Sana İthafen...
Kısacık bir paragraftan dünyaya taşacak kadar özel olmana ithafen yazıyorum bu satırlarımı. İnsanı deli eden mükemmeliğine ithafen yazıyorum bu satırlarımı.Tek bildiğim, bu en kısası ve en anlamlısı…
"Kitap okumaktan gözlerim mi bozulmuş? Asıl okumadıkları için ruhları bozulmuş olanlara acıyorum.'' – Fyodor Dostoyevski"
"Kitap okumaktan gözlerim mi bozulmuş? Asıl okumadıkları için ruhları bozulmuş olanlara acıyorum.'' – Fyodor Dostoyevski"
Kısacık bir paragraftan dünyaya taşacak kadar özel olmana ithafen yazıyorum bu satırlarımı. İnsanı deli eden mükemmeliğine ithafen yazıyorum bu satırlarımı.Tek bildiğim, bu en kısası ve en anlamlısı…
Yeni yıl heyecanı var caddelerde../Oldukça uzun zaman oldu sanırım..bu kısmına gelmemiştim şehrin../Yolu her iki taraftan saran ağaçlara gelinlik giydirmişler../..
Seni istiyorum her şeye rağmen. Sıcaklığını, dokunuşlarını... seni düşlerken başka biriyle bir sabah uyanmaktan korkuyorum.
Herkesin hayatta keşkeleri var ya, keşkeler insanın kendinden yonttuğu kırpıntılarıdır.. bir nevi hata talaşıdır..
Çok okumak insanı mutsuz eder mi dersiniz? Bence eder.Beni ediyor bazen.Nasıl mı? Bakın anlatayım:
Bak, her satır anlaşılmaz, ancak yaşanır bir fikr-i firarın ta kendisi yine. Sense en güzel gülüşünle gözlerimin önünde. Bana güç verdiğin için nasıl teşekkür etsem az sana. Çok garip, yine bilmeyeceksin bu anlattıklarımı da...
En çok da arınmaya çalıştıkça çoğalan günahlarını, bana duyduğun o yapay kini, apansız hortlayan, saklamaya çalıştıkça eline yüzüne bulaşan o başıboş kederini sevdim.
Kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın , anlatırsa anlatsın en doğru ,kişinin kendi kendine anlattığı doğrudur.Nedense o doğruların farkına da hep artık çok geç noktasına geldiğimizde varırız.İşte bu son noktada da içimizdeki ses girer devreye ‘ ‘ ben demiştim demekten bıktım der gibi’’ ama yinede der işte bira haklı
Şimdi senin çalışma masana oturmuş, sana hitap etmeyi düşündüğüm satırları karalamakla meşgulüm. Bunu duyar duymaz tepkinin ne olacağını gayet iyi biliyorum: “Aman babaaa, gene benim odamı mı buldun, yazmak için?
Kim söylüyordu içimde isyanlar çıkartan bu mahkumların cezalarını arttırmamı ? Peki kim söylüyordu onların yerini boşaltmadan yerine (onları daha da azdıracak) mahkumlar yerleştirmemi?
Bu yüzden küçüklükten beri sevgi ve saygı beslediğim yazarlığa ulaşamıyorum belki de. Belkide altına imzamı atmadan sergilemeliyim sanatımı...
Beni hatırladın mı diyenlere Üzgünüm hatırlayamadım demekten nefret ediyorum ama gerçekten hatırlamıyorum.İsimler, telefon numaraları, özel günler, yapmam gerekenlerin listesi hepsini unutur oldum
Telefonu kapattığın anda, tüm konuşmalar uçar gider. Suya düşen kar taneleri gibi yok olurlar.Ama mektup öyle mi? Yıllarca sakla. Aç aç oku, sonra yeniden oku. Çok sevdiğin bir yemeği, acıktıkça tekrar tekrar yemek gibi. Şimdi Telefonla yemeğin ne alâk
O an anladım; geride kalmak, yoksullaşmak, kaybetmek kavramlarının üzerimde ne kadar iyi durduğunu...
Adalet Ağaoğlu