Çok, Çok Eski Bir Yalan
Cehaleti besleyip büyüten insan. Kinlenen, kibirlenen, intikam alan, ezen, aşağılayan insan. Özünü unutan, geçmişini reddeden, geleceğini satın almaya kalkışan, insan. Ölüme rağmen.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Cehaleti besleyip büyüten insan. Kinlenen, kibirlenen, intikam alan, ezen, aşağılayan insan. Özünü unutan, geçmişini reddeden, geleceğini satın almaya kalkışan, insan. Ölüme rağmen.
Hayat üç kelimeden ibarettir; Aptal için ... Hayret, Akıllı için ... Gayret, Tembel için ... S.ktiret ... Atakan Korkmaz
Şiirler not alırım. Ya kendim yazarım ya da en sevdiğim şairlerin özel şiirlerini.Bir sayfa çevirdim ve karşıma Cahit Külebi’nin ilk yayımlanan şiiri çıktı karşıma “Ayıcılar geçti,affedilmemiş insanlar geçti,Şehirler taş yürekliydi Şarkısı beyaz,İnsanların büyük rüyaları vardı,İnsanlar bir ölümle öldüler ki,Sevgiler arasında şaşırıp,Bir unuttular ki deme gitsin”.
Mutlu insan AN'ı yaşar , Mutsuz insan ANILAR'da yaşar ... Atakan Korkmaz
Hayat bize her şeyi yaşatarak öğretiyor. Acı çekiyorsunuz, yoksulluk çekiyorsunuz zamanında, daha sonra eliniz bollaştı mı maddiyatın da önemli olduğunu ama bunun yanında insanın manevi yönünün zenginliğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Hem ne demişler 'Paradan başka harcayacak hiçbir şeyi olmayanlar dünyanın en fakir insanlarıdır.''
Tüketici oldukları için bilginin ya da düşüncenin gelişmesine katkıları olmaz. Özgün ve yaratıcı oldukları izlenimi verirler, ancak böyle olmadıkları da kolay kolay anlaşılmaz, fark edilmez. Diyalektikleriyle kendilerini çok iyi kamufle ederler.
Taze bir günün başlangıcında,buğu buğu nazlanan bir bardak çay ve susamlı taze bir gevrekle güne merhaba demek. İlk bakışta, harcıalem bir durum gelse de, simitten bir lokma; çaydan bir yudum alınca işin rengi değişir. Bu tat bu nefaset zengin yoksul her adem evladını mest eder. Halkalanmış bir güzelliğin,
Hayattan ne aldığın değil; hayata ne kattığın önemlidir. Tüm sahneler boştur; senin oyunculuğun elleri ve dudakları coşturur. Tüm kadınlar, çicektir ve daldır. Rüzgarsan, dalları kırma, çiçekleri yerinden sökme. Tükettin kadar, hayatın çöplüktür. Üret sevginin en sıcağını.
Var olmak ne ki...İş yok olabilmekte...Hissetmek ne ki,iş hissetmemekte...Ağlayan bir çiçek bahşediyor sana en nefis kokuyu,duyabiliyor musun,yoksa içinde bulunduğun dar çemberi kıramamaktan mı yakınıyorsun?
Bulutların güzelliği mavi sulara yansıdığında, iki denizin kol kola girdiği anda bir tatlı yolculuktur başlayan dudakların kıvrımında. An güzellik solumaya başlar bir anda...
Yaşadığınız herşey içinde siz zaten varsınız.İstesenizde istemesenizde.
Özlemek neye yarar ki hiçbir şey eskisi gibi kalmadıktan sonra. Eskiden bir kediyi sever gibi severdin beni. Ben de yanında süt dökmüş kediler gibi dururdum. Şimdi ne kedi sokuluşları kaldı bende ne de senin sıcaklığını arayışım kaldı bende. İnsan yaşamamak istedeğini yaşamak ister; ama elden bir şey gelmez.
Ruslar içinde Aziz Nesini, Yaşar Kemali bilenlere de rastladım. Ama en çok, Rusyada da yayınlanan Çalı Kuşu dizisinden dolayı Reşat Nuri Güntekini biliyorlar
insanoğlunun hayatı boyunca gerçekleştirmek için gayret gösterdiği bir amaca odaklanmadan yaşamasının mümkünatı olduğu düşünülebilir mi?
Hayat dediğimiz bu şey nedir? Yemek, içmek, barınmak ve üremek. Daha Türkçesi var olmak. En basit ve kaba haliyle hayat var olmak. Lakin bu kadar da basit değil insan hayatı. Biz bitki ya da hayvan değiliz. Bundan biraz daha ötedeyiz. Öyleyse nedir bu hayat.
Soluk bir ten, asık bir surat, her şeye kayıtsız bir sıfat! Bugünün yüzü böyle
bizler, savaşmanın neden kırıp dökmekten ibaret olduğu fikrine kapılıyoruz?