Altın Yagmurları
küçücük bir tebessüm bazen hiç ummadığınız anda öyle bir gelir ki yıllar geçse de hatırladığınızda hep gülümsersiniz. öyle bir şey işte
"İyi bir yazar, kelimelerle dans eder; kötü yazar ise sadece ayakkabılarını kaydırır." – Mark Twain"
"İyi bir yazar, kelimelerle dans eder; kötü yazar ise sadece ayakkabılarını kaydırır." – Mark Twain"
küçücük bir tebessüm bazen hiç ummadığınız anda öyle bir gelir ki yıllar geçse de hatırladığınızda hep gülümsersiniz. öyle bir şey işte
Bölünüyorsun...
Sen, bölünmek nasıl bir şey bilmeden yapıyorsun bunu. Bölünmek; sen çoğalmaya başladığında başlar...
Karanlık bir dünyada bir ışık aramanın sonsuz mutluluğunu terk edip bütün mum ışıklarını parmak uçlarımla söndürerek kendimi kör karanlık kuyulara atmak çılgınlığıydı bendeki deli sevda. Yaşamanın zifiri karanlığında bir tek ışık bulamamanın hüznüydü gözlerinde bir pırıltı aramak. Çok muydu mazlum rolüne girmeden güzel bir oyunda oynamak?
"Başka bir şehirde de,bir akşamüstü, bir çay kaşığının çay bardağıyla buluşmasının o neşeli sesinin, duvarlara çarpıp geri gelişini, gözlerimle görebilirdim.Başka bir şehrin kaldırım taşlarını sayarken de hayaller kurabilirdim.Akşam güneşinin vurduğu bir masada,sıcak bir kahvenin dumanına karışan sohbetler yapabilirdim başka herhangi bir şehirde.Ve yine o herhangi bir şehir,tüm sokaklarını
Neden yaşamla birebir ilişkisi vardır tiyatronun? Çünkü o, yaşamın içinden damıtır oyunlarını. Ve yaşamın kendisi bir tiyatrodur aslında.Bebeklikte başlar oyunculuk. Her ağlayışında kendisini anne veya babasının koynunda bulan bebek, ilk oyununu sergiler.Hiçbir fiziksel sorunu olmasa bile ağlaması oyunun ilk sahnesidir. Evet o sahneler, sahnelere eklenir ve en saf,
Bizim için yarınlar hiç tükenmez.
Yazılacak öyküleri,
Dişçiye gitmeyi,
Anneanneyi aramayı,
Hep erteleriz.
“Meğer dostluklar da anayollara atılan bir çiçek gibi hüzünle ezilirmiş “
Ben olsam, edebiyatın izine düşsem, bu siteye gelsem, bu yazıyı görsem, okumam herhalde. (...) En sevdiğim noktalama aygıtı üç nokta üstüste onun da klavyemde oturma izni yok.
Sanki tüm hayatı, yaşanmışlığı, sizi siz yapan duyarlılığı,
İki cümleyle beş kelimenin içine sığdırabilirmişsiniz gibi.
Adı, soyadı, doğum tarihi, çalıştığı işler…
Tıpkı mahkeme tutanakları gibi.
Dinle beni; gücüne gitmesin kuşların, tırtılların, uç uç böceklerinin...
Soyundum, öylece bekliyorum. Nasılda sarıldım rüzgâra, güneş nasılda yaktı içimi... Yağmur yağsın, şöyle bir değip geçsin tenime, ıslanmak için vakit varken, her damla yüreğime düşsün, ben adını yazayım üzerindeki buğuya
Şimdi hayat sağır, sesini yitirecek diye korkuyorum sokakların, bağır bağır bağır! Uykusuzluk, kaybolmuşluk, huzursuzluk….
Birçok kişiye göre anormallik kötüdür, öcüdür, boktur, kakadır, görüldüğü yerde kaçılması farzdır... Halbuki aksine, kaçmamız gereken şey bugün normallik diye tanımlanan; tüm insanların tek tip olması, bireylerin sıradan ve sıkıcı bir yaşama sahip olması durumudur.
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk
Şarabıma, sigarama, yastığa inat, yerdeki halıya inat, ‘Türk’ kışkırtmalarına inat Kürtçe, İbranica, Lazca, hatta tüm dünya dillerince ağlamak istiyorum. Yeter ki notalar otursun yüreğimin bam teline…
Ben öğretmenim, “Bize öğretin” diyen ışıl ışıl gözler isterim. Beni dinleyen bilgiye aç gözler. Ben en çok size bir şeyler öğrettiğimde öğretmen olurum.
Samimi bir Müslüman için hayatındaki en önemli şey Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun emir ve yasaklarına uyarak yaşamaya çalışmaktır.
Hem de, saniyelerin bile önemli olduğu anlarda öğretti, hayatın uzun olduğunu…