Adım Hüzün Bir Demlik Şarap'a Denk
Birine ait ve ya sahip olmak cümlesinin çok çirkin olduğunda karar kılıyorum. ama sahipmişim gibi yaşıyorum, aitmişim gibi tapıyorum.
"Herkes evrenin nasıl işlediğini anlamaya çalışıyor; ben ise sadece kahve makinesinin." - Albert Einstein (kurgusal)"
"Herkes evrenin nasıl işlediğini anlamaya çalışıyor; ben ise sadece kahve makinesinin." - Albert Einstein (kurgusal)"
Birine ait ve ya sahip olmak cümlesinin çok çirkin olduğunda karar kılıyorum. ama sahipmişim gibi yaşıyorum, aitmişim gibi tapıyorum.
Yaşamak nedir? Bu sorunun cevabını arayan birçok insan var. Hayatın anlamını ve amacını bulmak, kendini ve başkalarını sevmek, evrenin güzelliğine ve harikasına uyanmak ve evrensel bilince girmek isteyen insanlar. Bu denemede, Karsta öğretmenlik yapan İlbilgenin uyanış öyküsünü okuyacaksınız. İlbilge, hayatının rutin ve monoton olduğunu fark eder. Kendini bir
Elimde; Ahmet Kekeç’in “Birey yayıncılıkta çıkan 140. Kitabı…
“Kalanlar...”
Vedat Türkali’nin (Bir rivayete göre Türkali’nin ilk kitabı) “Bir Gün Tek Başına” yı geçen kış okumuştum. Ama Ahmet Kekeç’in “Yağmurdan Sonra”yı ondan önce okumuştum. Doğrusunu söylemek gerekirse “Bir Gün Tek Başına” ile “Yağmurdan Sonra” yı
Yaşamınızda temel taşı olan sevginin eşliğinde yaslar, yaşlar, izler, yaralar, çizikler de olacaktır. O zaman dolu dolu yaşadım diyebilirsiniz.
Bugün kaç kadın dönüp arkasına takip eden var mı diye kontrol etti? Kaç kadın göz tacizine uğradı? Kaç kadın bunu yaparsam böyle derler diye düşündü? Kaç kadın bugün tecavüz edildi?? Bu sorular gibi binlercesi. Binlerce kadın binlerce korku, endişe, gözyaşı Bir de bunun yarını var. Yarın aynı sorular
bu yazı selman bayer'e ithaf edilmiştir.
“Romandan fırlamış bir roman kahramanı gibi..”
“Öyle kırılgan, mahcup tavırlarla çocuk gibi… Öyle masum, öyle içten sıcak, sevecen…”
“Şiirin dizeleri gibi akıcı, derin… Aşığın sazının telleri kadar duygulu…”
Yazıya, okumaya, düşünmeye, fikir üretimine düşman bir dünyada bu düşmanlığın zirvelerinden olan bir ülkede yaşıyoruz.
Yaşlılar, sandalyelerde namaz kılıyordu. Çocuklar babalarıyla birlikte gelmişti. Erkekler içeriyi doldurmuş, kadın bölümü dolmuş, dışarıya taşmıştı. Camii avlusu kadın ve çocuklarla doluydu. Hani derler ya İğne atsan yere düşmez işte öyleydi. Her yaştan insan camiye dolmuş, Dünyayı ve kâinatı yoktan var eden biricik ve gerçek sevgiliye koşmuştu. Namaz
Gelmiş geçmiş insanın işine yarayan ve derinliği olan, onu sıkıntıdan çıkarıp, istediklerine kavuşturan her ne varsa ! Eskilere takılmak, seni onlara çeken duygular ve hayatın getirdikleri..
Çocuksu hayaller, zaman geçtikçe yerini yetişkin rüyalarına bırakabiliyor. Küskünlük biriktirdiğin kim varsa önceleri önemli, sonraları üzerinde durulmayı gerektirmeyen bir hale