Duygular Üzerine Kelâm-ı Kibar Deyişler
\* Dili sivri olanla ve eli uzun olanla arana bir mesafe koy.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
\* Dili sivri olanla ve eli uzun olanla arana bir mesafe koy.
Gençler edepsizce özgürleşmiş mi, yoksa, “Onu yapma, şunu içme, el ele tutuşma, elini sevgilinin omzuna atıp parkta oturma” diyenlere inat, yeni başkaldırı yöntemleri mi geliştirmiş, anlamadım. Metronun yürüyen merdiveninde, ayakta duran sevgilisinin beline bacaklarını, boynuna kollarını dolayıp yapışarak inen genç kızı görünce, benim yorumum yolunu şaşırdı, afalladım kaldım.
Siyah, ah ile el ele verdi! İmdadıma yetişti zambak ellerin. Hayalimde elif suretinde parmakların, narinden narin… Uyku uğramadı bazı anlar semtime. Gönül yarama tuz ekti hasretin. Bilemedim nedir niyetin.
Engin Geçtan
Ne hikmetse Malatya’da, birkaç yılda bir, bir fitne davulu çalınır…
1978’de Fendoğlu olaylarıyla Malatya yağmalandı…
1999’da başörtüsü meselesiyle sallandı…
2007’de baş kesmelerle anıldı…
Aradan çok zaman geçmemiş ki bu kez Sürgü’deki davulcunun tokmağıyla uyandı…
Bir gün güneş açıverirken ruhuma gelen güzellik, bir gün yağışlıyken gelen hüzün, odamdaki topak topak açan bembeyaz sardunyalarım ve bir tarafta kurumuş olanları. Bugün bembeyaz topak topak olan sardunyalar gün gelecek kuruyacak, yenileri açacak ben baktığım beslediğim sürece. Halbuki bir zamanlar kırmızı beyaz açardı, neden kırmızlar yok oldu,
Bu yazımın özeti, yeteri kadar geliştiremediğimiz demokrasimiz sorunlar yaratıyor. Ayrım yapılmadan bu sorunları yalnız Kürt halkı değil, hatta Kürt halkından daha çok bütün kesimler yaşıyor. Sivil toplum örgütlerinde, sosyal kurumlarda, bürokraside eskiden kalan ve bugün de kayıp annelerinden, faili meçhul cinayetlere kadar pek çok sorunlu aileler var.
Size koz sağlayan değerleriniz olmadan da dik durabiliyorsanız, zaten doğru yoldasınız demektir. Unutmayın ki iyiler mutlaka kazanır. Bu satırlarda olduğu gibi de hatırlanır
Allah sizi inandırsın, körkütük aşık olup dişiyi gözlerini kırpmadan kesmekten, tavuğu, ciğeri gözü görmez olan erkekler gördüm. Dişi, afiyetle tavuğa gömülmüş yerken, öylece, kıpırdamadan izleyen erkekler... Bir tanesi, benim Kömür’dü. Hem de ilk aşkıydı bakir Kömür’ümün... Karı da kart ve çirkin bir şey, iyi mi?... Eh, gönül bu,
Deli Hasan rolünseki Özmert Kıran’ı izlerken yıllar öncesine gittim. 1980’li yıllardaNKL’de oynadığım yıllar bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Edebiyat Öğretmenimiz Kemal Çobanoğlu’nun büyük bir özveri ile yönettiği “Cumhuriyet Çocukları”, “Cimri” ve “Hastalık Hastası” oyunları geldi. Çok zevkli ve eğlenceli anlar yaşamıştık. Kemal Hoca sayesinde tiyatro sevdasına
İnsan yaşıyla değil, yaşadıklarıyla yok oluyor..
Dalgalar kıyıların saçlarını okşuyor gecenin ayazında. Deniz, o masmavi gözleriyle ufuklara göz kırpıyor karanlığın koynunda. Düşler kapısını aralıyor gerçeğin asık suratına. Çakıl taşları söyleşiyor suların mavisiyle… Ay, doyumsuz bestesini fısıldıyor tan vaktine…
Bir gözün hep arkasında kaldım. Göremedi garipliğimi bana sırtını dönenler. Oysa ben onların saçlarını gördüm. Saçları bakışları olsaydı keşke. Bir uzun bakış düşürseydi yoluma. Yollarım bir merdiven oldu bir rampa. Her adım atışımda şehrin bütün ayakkabalırımın bağlarını çözdüğünü gördüm. Ben bu şehre, bu yüzden hiç bağlanamadım. Bir ezan
Füruzan