Kozaklı ve Çöp
Gördük, gezdik, yapılacak olanları yaptık, gittiğimiz gibi akşama doğru Yağlı Kozaklı arasındayız, gündüz gördüğümüz tarlaların altın tozu dökülen sap köklerin yerlerinde yeller esiyordu.
Gördük, gezdik, yapılacak olanları yaptık, gittiğimiz gibi akşama doğru Yağlı Kozaklı arasındayız, gündüz gördüğümüz tarlaların altın tozu dökülen sap köklerin yerlerinde yeller esiyordu.
Herkes bize "Türkiye'nin şu derdi var. Sizi bundan kurtarcaz" diyor. Birisi bile çıkıp bunu NASIL yapacağını anlatamıyor. Bunlar oy almak için yapılan reklam kokan hareketler. Çözüm istiyorum, bana uzun hava okumayın. Bana RAKAM verin. Sayı görmek, tarih görmek istiyorum.
İstiyorum ki Anadolu'da bebelerim, analarım, kardaşlarım depremden ölmesin artık. Herşey bir adımla başlar.
Özgürlük kişinin özgür iradesiyle kendi siyasi görüşünü belirleyebilmesi ve o partiye oy verdiğini rahatlıkla söyleyebilmesidir. Gel gör ki Türkiye'de en çağdaş en demokrat en özgürlükçü geçinenlerin yanında bile hangi siyasi partiye oy verdiğinizi söyleyemezsiniz. Söylerseniz ne olur; zavallı, kör ve buna benzer ithamlarla karşılaşırsınız.
Yazıya, okumaya, düşünmeye, fikir üretimine düşman bir dünyada bu düşmanlığın zirvelerinden olan bir ülkede yaşıyoruz.
Cumhuriyet insanca yaşamanın yoludur; geleceğimizi aydınlatan ışıktır. Özgürce yaşamak, huzuru yakalamak, geleceğe güvenle ve emin adımlarla yürümektir. Kulluğa ve köleliğe izin vermeyen, insani değerleri ön plana çıkaran bir yaşam tarzıdır. Haksızlıklara ve eşitsizliklere karşı durmak, sessizliği haykırışlarla, hürriyet çığlıklarıyla boğmaktır. Cumhuriyet, küllerinden doğan bir milletin kendine biçtiği ipekli
Gazilerimizi doğru tanıyalım ki. ...
Vatan ve millet sevgisi gibi kutsal duyguıları sömü- renlerin ince (!) oyunlarını anlayabilelim.
Ülkemizin tertemiz şehit evlatlarının biz gençlere akıllı davranmamız ve ülkemizi yabancılara vermemizi ve de daha birçok güzel şeyi öğütleyen yazı.
Öyle zaman geldi, sokağa bile çıkamaz olduk.
Öyle zaman geldi ki, sokaklardaki, meydanlardaki çöp kutuları bile kaldırılmıştı.
Maskeler düştü ATAM...Gerçekler bir bir gün ışığında; ileri gitmek adına atılan adımlar her geçen gün bir adım daha geriye götürüyor bizi ATAM...
Türkiye iki kutuplu bir ülke. Aslında çok kutupluluktan da bahsedebiliriz ama temel olarak iki taneden bahsedebiliriz. Bir yanda elitlerin oluşturduğu resmi kültür diğer yanda halk kültürü.
Cahil insanlarımız o kadar da çoğaldı ki. Özellikle şu yüz senedir. Osmanlı’nın son zamanlarından başlayan kötü eğitim sistemi günümüzde de etkilerini gösteriyor. Osmanlı’nın son zamanlarından başlıyor dememin sebebi şudur: 1890 yılında henüz on yaşında olan bir çocuğu anlatacağım.
Seksen beş yıl önceki cesaretiniz, öngörünüz, özgüveniniz ve özverililiğiniz ile karşılaştırma yapılabilecek bir lider daha tanımadığımı, hattı zatında dünya üzerinde dahi tanınmadığını size ifade etmek isterim.
Kıvrak ve dahi zekanız, analitik düşünce yapınız kadar, mantık örgünüz, karanlıklar içindeki ışığı görüp de, gördüğünüz ışığa hedeflenmeniz, başarmanız!...
Öyle bir durum aldık ki tabir yerindeyse’’ Dinimiz, imanımız para’’ oldu. Bunu Lidyalıları mı borçluyuz yoksa parayı doğru kullanamamaktan mı?
Gözünüzü kulağınızı iyi açın. Kalbinize kulak verin. Gerçeklerden kaçamazsınız. Kendi cennetinizde bir peri masalının arkasına saklanamazsınız.
Toplumda kurallar yerine kuralsızlığın eğemen olması güvensizlik ortamı olarak değerlendirilmekte ve bunun sonuçları irdelenmektedir.
İnsanlar istedikleri dili öğrensinler, ama eğitim bir ülkenin kendi diliyle yapılır. Az bilenlerin hiç bilmeyenlere öğrettiği bilim, bilim değildir. Bu sözlerin sahibi Türkiye deki ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü olan Oktay Sinanoğlu na ait. 26 yaşında profesör olan Sinanoğlu Batı’ nın 300 yıl içindeki en genç profesörü
Yakın tarihimizde Yalım Erez namıyla maruf, merkez sağın liderliğine de oynayan;ama düşleri yarım kalan bir siyaset erbabının yine başka bir bayan siyasetçiyle girdiği polemikte,
Bayan siyasetçiye sarf ettiği Kasımpaşa Dilberi ifadesiyle siyaset sahnesine argo terimlerin yamanması gayretleri yaşanmıştı.
"Kiminin saçı siyah,
Kiminin saçı sarı...
Ankara'da buluştu,
Dünyanın çocukları."