
Ayriligin Ilk Gunu
Ele gecirir bedenini heybetli bir ofke... Once bir guzel kendi kendine soylenirsin... Sonra da ona soylenirsin... Sonra tekrar kendine ve sonra tekrar ona...
Ele gecirir bedenini heybetli bir ofke... Once bir guzel kendi kendine soylenirsin... Sonra da ona soylenirsin... Sonra tekrar kendine ve sonra tekrar ona...
haksız olduğumuz konularda yapmış olduğumuz yanlışların görülmesi, doğruyu görebilmemiz için işaret edilen yolun gösterilmesine; yani karşımızdakilerin bizleri eleştirmesine neden izin vermiyoruz?
Evet Almanyanın, Hollandanın, Fransanın halkına bakıldığında gelir seviyeleri oldukça yüksek ve içinde bulundukları şartlar ve sunulan nimetlerden en iyi istifade eden milletler arasında yer alıyorlar. Peki nasıl oluyor da bunca gelire, imkana ve nimete rağmen bu şehirlerin sokaklarında adım başı psikiyatri klinikleri var?
Ötenazi hakkını tanımamakta ısrar etmek yaşamak istemeyen, yaşam alanı tanınmayan insana tüketim ekonomisini beslesin diye sözde inançlar adına işkence etmektir.
KEMALİZM diye de bir şey yoktur.
Küçük bir çocukken bir an evvel büyümek için sabırsızlandığımı düşünüyorum şimdi Belli ki bir şeylerden hoşnut değildim. Yani, 7 kardeşin en küçük olanıydım ve annemle babamdan sonra büyük kardeşlerimin ayak işlerinin hepsini ben yapmak zorunda kalıyordum. Her ne kadar bu duruma sinir oluyor olsam da kardeşlerim tavır alırlar
Pencerenin açılmasıyla karşısında gördüğü gökte uçuşan, parlak ama cansız, hafif alaycı ama sanrısız güç yeni yerinde canlanıyordu. Ruhsal dünyası karmaşık, sesi bazen dağınık, göz halleri kaçık erkek. Gökyüzündeki sese cevap verdi. Elini uzatıp tutmak istedi. Karmaşık dünyama şekil ver, ruhunun heyecanı aynalarda salınsın diyordu.
Reel bir
Şimdi nostalji olarak anlattığım o günler, Türkiye'nin Tarihi, o günkü toplumun heyecanla yaşadığı günleriydi.
Tutucular, bazı yaşlıların kanaatları farklı olsa da, Türk Toplumu Atatürk'e coşkuyla bağlıydı. Tutucu ve yaşlı
toplumu, günümüze göre garip görünse de, Atatürk'ün kadına tanıdığı haklara karşı çıkıyordu. Kadına seçme,
Anglo-sakson dillerinde iki farklı gelecek anlayışı bulunuyor. Bunlardan birincisi, future ya da futur örneğinde görüldüğü gibi zamanda konumlanan şahsın merkeze alındığı ve özneleştirildiği anlayış
Çay/ Şeker/ Kaşık/ Bardak/ Ses/ Tanrı/ El/ Beyin...
Şekerin karıştırılma sesinden kim sorumludur? Bu sesten kim rahatsız olur? Bu sesi nasıl azaltabilir veya yok edebiliriz? Bu saçma yazıyı kim okur? Tanrı var mıdır?