Hayat Notları - I -
Hayat notlarıma, bana göre, dünyanın en büyük şairinden,
Nazım Hikmet'ten alıntıyla başlıyorum.
Hayatı "Anlamağa çalışıyorum, inanmayı yitirmenin pahasına".
"Hayat, bir kitabın taslağı gibidir; son düzeltmeler hep ölümden sonraya kalır." - Oscar Wilde"
"Hayat, bir kitabın taslağı gibidir; son düzeltmeler hep ölümden sonraya kalır." - Oscar Wilde"
Hayat notlarıma, bana göre, dünyanın en büyük şairinden,
Nazım Hikmet'ten alıntıyla başlıyorum.
Hayatı "Anlamağa çalışıyorum, inanmayı yitirmenin pahasına".
Yıldızlar ne kadar da uzaksınız benden. Tıpkı yıldız yıldız parlayan gözler gibi. Şimdi ben ne yapayım göğe baksam görmez kimse gözyaşlarımı. Güneş yine doğar, ay yine ışıldar, yıldızlarsa göz kırpar. Yere baksam toprak çiçeklerle dolar, ağaçlar yeşerir, çimenler boylanır. Yerle gök arasında yerim nedir benim. Her şey benden
O köprüde bir başkalık vardı diye ağlıyor yaşlı adam. O köprüde bir başkalık vardı, bu benim Mostar’ım değil! Teselli sözcükleri aramak içimden gelmiyor. Çünkü biliyorum ki karşımdakinin acısının üzerinde her teselli sözcüğü eğreti duracak. Yeri doldurulamayacak bir çok şeyini yitirmiş, vakarı acısıyla bütünleşmiş, sarsılmış ama yıkılmamış bir çınar
İyi ki doğdun dünya güzeli kızım. On yıl önce hayata yumuk yumuk gülen kara gözlerin, yaşama açılan en güzel pencerem oldu bugün benim. Şimdi huzurlu bir uykunun kucağında düşlerini katarken geceye sen, minik parmaklarının ucunda şekilleniyor geleceğim sen bilmeden...
Öncelikle sadece size ait bir zaman dilimi, bir huzur molasından geliyorsunuzdur. Kulaklarınızda sessizliğin olağanüstü melodisi, yerçekimsiz bir ortamda, ağırlıksız ve uçarcasına bir yolculuktan henüz dönmüşsünüzdür. Bu da yetmiyormuş gibi hepsi birer pandomim ustası sualtı canlılarının eşsiz harmonisi ve gösterisi size yaşam kelimesinin anlamını bir kez daha haykırmıştır, acımasızca.
Sonra bigün yıllar üzerimize bizi ekleyerek, ezerek, acıtarak geçerken yine bir yağmura yakalandım. Oysa ben fazlaca yağmıştım zaten o günlerin üzerine. İçimdeki okyanusları kuruttum sanmıştım. Bitmemiş meger... Balkona çıktım... Yağmura eşlik edecek kadar çok yağabilirdim kendi ülkeme.
En çok kadından kadına zarar gelir sanırdım, yanılmışım!...
Aynı kulvarda koşarken, kadın kadına destektir hep, de…
Farklı kulvarlarla en büyük köstektir diye düşünürdüm…
Özür dilerim!...
büyüdükçe yalnızlaşıyormuş insan. içinde ki çocuk saklı kaldığından ve büyüdükçe, daha da artarmış anlamadıkları. düşündüğü ile gördükleri hep çatıştığından....
uyumak, sanki sürekli uyunursa yarı ölü yaşam şeklide varlığı bir şekilde devam ettirmek mümkünmüş gibi.
Yetiştirme Yurtlarında kalan; 0-18 yaş grubu çocuklarımızın durumu ile sokaklarda kalan, sınırsız yaş grubuna mensup çocuklarımızın ve yaşlılarımızın ki; çocuklardan farkı yoktur Onların.. Durumunu düşündükçe kahroluyorum.
Hayata geldikleri şartlardan tutunuz da Onların, nelere maruz kaldıklarını hiç düşündünüz mü?
Bir nebze, Yetiştirme Yurdunda kalan çocuklar
Uzun yıllar önce… Bilgisayarlar tek tük, on kişilik ofislerde bir adet olarak yerini almışken…
Hali hazırda teleks, teleteks revaçtayken… Faks makineleri onların yerine göz dikmişken…
Ve fotokopi makinesinin ihtişamı göz kamaştırıken…
İnsan arada sırada kendini garip durumlarda bulabilir. O duruma yavaş yavaş, doğal bir şekilde gelmiş olabilir, ama kendini olayların ortasında bulduğunda birden şaşırır ve böyle bir duruma düşmeyi nasıl olup da başarabildiğini sorar kendine.
Balsa kütüklerinden yapılmış bir sal, üzerinde bambudan bir kulübe, altı yetişkin adam
Bu kişilerin yaşlanacaklarını hatırlamak istememelerinin en önemli nedeni, yaşlılığın, dünyada sonsuza dek var olamayacaklarını ve ölümü kendilerine hatırlatmasıdır. Bu yüzden geç bile olsa karşılaşacakları bu dönemden pek söz etmez; önlerinde uzun yıllar olduğunu, yaşlılığın ve ölümün çok ileride olacağını düşünmeye çalışırlar...