Kısa Not
"öyle ise, işte yeniden, yine, bütün zehirli varlıklar için söylüyoruz: zehri taşımak, çok daha zehirlidir zehirlenmekten."
"Edebiyatın büyüsü, okurun beynini kendi çöplüğünde dans ettirmesidir; biraz çöp, biraz peri tozu neşesi." – Umberto Eco"
"Edebiyatın büyüsü, okurun beynini kendi çöplüğünde dans ettirmesidir; biraz çöp, biraz peri tozu neşesi." – Umberto Eco"
"öyle ise, işte yeniden, yine, bütün zehirli varlıklar için söylüyoruz: zehri taşımak, çok daha zehirlidir zehirlenmekten."
Mutluluğun resmini de yapabilirsiniz yazısını da yazabilirsiniz ama en güzeli yaşamaktır onu.O..Bu..Şu demeden, kaçmadan yakalamak üzere,sevgiyle..
Sanmak ın içinde acz, korku, cehalet vardır.olmak ın içinde yücelik yaşar. Yaratılan herşey ona ulaşan her insan tarafından tekrar yaratılırlar, her insan ve her nesne her başka canlı gözüyle yeniden varolurlar. her canlının gözünden giren ışık bir sürü yerde, ruhta, akılda, zayıflıkta, güçlülükte, vicdanda, içgüdüde kırılarak yeni haliyle
İçinden keşke o zamanlar biraz daha çok sarılsaydım, koklasaydım, öpseydim diyor telefonda oğlunu dinlerken… Sünnet düğününde oğlunun boncuk boncuk gözyaşlarına dayanamayıp onunkinden daha çok miktarda gözyaşlarını içine akıttığı günü hatırladı.
Bayramlar yazıdan önemli dedim.Evet,doğru dedim.
Bayram yazısını bile bayramı yaşadıktan sonra yazdım.
Buyurun yazımı okuyabilirsiniz artık...
Hayat, uzun ince bir yol mu dersiniz? Veya bilinmez bir karanlıktan, sonsuz aydınlık ufuklara çıkış mı? Ya da her gün çiğnemekten bir türlü usanmadığımız iki kapılı bir hanın, birinci ve sonuncu kapıları mı?
Sorular, sorular!
Bir köşe yazısı olmaktan uzak, belki de çok uzun. İlk deneme oldu, okul dergisinde yayınlanacak-mış =D öğretmenim sağolsun =)
Sadeliğe dokunur ellerimiz ,bizlerin asıl sevdikleri unutmamaya çalıştığımızdır.Yaşlanır bir gün ölenleri unutmamak için anılara dalıp bir daha aynı dünyayı yaşamak...
Hani bakıyorum da şöyle etrafıma, çevremdeki herkes o kadar mutlu ve öylesine keyifli görünüyor ki.. Sağım solum önüm arkam Polyannalarla dolu irili ufaklı.. Herkesin yüzünde ayrı bir gülümseme, şen kahkahalalar evrende yankılanmakta.. Bu durumlarda aklıma ister istemez Halil Sezai geliyor.. Diyor ya "Tuhaflık bende mi?" Ey mutluluğun pirleri,
ben kimim,aslında ne severim,nasıl yaşamak isterim bu hayatı sorusu var hep...
Ayaklarım beni ara sokağa yönlendirdi yine. Bu defa sıkı giyiniğim. İllâki çiseleyen yağmurda yürüyeceğim. E bugün, nedense başka güzel geliyor bana.
Artık insanlara tahammül edemeyen ve tüm insanlığı yok etmek isteyen belki de cani bir kadın..
Sobeleniyorum, saklanamadan, saklanmadan, saklanmaya gerek duymazken, sana. Sobeleniyorum sevgimle. Çıplak kalmak gibi bir şey mi bu? Bakmadan gördüğün bende ki ben mi?
zaman gelir gün geçer... zamanı kovalamaya yetmez ki gücün akrebe asılasın
Temel sanat, yaşamdır. İnsan gibi yaşamak, çok insani bir istektir. Bazı insanların iz bırakma çabaları bu sanata yöneldi. Önce kendisine, sonra ailesi, ülkesi ve insanlığa yararlı çocuklar yetiştirmenin önemini kavradılar; onların iz bırakma çabaları da, insan oldu. İnsanlığa yararlı insan…
Yaralı bir atım, soluk almadan yükümü sonsuzluğa taşımaktan yoruldum...
Yoruldum. Yediğim kırbaçtan, kanımı emen sinekten, tepe taklak ve sürekli hiçliğe sürülmekten...