• İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
141
|
|
|
|
Biraz sonra gözüm şoförün ön kısmında bulunan dikiz aynasının üzerine asılmış bir kâğıda takılıyor. Kağıdın üzerinde eski yazılarla "Bağdat Hurması" yazıyordu. Tabii Osmanlıca okumayı bildiğim için bu yazıyı da kolayca okuyorum. Sanıyorum Arap ülkelerinden birinden alınarak getirilen Hurma paketlerinin üzerindeki etiketlerden biri.
Şoföre "Hurma mı satıyorsun?" dedim. |
|
142
|
|
|
|
Çok çabaladılar aramıza ayrılık tohumları ekmek için, başında çok direndik ama, neticede ayrıldık işte. Artık onların kendi dünyası var, benim kendi dünyam. Mutlu muyuz kendi dünyalarımızda? Hem mutluyuz hem de mutlu değiliz. İki arada bir deredeyiz. Hayat bizi çekip götürüyor, bakalım nereye kadar sürükleyecek bu ayrılıklarımızı... |
|
143
|
|
|
|
Mayıs ayının ilk günlerinde iki tane mini mini güzel güvercin tellerin üzerinde salına salına güneşleniyorlardı... Uçmak ne güzeldi, kanatlarıyla rüzgarı tokatlamak, güneşe göz kırpmak, baharı ciğerlerine çekmek... |
|
144
|
|
|
|
Yakışıyor mu sana ? Bir de okumuş adam olacaksın. Sen böyle yaparsan okumamışlar neler yapmaz ! |
|
145
|
|
|
|
Bir cumartesi günü selamünaleykümün de samimiyetine ve sıcaklığına güvenip dükkanından içeri daldım. Aleykümselam hemen bana doğru uçarak geldi... ''Çay içer misin Ahmet?'' çayı da severim de aslında, boş ver. ''Yok ağabey içmeyeyim sabah dükkanda çok içmiştim.'' O sırada tezgahta da bir taraftan iş yapıyor. ''Biraz çıkma yapsan ağabey şu sıralar bize, biz de sıkışığız sen piyasayı biliyorsun.'' Biraz başını, biraz mabadını kaşır. Lafı döndürür dolaştırır. ''Hallederiz Ahmet'im ne demek, hem bak ne diyeceğim sana, geçenlerde babanı, Şevket Ağabeyi rüyamda gördüm.'' Hadi ya diyecektim ki tam! ''Ağabey ne Şevketi babamın adı bir kere Cevdet.'' Tüh ki tüh! ''Tabi ya Cevdet diyecektim de dilim sürçtü işte, Cevdet Ağabeyi gördüm rüyamda.'' Allah Allah ben daha göremedim bunca senedir, babamı rüyamda bu nereden görüyormuş ya! Bozulurum vallahi şimdi babama... Yok canım neler saçmalıyorum ki ben de... Atıyor işkembe-i kübradan... Dönerim yine Hüsameddin Ağabeye... ''Ağabey rüyada sana görününce bir şey söyledi mi babam?'' Biraz öksürür, aksırır, biraz kaşınır Hüsam Ağabey... ''Önce bir zaman konuşmadı, sonra da sen iyi adamsın bizim oğlanlara borçlarını ödersin.'' Ben de dönerim hemen. ''Eee iyi işte ödesene o zaman ağabey.'' biraz daha öksürür... ''Dur evlat lafımı bitirmedim ki, ödersin de yine de benim oğlanlara söyle seni fazla sıkıştırmasınlar.'' dedi... Allah, Allah bana senelerdir görünmeyen babam, Hüsameddin Ağabeye adeta konferans vermiş, şaştım kaldım vallahi... |
|
146
|
|
|
|
İşte yine bir teşaşür yarışması... Sarı saçlı İgorski ’’Ben bu teşaşurü bir yaparım pir yaparım, benden uzaklara kimse küçük su dökemez, hatta teşaşür yaparken küçük suuuda gördüm seniiii şarkısını bile söyleriz.’’ Uzaktan İgorski’nin teşaşürünü seyreden Baydırmen ’’Hıh! O da bir şey mi ben bu İgorski’nin paçasını aşağıya alır, hem de ondan daha da uzağa şeyderim, şeyderim derken, anlayın işte teşaşür yahu teşaşür.’’ |
|
147
|
|
|
|
- Efendim ben kendim şahsen iktisat doçentiyim. Çok kısa bir zaman sonra profesör olacağım, ülkeme hizmet için buradayım. Canlarımmmmm ben de cumhurbaşkanı adayıyım.
- Tabi neden olmasın siz bugün gelen yedinci totalde de 28. Cumhurbaşkanı adayımızsınız... Üst kurullarımızda adaylığınızı mutlaka değerlendirip size kesin bir cevap veririz hiç merak etmeyin Sayın, neydi adınız, tamam anladım... |
|
148
|
|
|
|
İkide birde de başkanım, diyor. Bunlar benim belediye başkanlığına aday adayı olduğumu öğrenmiş olmasınlar! Öyle ya, felaket geliyorum, demez.
