• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
561
|
|
|
|
Kendimi hala o kedilerin faaili sayıyorum. Ve artık sokak kedilerine çok fazla ilgi ve sevgi göstermemeye çalışıyorum. Onlar yabani olmak zorundalar. Kendilerini korumalarının tek yolu bu! |
|
562
|
|
|
|
Zorlaştıran bizler kolayı istemeyiz..ucuza satılan malda bir eksiklik ararız; en pahalısı en iyisidir ya…
Düşünce sistemi hep böyle işler... Herkes beğeniyor diye beğeniriz müzikleri..anlamasak ta yabancı müzik müptelası olup hep hayran oluruz yabancılara..kendi vatanımızı değil de hep başka ülkelerde yaşamayı zenginlik sayarız..
Özeniriz işte başka yaşamları isterse çöplük olsun isterse saray…
|
|
563
|
|
|
|
İnsan düşünür ve eninde sonunda şöyle der: Böylesi sınıflı bir toplumda, böylesine haksız işleyen sistemlerde ailenin kendi içinde bölünmesinden; çocuğun babasına, annenin oğluna vb. küskünlüğünden, kızgınlığından daha doğal ne olabilir. Bu küreselden toplumsala, toplumsaldan bireysele kadar her geçtiği yeri talan eden bir bozuk makinedir aslında: majörden minöre sıçrayan, sirayet eden yalandır. |
|
564
|
|
|
|
Bizim olmasını çok istediğimiz bir şeyi almak...Alabilmek… “Benim” diyebilmek. Ne aradığınızı biliyorsanız şayet, onu hep istiyorsunuz. Bulamadığınızda , onun yerine koyduğunuz başka bir şey, onun yerini ne alabiliyor ne doldurabiliyor... |
|
565
|
|
|
|
Bir canın dünya sahnesindeki rolünü oynayıp sonra sonsuzluğa yol alışı değildir ölüm. |
|
566
|
|
|
|
küçücük bir tebessüm bazen hiç ummadığınız anda öyle bir gelir ki yıllar geçse de hatırladığınızda hep gülümsersiniz. öyle bir şey işte |
|
567
|
|
|
|
Ey Orta Doğu hiç mi yüzün gülmeyecek, hiç mi huzur gelmeyecek, uğramayacak senin oralara... Kudüs hep mi yetim kalacak, öksüz kalacak? Selahattin Eyyubi'nin kemikleri hep mi sızlayacak? Hep mi yaralarımıza tuz basacağız? Hep mi kan kusup da kızılcık şerbeti içtik diyeceğiz? Hep mi bu herzeleri yiyeceğiz? |
|
568
|
|
|
|
Tüm duygular tek merkezlidir ve her duygu bir diğerini tamamlar, |
|
569
|
|
|
|
Sırça kavanozlarında yüreğimizin yeni acılar biriktirmeye gönüllü olma vaktidir… |
|
570
|
|
|
|
Siz etkin olmaya devam edin. Ben sadece, oturup izlemek istiyorum tüm edilgenliğimle….
İşte bu nedenle; saçmalıyorum! İtirazı olan var mı?
Sanmıyorum… Pek çok şey elimizden kayıp giderken, tükenmenin eşiğine gelmişken itiraz etmeyen sizler mi itiraz edeceksiniz? Yok, daha neler….
|
|
571
|
|
|
|
40'larında zordur hayat...3 Y asla yakanı bırakmaz. Yaşlılık,yorgunluk ve yalnızlık... |
|
572
|
|
|
|
Çocuklar daha geç fark ederler dünya değiştirdiklerini.Çoğu zaman oynamaya kalkarlar.Onlara o kadar zordur ki öldüklerini anlatmak. Hiç hoş bir işimiz olduğunu düşünmüyorsunuzdur eminim.Ama biz alışkınız ölülerle konuşmaya, onları öldüklerine inandırmaya |
|
573
|
|
|
|
Kendimle hesaplaşmalarım... |
|
574
|
|
|
|
İnanan insanın taşıdığı güzel ahlak özelliklerinden en önemlisi bağışlayıcı olmaktır. Sevgi dünyanın en etkili silahıdır. Bağışlamak, o silahın emniyet mandalı gibidir. Bağışlayıcı olunduğunda o silahı kullanmak için artık hiçbir engel kalmaz. |
|
575
|
|
|
|
Dünyada her dakika 235, hergün 334.000 insan doğmaktadır. Buna karşılık dakikada 93, günde 134.000 insan ölmektedir. Buna göre doğumlar ölümlerin iki mislidir. Doğumların %74'ü az gelişmiş ülkelerde meydana gelmektedir . Tüm dünyada insan sayısının çoğalması, kaynakların hakkaniyetle paylaşılmaması sonucu, insanların büyük bir kısmı açlık, sefalet, hastalıklar içerisinde acı çekmektedir. |
|
576
|
|
|
|
Bilginin de hasadı olmalı |
|
577
|
|
|
|
Çağdaşlığın adı var, geçen yılların tadı var. Doğup büyüdüğüm, sokaklarına gözümü açtığım, caddelerinde boy gösterdiğim Ankara'nın eski Ramazanını anlatmak istemiştim.
Saygılarımla. |
|
578
|
|
|
|
Simyacı kitabında Paulo Chello ‘’Bir şeyi çok isterseniz evren de sizinle birlikte hareket eder ‘’Der.. Bir şeyi çok istemeden ona kavuşamazsınız. |
|
579
|
|
|
|
Söz söylemesini iyi bilenlere, ağzı laf yapan kimselere derler söz cambazı… Bu hususta şairlerin eline kimse su dökemez. Onlar gerçek anlamda söz cambazlarıdır. Sözün en tesirlisini, kelamın ruha işleyenini onlar söylerler. Onlar, lügatlerde sessizce uyuyan kelimeleri gönül teknesinde hissiyatla yoğurup yeni sentezler oluştururlar. Şairler kelimeleri derin uykularından uyandırırlar. Şairler kelimeleri istifleyip gösterişli mana binaları dikerler.
|
|
580
|
|
|
|
Çok sevdiğin biri ölür ya bazen, hani aslında yakındır ama uzaktır artık, yani hep seninledir ama hiç seninle değildir, hani her zaman hissedersin ama duyamazsın sesini ya artık, hani ölür ama anılarıyla yaşar ya, işte o gidenin ardından; |
|