunun anneye özlem kokan odalarından, emek tüten öğretmenler odasına;ailelerin dişten tırnaktan artırarak yolladıkları hafta harçlıklarından, ayın 15.de bankaya yatacak maaşlara ve nihayetinde tırmanışlarla süren öğrencilikten maviye boyandığımı hissettiğim öğretmenliğe geçişimin ilk aylarıydı
Küçüktüm,dizlerim kanardı haylazlığımdan.Yaralarımsa kabuk üstüne kabuk bağlardı,ağlardım…Ama bilirdim her damlada içine akacağımı,ne olursa olsun seni yanımda bulacağımı.
Kaynardı kara kazanlarda kirlilerimiz; sonra yüreğimiz gibi tertemiz olurdu. Sabun kokardı...
Sabun kokuluydu çocukluğumuz...
Yıllar sonra, yerde yatan birinin üstünde uçuşup duran gazete yaprakları hatırlıyorum . Şaplakçı ağbi düşmüş kalmış. Yanında topa benzemeyen bir oyuncak . Demirden ..
Çok nadiren denediğim bu tür çalışmalar, ancak zihnimi zorladığı vakitler bir iki kelam etmeyi, sizinle paylaşmayı, lüzum ettirdiğinden olsa gerekir.
Yaklaşık 2 yıl önce, hayatıma bir kadın girdi. Başta hiç anlaşamayacağımızı düşünmüştüm ama çok iyi anlaştık ve anlaşıyoruz.
Shakespeare, bir yandan ağzını şapırdatarak, beğeni misali homurtular içinde kendini zevkin koynuna bırakıverir, öte yandan da kaşla göz arasında gövdeye indirdiği kıymalının yerine yenisini koyması için tertemiz ettiği tabağını anneme uzatırdı.
Sonra ,
Üçüncü hafta hava genelde boz bulanık. Ne yapılır ki bu havada evde oturup uyku modundan başka? Yine böyle bir günde pazara gidiyorum ama yok artık kesmiyor “en iyisi yeni yerler keşfedeyim” diyerek başlıyorum bilmediğim sokakları arşınlamaya. Ben sokaklarda dolaşırken sanırım yağmur beni kıskanıyor yada yalnız olmama gönlü razı
"Satırlar arasında anlamlar aramaktansa, kitabın tamamını okuyup bitirmek "
Emrah Safa Gürkan