Severek Ayrılmak
Severek ayrılmak, erişilmezin yürekteki sancısı, yalnızlığın dinmeyen acısıdır.
ERDEN ERKİN
"Okumayı bırakan yazar, yazmaktan şaştığına inanacak kadar cesurdur." – Umberto Eco"
"Okumayı bırakan yazar, yazmaktan şaştığına inanacak kadar cesurdur." – Umberto Eco"
Severek ayrılmak, erişilmezin yürekteki sancısı, yalnızlığın dinmeyen acısıdır.
ERDEN ERKİN
Geceler vardır karanlık, geceler vardır, uykusuz, geceler vardır yarınsız... benim gecelerimse sabahsız...
Türk milleti tarih boyunca nice çetin mücadelelere şahit olmuştur.Bunların pek çoğunu da zaferle neticelendirmiştir.Sözkonusu destanlaşan mücadelelerden birisi de Çanakkale’de yaşanmıştır
Neden Söğütlü? Bileniniz varsa beri gelsin…
Büyüklerimizin anlattıklarına göre; Söğütlü Camii çok büyük cenderelerden geçmiş. Malatya mimarisinin en önemli örneklerinden olan Söğütlü Camii, bazen memleketin en tanınmış Hoca Efendilerin vaaz-ı nasihatlerine şahit olmuş bazen de cezaevi olarak kullanılmış. Hatta bir zamanlar han olarak, ahır olarak kullanılmış
Rebetiko, çıkış noktası Batı Anadolu ve İstanbul olan bir müzik türüdür, Anadolu Rumlarının müziğidir.
Çok değişik evreleri olan bu müzik türü aslında acının, hüznün, vatan hasretinin ve dışlanmışlığın müziğidir.
Bu gün 28 Şubat…
28 Şubatın üzerinde tam 14 yıl geçti…
Bu günkü yazımı 28 Şubatın üzerinde kuracaktım ki, Türk siyasetin çınarlarından Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vefatı girdi araya…
Gerçi Erbakan, 28 Şubatla anılan bir liderdir…
Bana göre Prof. Dr.
Oysa az kalmıştı sabaha. Sıradan bir güne sıra dışı uyanışlarla başlayacaktık hiç olmadığımız gibi birbirimize doğarak. Belki… Belki de yağmur hiç hesapta olmadan geliverecekti penceremize
Utanmadan karşısına geçip ilk önce başımı deli gibi sağa sola salladıktan sonra, saçlarımı bir güzel dağıtmış, hatta ellerimle şöyle bir de karıştırınca,
Benim Rapunzele benzeyen at yelesi işin içinden çıkılmaz bir hal almıştı.
Elinde tarakla ardımdan k
2007 de kaleme aldığım toplumsal içerikli önemli bir yazım ... Hala güncelliğini koruduğu ve günümüz bazı hadiselerine ayna tuttuğu için tekrar gündeme taşımayı uygun buldum.
Sevincin salt müzik seslerinden ibaret olmadığına….Seninse şarkılarımın arasında sıkışıp kalmış ince bir ses olmadığına….Hiç olmadığına inanmamışlığımla gidiyordun notalarını çizgisiz sarı sayfalarımda bırakarak…
Sen gitmiştin…
Zaman, tırnaklarınla kazdığın tünellerinde ilerliyordu kaçmak adına bu oyundan. Karanlıktı yüzün… Ne gölgen vardı ne de gökyüzün… Bedenin soluksuz bir tünele uzamalardaydı. Tünel sana yetişemiyordu. Hüzünden prangalar bileklerini acıtıyordu.
Son sigaranı nefeslemenin keyfini çakmağının deposuna doldurmuştun bitimi belirsiz bir oyun öncesi. Ki
. ..şimdi her öğretmen vedasında siyah önlüğünün içinde toparlak yüzlü bir çocuğun gözyaşlarında bir beyaz yakalık ıslanır. ..