|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > İtiraflar |
201
|
|
|
|
silebilirim hiç iz bırakmadan bir gölgeyi. Ama ona yapmadım hiç.
Karanlıklarda çaresiz olduğunu hissetmek acıttı beni hep , oysa o hiç hissetmedi. Sokakta yürürken bile çaresiz adımlarını gördüm bazen, acı çeken kıvranan dostum. İçinde öyle fırtınalar |
|
202
|
|
|
|
Hayat elvedalarla döşeniyor... Ruhlar paramparça oluyor alaycılığın ötesine... Fikirler çalınıyor, sözcükler artık bir anlam ifade etmiyor. Gölgeler uslanıyor, yazılar yazılmıyor, düşünceler söylenmiyor, yalnızlık gittikçe daha çok artıyor |
|
203
|
|
|
|
Meraklı: Tamam.Affedersin, kendimi tutamadım. Cenap Şahabettin demiş ki:"Beni korkutan ölümden sonra cehenneme gitmek değil, hiçbir yere gitmemektir." Hiçbir yere gitmemek düşüncesi beni de zaman zaman rahatsız ediyor.Sokrat: Hiçbir yere gitmemek düşüncesi yersiz. Kanıtı da Sokrat’ın bir yere gitmiş olmasıdır. Hayat bir rüyadır; uykudan uyanma hali ise ölümdür. Ezelden ebediyete giden bir yol varsa, ebediyetten ezele giden bir yol neden olmasın? Başı belli olmayanın sonu, sonu belli olmayanın da başı belli değildir. Belli olmayandaki arayış yerine, şimdi denizinde kayığını yüzdürmeye çalışmalısın. |
|
204
|
|
|
|
“Kayıp” ilanı vermek istiyorum ruhum için. “Bir tutam umuda muhtaç, yarına dair özlemlere aç, belirsizliğin kıskacında yarım bir ayraç” Var mı böyle bir ruh etrafınızda sahipsizce dolaşan? Kayıptır kendisi. Ulaşın lütfen sahipsiz b |
|
205
|
|
|
|
*-Görmeyen bir göze göstermeye, duymayan bir kulağa duyurmaya, anlamayan bir kafaya anlatmaya boşuna uğraşıp da zamanını kaybetme. Bırak kör, sağır ve beyinsiz kalsın…*-Gevezeler, bilgi düşmanıdır; öğrenemedikleri için başkalarının da öğrenmesini engellemeye çalışırlar.*-Gideceğin yeri kimseye söyleme. Yanılıp da söylersen, senden önce oraya varanlar olduğunu gördüğünde de şaşırma.*-Eyleme dönüşmeyen bilginin, bilgi olup olmadığı da kuşkuludur. |
|
206
|
|
|
|
Seçimin akmaktan yanaysa eğer, başka acılar da çağıracaktır seni…
Bombalanan bir toprakla, yanan börtü böcekle, bitki ve insanla birlikte yanacaksın. Senin de kolun bacağın kopacak, beynin parçalanacak, darma dağınık olacaksın öleceksin.
Ateşe verilen insanların derileriyle birlikte kavrulacak derin, saçların tutuşacak, cayır cayır yanacaksın.
Aldatılan masum bir kadın ya da erkek gibi arkandan saplanan bıçağın acısını duyacak, kaçacaksın.
|
|
207
|
|
|
|
mavi kalbime saplanmış kırmızı oklar varmış gibi hissediyorum kendimi.beynime yazılmış muskalar bir işe yaramıyor.düşüncelerim med cezirler yaşamaya devam ediyor. |
|
208
|
|
|
|
Sokrat: Küçük suçların itirafı, büyük suçların sadece vergisidir. Bir de derler ki itirafa zorlanan kişinin imdadına yalan yetişir. Ancak burada bir zorlama olmadığına göre yalandan da söz edemeyiz. Kısacası senin samimi olduğuna inanıyorum.Meraklı Eşek Arısı: Hangisi küçük hangisi büyük bilemem ama ben sana bütün suçlarımı anlattım.
|
|
209
|
|
|
|
VTV'ye ilk kez konuk oluyordum ancak heyacanlı değildim. Zira bu benim ilk televizyon programa katılışım değildi. Ulusal olarak; ilk konuk olduğum televizyon Hilal Tv. idi. Sonra Uluslararası, Katar'dan, El-Cezire'den tut İran televizyonuna kadar röportajlar verdiğim olmuştu. Kaldı ki, iyi-kötü yine Malatyamızda yayın yapmakta olan yerel televizyonlarından Kanal Malatya'da da üç aylık program yapmıştım. Yani demek istiyorum ki ekranlarla sorunum yoktu, heyecanlı değildim lakin kafam bozuktu, en yakın eski arkadaşlarımın/dostlarmın beni böyle karşılamaları canımı sıkmıştı. Bu sıkkınlık yarım saatlik program süresinde devam etti.
|
|
210
|
|
|
|
*-Haksızlıkların artması, cesur insan sayısının azaldığını gösterir.*-Affeden zafer kazanır, affedilen ise acıya gömülür.*-Yapılanları onaylamadığı halde, haksızlıklar karşısında susan kişinin; haksızlığı yapandan farkı nerede?*-Affet ki gerçek acının ne olduğunu anlasın.*-Suçu işleyenin dışında da, başka suçlular aranmalıdır. |
|
211
|
|
|
|
Ben, ben olana kadar tekrar ve tekrar öldür; beni bana döndür. |
|
212
|
|
|
|
Neden senin de dudaklarının kenarında hayattan ve aşktan memnun
bir gülümseyiş yok onun gibi…
Neden her gece kapını açıyorsun sana gözyaşları getiren bu yabancı kadına?
|
|
213
|
|
|
|
ilk kitabımdan küçük bir parça aktardım sizlere. |
|
214
|
|
|
|
Asli olarak kontak siluetinde kararmak, arzu edilen mutlak reel, bir o kadarda yâdsıma olarak yuvalanmış konumda. |
|
215
|
|
216
|
|
217
|
|
|
|
Konuşulamadık ne çok kelime varsa geldi bir araya; “cümle” dedik adına. Paylaşılamayan ne kadar endişe varsa buluştu bir sayfada, “şiir” dedik adına/ Ve bunlar senin layık olduğundan çok daha başarısız itirafımın son satırlarıydı.. |
|
218
|
|
|
|
bir atım olsa. dağ bayır demeden koşsak. geride toz duman bıraksak. her nal kaldırışında, tekme atsak geçmişe. ki geçmiş küçük bir tay gibi... |
|
219
|
|
|
|
Zihnen taşıyamayacak kadar ağır ve fizîken çökertecek kadar etkili. |
|
220
|
|
|
|
Vakit tamamdır.Şair yaza durur içinden geçenleri.
Ama ne halinden anlayan çıkar ne de bir daha yüzüne gülen. |
|
|
|