Hayata Cehaletin Penceresinden Bakmayın
bizler, savaşmanın neden kırıp dökmekten ibaret olduğu fikrine kapılıyoruz?
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
bizler, savaşmanın neden kırıp dökmekten ibaret olduğu fikrine kapılıyoruz?
Hiçbir güç, büyümeyi önlemeyi mümkün kılamaz ve büyüyen yalnızlıklarımızı Zira, büyüdükçe yalnızlaşıyor insan. Kendine dönüyor, aynaya bakmaksızın kendini görmeye yöneliyor. Yoğun bir arayış bu. Yaratıldığı çamuru, yaşamanın gerçeğini arama senfonisi. Ademe ulaşmak istercesine zorluyor insan kendini, bunalıyor, gerginleşiyor, asabileşiyor.
Bir anda, kelimeleri hiç yormadan, harflere yük bindirmeden, olanı biteni bir çırpıda anlatmak istiyorum sana.
Sadece sana...
nefret ateşinin kalplerimizi patlamaya hazır bir volkan haline getirmesine neden izin veriyoruz?
İnsanı yıkayan en temiz suyun kendi teri olduğuna inanmış olacak ki, uzun zamandan beri vücuduna başka su değdirmemeye özen gösterdiği ilk bakışta anlaşılıyordu. Kırçıl saçları öyle yapağılaşmış ki görseniz içiniz acır İri yapılı, badem gözlü, yüzü çopurlaşmış, buğday rengi yüzünü kapatan 5 aylık sakalı, ağzına doğru sarkan intizamsız
“Biziz anası kötülüklerin,biziz yaratıcısı çirkinliklerin.Karşıyız her iyiye,taraftarız her kötüye;sevemeyiz kimseyi,kirletiriz her yeri.Yoktur hakkımız yaşamaya;ama yine de sığınırız güçlü gölgelere.”
Karamsarlığın piçi,bedbinliğin üvey oğlu, bedbahtlığın öz evladı, ta bizi bulana kadar mutluyuzdur yaşama sevincini tadarak....
Küçük bir çocukken bir an evvel büyümek için sabırsızlandığımı düşünüyorum şimdi Belli ki bir şeylerden hoşnut değildim. Yani, 7 kardeşin en küçük olanıydım ve annemle babamdan sonra büyük kardeşlerimin ayak işlerinin hepsini ben yapmak zorunda kalıyordum. Her ne kadar bu duruma sinir oluyor olsam da kardeşlerim tavır alırlar
Bugün bir kadın gördüm. Titrek bedeninde, sarsılmaz tek yer dudaklarıydı. Dudakları keskin çizgilerle yüzünde bir bıçak gibiydi. Dudakları tüm suskunluklarını ve haykırışlarını taşımaktaydı. Kollarını üst üste kavuşturmuş, elleriyle su şişesini tutmaktaydı. Yalnızdı kimsesiz bile olamayacak kadar.
"Elbiseler güzelliğin çoğunu örten ama güzel olmayanı saklayamayandır. Kıyafetler, mahremiyet özgürlüğüdür ama aynı zamanda bir prangadır. Çünkü edep, saf olmayanların gözlerine karşı bir kalkandır. Saf olmayan kalmadığında edep bir zihin kirlenmesinden başka bir şey değildir. Asıl elbise ‘hâyâ’dır" - Halil Cibran(Ermiş)
Gölün üzerine incecik bir sis tabakası sanki postu sermiş gibi.Gitmeye hiç niyetli görünmüyor.Firuzköy alacalı bulacalı görünüyor gölün ardında.Evler göle doğru eğilmiş, ağaçlar ise tersine. Köprünün kıyısı boyunca ufacık kaya balıkları koşuşturup duruyor,yedi-sekiz yaşlarında bir çocuk onları yakalamak için oltasını atıyor.Küçükçekmece gölünde bir balıkçı yarı uykula
derdin ki ne güzel kokuyorsun. ben güzel kokular sürünüp yanına her gelişimde, sen dünyamı egzoz dumanıyla doldururdun. çekip giderdin, bagajına doldururdun gitme deyişlerimi. git deyişlerimi şimdi plakan yaptım arkana taktım. yolun açık git sevgili. sana birlikte el sallayacağım yeni bir sevgili buldum. şunu unutma sevgili el sallayan herkesin
Günlerden salı... Takvimler yırtılırcasına, günler geçmekte. Her günümde olduğu gibi bugünümde de kelebekleri salıvermekteyim kavanozlardan. Çünkü ben en çok gökyüzüne açım. Karnımı bulutlarla, gün ışıklarıyla doldurmak istemekteyim. Bugün salı...
Entelektüel, toplumsal ve evrensel sorunlara kayıtsız kalmaz. Haksızın ve güçlünün safında yer almayan adamdır entelektüel.Güçlüye yaranmaya çalışmayan, doğruyu söylemekten çekinmeyendir o.Bir anlamda doğrucu davuttur.
Öldüğümüz an imzamızı da atmış oluruz yaşam mektubumuzun altına. Sizce kime yazılmıştır mektup ?