Ondan Sonra - 8
TV’nin karşısına oturduğum zaman yüzlerce kanalı zapingliyorum ve hiç bir şey seyredemedikten sonra basıyorum kırmızı düğmeye.
"“Edebiyat, kelimelerle yapılan en uzun mizah oyunudur; okunmazsa espri kaçırırsınız.” – Umberto Eco"
"“Edebiyat, kelimelerle yapılan en uzun mizah oyunudur; okunmazsa espri kaçırırsınız.” – Umberto Eco"
TV’nin karşısına oturduğum zaman yüzlerce kanalı zapingliyorum ve hiç bir şey seyredemedikten sonra basıyorum kırmızı düğmeye.
Devam ediyorum dusunmelere. Nedense ben hakliyim gibime geliyor. Zaten ayriliklarda herkes kendince haklidir ama bu sefer gercekten ben hakliyim. Belki de kendimce...
Burcu Karakaş’ın kendisiyle röportaj yaptığı Şanlıurfalı mevsimlik işçi Şahin amcanın tabiriyle:
“Lanet olsun kaysıya!”
Lanet olsun…
Çünkü mevsimlik işçilerin alın teriyle kirletilmiş/kirletilen o kayısılar; zekâtla temizlenmediği sürece, kayısı, Şahin amcanın bedduasıyla hep “lanetli” kalacaktır ve üreticinin beklediği fiyatla satılmayacaktır…
Tarihte başımıza musallat olan milletlerin başında Ruslar gelmektedir. Ruslarla hemen hemen her zamanda ve mekânda karşı karşıya gelmişiz. Sürekli gözleri topraklarımızda olmuştur Rusların Ruslarla yaptığımız amansız savaşlarda yenildiğimiz de olmuştur yendiğimiz de Fakat zaferlerimizin sayısı hezimetlerimizden çok fazladır. Günümüzde Köprübaşı ilçesinin Harmantepe Yaylasındaki şehitlik, Türk-Rus savaşlarına şahitlik etmektedir.
Taraf gazetesi eski yazarı Sevan Nişanyan’na sesleniyorum; “Eceli gelen it cami duvarına terslermiş…”
Nişanyan’a bu dünyada tek bir duam(!) var…
Umarım akıbeti; Ariel Şaron gibi olsun…
Ne tam ölsün, ne de yaşasın.
Fişle nabızları attırılsın ama ölmesin…
Gelin kendimizi de okumayanları da bu dertlerden kurtaralım ve okumama şenlikleri ve etkinlikleri düzenleyelim.
Onca tanıdığım insan, okuduğum onca kitap beni huzurlu bir emniyet duygusuyla kuşatamazken, uzaktan gördüğüm bir ihtiyar kadına, beli bükülmüş bir pîri faniye yakınlık duyuverişimi yadırgamayın lütfen Çok yakın bir zamanda bizim de onlar gibi olacağımız kuşku götürmez bir gerçekken hem.
İstanbulda bir insan olarak solumak ne zor imiş. Elbette bir bedeli var bu memlekette yaşamanın üstelik bedelini nefeslerimizle ödüyoruz. Çünkü, yaşamlarımız, beklenmedik çizgiler arasında zikzaklar çizen bir oyun bu şehirde. Bir anda yükselişler, inişler, bir anda seslenişler ve susuşlar, bir anda yaşananların iyiliği kötülüğü ve yine beklenmedik yahut
Her insan adil ve insanca yönetimi hak ediyor. Bu doğuştan gelen bir haktır. Sistemler, ister otokratik ister teokratik ister de demokratik olsun hepsi insan üzerine kurulmuştur. Bu demek oluyor ki şayet insan olmaz ise bu yönetimler içi boş balonlara dönüşeceklerdir. Oysa ki, dünyada ve Türkiye’de ki uygulamalar esas
İnançlar ve yüksek duygular için yaşar insan Bu duyguların başında gelir vatan sevgisi Bizler için çok ulvi bir değerdir memleket severlik Çanakkalede, Sarıkamışta, Dumlupınarda, Sakaryada ve yüzlerce cephede canını seve seve veren askerimiz, vatan aşkını merkez alarak ölüm kalım mücadelesi yapmışlardır. Yüce Rabbimiz vatanın ve içinde yaşayanların düşman
Yaklaşık 6 yıl önce birkaç arkadaşla birlikte Beyoğlu Belediyesinin düzenlediği bir fotoğraf sergisini gezmeye gitmiştik. Bu sergide kendi fotoğrafları da sergilenen Azerbaycanlı fotoğraf sanatçısı Ramiz Samidov isminde sanatçı arkadaşla tanışmıştım