Hüzün Demi
Kemanların ve flütlerin ahengine gözümden akan yaşlar vokal yapmalı.Karşınızda “Hüzün Orkestrası” Güneş bulutların kanatlarını usulca pembeye boyamalı arkada.Dağlara doğru yavaşça çekilmeli sonra.
"Yazmak, aslında hiçbir şey yapmadığınızı kanıtlamanın en meşakkatli yoludur." — Woody Allen (kurgusal alıntı)"
"Yazmak, aslında hiçbir şey yapmadığınızı kanıtlamanın en meşakkatli yoludur." — Woody Allen (kurgusal alıntı)"
Kemanların ve flütlerin ahengine gözümden akan yaşlar vokal yapmalı.Karşınızda “Hüzün Orkestrası” Güneş bulutların kanatlarını usulca pembeye boyamalı arkada.Dağlara doğru yavaşça çekilmeli sonra.
Oğlumun arkadaşlarına söyledim dün akşam, ara sıra sizlerden söz edebilirim diye, gülüştüler…
Oooo Gülgün Teyze, ünlü mü yapacaksın bizi diye…
Okullar başladığından beri bizde pek yatmaz oldular. Yoksa genelde Oğulcan’ın, ki kendisi oğlum olur, dışında en az bir, iki genç vardır evde kalan.
her yaprak bir gün dalından elbet düşer... hangi kümeye koysam bilemedim aslında
“Selam olsun aşkı yaradana, selam olsun âşık olana.”
Düşlerimde geçirdiğim zamanı anlatıyorum sana. Yaptığım hataları anlatıyorum bir çırpıda. Aynaya bakarken tanıdım kendimi ve iç yüzümü. Peki aynanın arkasında ki kişiliğim neydi. Ben kimdim. Veyahut içimde ki o sevgi seline ne oldu. Galiba hepsi düşlerimiz ile birlikte uçtu gitti. Şimdi yazdığım zamanları anlatıyorum kendime.
...(nereden anam, babam oluyorlarsa yani(!)..)renginin güzelliği, onlardan türeyen iyi insanları ve mutluluğu; dikenleri, kötü insanları ve acıları simgeliyordu düşüncemde.
Bizim bakkal Erhan efendi kız istemeye gider. Kızın dedesi ertesi gün, tanışıklık vermeden bakkal Erhan’dan alış veriş eder: amacı dürüst bir satıcı olup olmadığını anlamaktır.
Bükülen, kıvrılan, akışkan bir sıvının içinde zarif bir biçimde süzülen bedenlerin oluşturduğu tablo, uzakta kalan masal ülkesinin naif bir aksi gibi duruyor. Ve nihayet sihirli bir değnekten yayılan pırıltılı notaların oluşturduğu müziğin ahengine kendi
Gece boyu kımıldamadan uyuyoruz(!) Kımıldarsak içinde bulunduğumuz çuvalın şeklinin bozul....
Çalkantılı bir denizdi düşlerim… Avuçlarımda acıtan bir sevdanın sureti kanamaktaydı. Sen yoktun. Mutluluklarım hasret meydanlarına yığılarak yakılmış; hüzün tablolarıma, talihsiz hayat sergileri açılmış kimsenin gelmediği… Kendimle söyleşiyor gizli kapaklı ruh hallerimin acı telaşı. Bir de rüzgar kulaklarımda sürekli konuşuyor. Ne dediğini anlamıyorum, çok mutsuzum. Gecelere saplanmış kirpiklerimin uyku
Nasıl demişti hem; Martı Jonathan zirveyi zorlarken:
“Özgürlüğü kısıtlayan ne varsa kaldırıp atmak gerek”