İsmin 'E' Halinde Hayatı Yaşamak
Yaşanmışlık iz bırakır!
Şey olan her ne var ise zamana muhtaç... Ve zamandır aslında bütün "şey"lere bir hal eki takan.
"“Yazarlık, kelimeleri kusmak ve sonra utanmadan ‘bu bir sanat’ demektir.” – Mark Twain"
"“Yazarlık, kelimeleri kusmak ve sonra utanmadan ‘bu bir sanat’ demektir.” – Mark Twain"
Yaşanmışlık iz bırakır!
Şey olan her ne var ise zamana muhtaç... Ve zamandır aslında bütün "şey"lere bir hal eki takan.
Belki hep o çocukluk masallarını aradık gerçek hayatın zorlukları içinde. Hep bir arayış içinde olduğumuz için miydi bu vazgeçişlerimiz?
Aynanın karşısına geçim yargılamazsım kendini; “ne istiyorum, ne bekliyorum, gerçek amacım ne” sormazsın kendine, gerek duymazsın evlenmek istersin sadece evlenmelisindir çünkü günün birinde herkes evlenir
artık ağlamazsın, son iki damla kalır göz pınarlarında. koca bir okyanusa açılır yüreğin. sadece kendine güveneceğine çıkar nemli sevgin
Ben bugün de uyuyacağım. Bugün de hiç bilmediğim ve yaşamadığım bir hayatı yaşayacağım. Bugün de her zamanki gibi hayallerimin ötesinde bir oyuncu olacağım…
Hâlâ sorunları ve anlayamadıkları vardır elbette. Olacaktır da yaşam sürdükçe. İnsan beyninin kötümser olduğu düşünülenlere göre yüzde onu, iyimserlere göre yüzde yirmi beşi etkindir. Hangi oranı ölçü alırsak alalım, geride büyük bir oran vardır ve yapabileceklerini beklemektedir. Yapabileceklerini düşünmek, düşünürken bile baş döndürücüdür.
Aşkı saydamlaştırdığım anıların,
olağanüstü yavaş adımları yüreğimi terk etti bile…
Masalını almak elinden bir çocuğun, düşlerini çalmak, masal anlatacak annesini almak elinden bir bombardımanda ya da hayallerinin peşinde koşarken sokakta gelip bulmak onu belki bir şarapnel parçası belki bir kurşunla… Büyüklerin dünyasında yaşanırdı tüm bunlar, masallara inanmayan büyüklerin dünyasında…
Dönmek yoktu yaşam denen bu yoldan. Mola vermek, dinlenmekte yoktu. İlle yürünecekti. Yüründükçe acıtan bir yol... Acıttıkça yürünen, yüründükçe acıtan bir yol.
"...herkes aslında bu kadar aynıyken ve herkes bu kadar yalnızken, onca yalnızlıktan nasıl böyle bir kalabalık oluştuğuna şaşıyordum bazen."
"Masum bir bebeği bile ağlatan hayat hain değilde, biz mi sulugözmüşüz hiç yoktan?"
Karıncaları düşündüm bir an; nasıl da yoğun bir kıpırdanış içindedirler. Yiyecek stokları bitmek üzeredir. Baş yöneticinin uzun kış gecesi eğlenceleri yerini artık hummalı bir çalışmaya bırakmıştır.
nasıl bir elma istiyor canınız? kırmızı, iri, tatlı, olgun mu?..keşke biz de bir elma olsaydık!.. ama değiliz işte..ya bizim özelliklerimiz!?...ne zor bir soru değil mi?