Lal Cennetin Sunumu (Bölüm 3)
Bu garipliğin bodrumunda gezinen mahlûkatların verdiği zehir misali fitneleri düşünün.
"Benim için bir kitap, bir kalabalık kadar gürültülü ama çok daha az yorucu." - George Bernard Shaw"
"Benim için bir kitap, bir kalabalık kadar gürültülü ama çok daha az yorucu." - George Bernard Shaw"
Bu garipliğin bodrumunda gezinen mahlûkatların verdiği zehir misali fitneleri düşünün.
Emekli olduğumdan bu yana, okulların açılması beni çok hüzünlendiriyor. Bugün okullar açıldı ama ben evdeyim. Sanki, çok yakınımın düğünü var ama ben o düğüne davetli değilim. Bir sını
Sakın bilme seni nasıl da sevdiğimi, benim ellerimde bile eskimesin ellerin. Kimse mükemmel değil evet sende değilsin...
Tası tarağı; Tasarım...
Bir Arka Bahçe yolu gitti.
Daha, arkaik yaşamı sırtlanacak...
kafam karışık, çekip gitmelerim üzerimde, küsüp yenilgiyi kabullenip senden vazgeçtiğim gibi herşeyden vazgeçmek için cesaret arıyor gözlerimi karartıyorum.ama nafile beni sevene bir ömrü seninle sırtlanırım diyene kıyamıyorum...oda benim seni beklediğim kadar beni bekleyecek...ama ben senin beni acıttığın gibi acıtmamalıyım sevenimi...dağılmışım toplanamıyorum...
Farkında olmadan da taktığım kelimeler, sözler, şarkılar. Kulağımda kıvamına eremeye çalıştığım caz, şarkım Telvin Trio’dan nefes...
Her gün biraz daha uzaklaşıyor ve biraz daha yaklaşıyorsun kurtuluşa. Her gün biraz daha ayrılıyor ve biraz daha kavuşuyoruz aşkım. Unut ayrılığı, unut kayboluşu. Geçecek, de; geçmeli, de. Zaman, atın yelelerinde savrulup geçmeli hızla...
Annemin, dünyanın adaletsizliğinin en büyük isbatı olan acılarını, içimde taşımaya gücüm yetmedi çoğu zaman. Ve kendimi adadığım 'acılarla' o acıyı gömmeye çalıştım. Yoksa boğulacaktım...
Sözleri bana bestesi sana ait bir şarkı bu. Geçmişle geleceğin aranjmanı. Veda edilen mutsuzlukların son notası. Seni çok seviyorum, var mı dahası ?
Gök gözlerini arıyorum, sımsıcak bedenini, derin soluklarını. Gözlerimi açtığımda seni yanımda bulmalıyım. Üşüten gecelerde güneş gibi ısıtmalısın ruhumu. Oysa soğuğum. Güneşsiz kaldık sevgili… Sen soğuk gece vakitlerinde koğuştaki 22 kişiyle uyurke
Çünkü; Dünyadan ahrete götüreceğim tek hazinem…
Çilekeş ve ceht içinde geçen günlerim zindan hatıralarımda saklı...
Ahirette bana şahitlik edebilecek tek sermayem…
Dünya’ya kapalı ama Ahirete açık huzurlu, mutlu günlerimdi Medrese-i Yusufiye…
Lakin bir şey var ki insanoğlu çabuk unutuyor.
Oyunlar oynadım kalemimle, şekiller çizdim sonra, planlar yaptım adeta bir ajan gibi; yine de yazmaktan çok, her nasılsa yazamamayı gerçekleştirdim.....
Uyarı: Bu yazıyı okuyup da, vitamin haplarını çiçeklerine verenlerin yaşayacağı olası sağlık sorunlarından ben sorumlu değilim. Ne demiş atalarımız: “El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar. ” Ona göre. ”Demedi” demeyin.
Saçların olabilirdi mesela, tel tel güneş ışıklarını süs gibi takınmış, rüzgârın o narin ve delice sevişme isteğine, davetkâr sallantılarla cevap veren.
Hayat üzerine abanır, çırpınmak ve onunla mücadele etmekten yorgun düşer bedenin:
Güle güle Gülce! Sen şimdi yoldasın. Umarım güzel anılarla gidiyorsun buradan. En kısa zamanda yine gel. Eksik bıraktığım şeyleri tamamlamak istiyorum. Seni çok ama çok seviyorum.
Konuşulamadık ne çok kelime varsa geldi bir araya; “cümle” dedik adına. Paylaşılamayan ne kadar endişe varsa buluştu bir sayfada, “şiir” dedik adına/ Ve bunlar senin layık olduğundan çok daha başarısız itirafımın son satırlarıydı..
Ahmet Ümit