İyi Bölünmeler
Bölünüyorsun...
Sen, bölünmek nasıl bir şey bilmeden yapıyorsun bunu. Bölünmek; sen çoğalmaya başladığında başlar...
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Bölünüyorsun...
Sen, bölünmek nasıl bir şey bilmeden yapıyorsun bunu. Bölünmek; sen çoğalmaya başladığında başlar...
Neden yaşamla birebir ilişkisi vardır tiyatronun? Çünkü o, yaşamın içinden damıtır oyunlarını. Ve yaşamın kendisi bir tiyatrodur aslında.Bebeklikte başlar oyunculuk. Her ağlayışında kendisini anne veya babasının koynunda bulan bebek, ilk oyununu sergiler.Hiçbir fiziksel sorunu olmasa bile ağlaması oyunun ilk sahnesidir. Evet o sahneler, sahnelere eklenir ve en saf,
Yaralı bir atım, soluk almadan yükümü sonsuzluğa taşımaktan yoruldum...
Yoruldum. Yediğim kırbaçtan, kanımı emen sinekten, tepe taklak ve sürekli hiçliğe sürülmekten...
Sobeleniyorum, saklanamadan, saklanmadan, saklanmaya gerek duymazken, sana. Sobeleniyorum sevgimle. Çıplak kalmak gibi bir şey mi bu? Bakmadan gördüğün bende ki ben mi?
Bayramlar yazıdan önemli dedim.Evet,doğru dedim.
Bayram yazısını bile bayramı yaşadıktan sonra yazdım.
Buyurun yazımı okuyabilirsiniz artık...
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk
Ben olsam, edebiyatın izine düşsem, bu siteye gelsem, bu yazıyı görsem, okumam herhalde. (...) En sevdiğim noktalama aygıtı üç nokta üstüste onun da klavyemde oturma izni yok.
Samimi bir Müslüman için hayatındaki en önemli şey Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun emir ve yasaklarına uyarak yaşamaya çalışmaktır.
Birçok kişiye göre anormallik kötüdür, öcüdür, boktur, kakadır, görüldüğü yerde kaçılması farzdır... Halbuki aksine, kaçmamız gereken şey bugün normallik diye tanımlanan; tüm insanların tek tip olması, bireylerin sıradan ve sıkıcı bir yaşama sahip olması durumudur.
“Meğer dostluklar da anayollara atılan bir çiçek gibi hüzünle ezilirmiş “
Dinle beni; gücüne gitmesin kuşların, tırtılların, uç uç böceklerinin...
Soyundum, öylece bekliyorum. Nasılda sarıldım rüzgâra, güneş nasılda yaktı içimi... Yağmur yağsın, şöyle bir değip geçsin tenime, ıslanmak için vakit varken, her damla yüreğime düşsün, ben adını yazayım üzerindeki buğuya
Hem de, saniyelerin bile önemli olduğu anlarda öğretti, hayatın uzun olduğunu…
Bizim için yarınlar hiç tükenmez.
Yazılacak öyküleri,
Dişçiye gitmeyi,
Anneanneyi aramayı,
Hep erteleriz.
Şarabıma, sigarama, yastığa inat, yerdeki halıya inat, ‘Türk’ kışkırtmalarına inat Kürtçe, İbranica, Lazca, hatta tüm dünya dillerince ağlamak istiyorum. Yeter ki notalar otursun yüreğimin bam teline…