|
|
149
|
|
|
|
Efendiiim uzun uğraşlardan sonra Mafya dedelerinden Rükrullah Topuğasıkar ile beraber olup bir röportaj yapacağız... Mafya Dedesi Rükrullah Topuğasıkar ile görüşme randevumuzu oğlu Mafya Babası Sinancan Topuğasıkar'dan aldık. ''Babam ile görüşebilirsiniz tabi yalnız çok da üstüne gidip eski yediği hurmalardan soru sormazsanız iyi olur o eski yediği hurmalar biliyorsunuz ki babamın ...çını tırmalar.'' |
|
150
|
|
|
|
Bizim iş yerlerimizde çoğu esnafımız sıradan dükkânlarda mesleklerini yerine getirmektedirler. Gerek tamirci arkadaşlarımız, gerekse bizim gibi ayakkabı malzemesi satan esnaf arkadaşlarımızın birçoğunun iş yerlerinde tuvalet bulunmamaktadır. Biz bu konuda çok şanslıyız. Arkadaşlar ile artık akraba gibi olmuşuz, birçoğu bizim dükkâna gelip, hem şehirlerarası, hem de milletler arası ihtiyacını giderir. Hemen anladınız tabi, şehirlerarası küçük hacet, milletler arası büyük hacet. Öyle adlandırmalarımız aramızda, onlar kod adları. Her ne kadar bizi tanımayıp o esnada dükkânımıza girenler konuşmalarımızdan dolayı, ara sıra orayı telefon kulübesi zannetseler de, sonra gerçeği öğreniyorlar bir şekilde...
|
|
151
|
|
|
|
Baktık olmuyor, halk oyunları daha güzel, sonra halk oyunlarına yatay, dikey, yandan, ortadan bilumum şekilde geçiverdik. Pişman mıyız? Yok, pek de sayılmaz. Neden derseniz, döğüş sporları, bireysel, oysa ki folklor, halk oyunları öyle mi... Haydaaaaaa, dediniz mi, davul, zurna, bir de akordeon sesi, hele de yanınızda elini tuttuğunuz bir kız varsa, değmeyin keyfinize... |
|
152
|
|
|
|
Burada anlatılan olay yaşanmış bir olaydır. Yaklaşık on beş yıl yazacağım diye niyetlendim, bir türlü olmadı, sonunda , İzmir Barosu'nun mizan dergisi Kantar için bir mizah yazısı yazmam gerekti , tuttum zaten genel hatları aklımda olan bu öyküyü yazıp gönderdim. Öykü yayınlandı. Benim hayatta yazdığım ilk öyküdür. |
|
153
|
|
|
|
Anasını sattığımın Bayındır'ı, Paris'i geçtin; yaşanmaz gari burda! |
|
154
|
|
|
|
Saftık, kötülük bilmeyen temiz çocuklardık, herkesi kendimiz gibi bilirdik, çünkü rahmetli babamızdan, annemizden öyle terbiye almıştık. Emanete hıyanet diye bir şey yazmazdı bizim kitabımızda. Arkadaşlarımızdan bir şey aldık mı, zamanı gelince geri vermesini de bilirdik. Adı ne olursa olsun ister kaset, ister kitap, isterse ödünç para... |
|
155
|
|
|
|
Tabi çocuklar bayağı terliyorlar. Terleyince de su içiyorlar. Haliyle su içince de tuvalete sıkışıyorlar. Sıkışınca da dışarıdan gelen çocukların bazıları bizim eve tuvalet kullanmaya geliyorlar... Canları sağ olsun, hepsi de benim evlatlarım, çocuğumun arkadaşları, pırıl pırıl çocuklar. Bir çoğu yüksek öğrenimde ... |
|
156
|
|
|
|
- Evet hakim bey... Ama bir sor, sor niye yaptım.
- Hah tam üstüne bastın kaldır ayağını... Biz de onun için buradayız. Soruyoruz şimdi sana niye yaptın?
- Şeytana uydum Hakim bey... |
|
157
|
|
|
|
Ooooo bakın karşıdan kim geliyor... Şimdi ismini söyleyeceğim siz de hemen hadi ya bu O mu gerçekten diyeceksiniz...
- Sayın Sosyal Medya fenamenlermiz... pardon fenomenlerimizden Suat Asosyal bey...
- Evet, siz bakmayın soy adımın asosyal olduğuna ama ben bir sosyal medya fenomeniyim, hatta en fenomen benim, benden başka en büyük fenomen tanımıyorum. |
|
158
|
|
|
|
Biz Türk Milleti olarak, acayip bir pratik zekâya sahibizdir. İddia ediyorum ki, pratik zekâ konusunda bizden teknolojik olarak çok ileride ülkeler bile, bizim ile bu konuda yarışamaz, onu da geç elimize su bile dökemezler. Aşağıda anlatacağım olaylarda milletimiz fertlerinin pratik zekâ örneklerine tanık olacaksınız... |
|
159
|
|
|
|
Bu merkantilistler çok ilginç adamlarmış biliyor musunuz? Her bir şeyleri bizim gibiymiş. Bu akıma, yani merkantilizme girdiklerine ve merkantilist olduklarına, zamanla pek bir pişman oluyorlarmış. Çıkmak istiyorlarmış, fakat buna da şartlar ve doğa olayları izin vermiyormuş, onu da çok sağlam kaynaklardan bilgi olarak edindim... |
|
160
|
|
|
|
Bunun için keskin bir burun kılı makası lazım. Uzadıkça gerçekten çok kötü bir görüntü oluşturuyor burnumuzun kılları. Burada Tarkan'ın ''Kıl Oldum Abi'' diye de bir şarkısının olduğunu fakat bu şarkının burun kılları ile de bir ilgisi olmadığını belirtelim... Kime kıl olduysa artık Tarkan birader, onu da bilemiyoruz, bilmekte istemiyoruz. Bize ne? |
|