• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
581
|
|
|
|
Elleri tuz tadan sevgiliye........ |
|
582
|
|
|
|
O, Öyle alımlı bir peri ki billûr tebesümdür elinde bardak, dilinde söz. Konuşsa çağıl çağıl, sussa ipek tül; ne farkeder adı gül yahut betül. Suyun berraklığı kıskanır saflığını. Çayın buğusu imenir gözlerindeki neme. Harfler adını yazarken erir sulara. Gözler, hasret hasretinden uykulara. Gülde haset, lâlede gam nedeni; incecik dal gibi asil bedeni. Bir efsane ikliminden gümüş kanatlı atlara binip gelmiş. Gönülleri ılgar eylemiş sevda dağlarına. Ferhat’ın külüngünde seda, Mecnun gönlünde gada olmuş. Leyla ki leyller eline su dökemez.
|
|
583
|
|
|
|
Emeğin kutsandığı 1 mayısta, insanlığın serüvenine aykırı bir bakış. |
|
584
|
|
|
|
Okuman lazım....Buraya bir şey yazmak istemiyorum yaaaa! |
|
585
|
|
|
|
yeni ayapılan bir deneme şekli... |
|
586
|
|
|
|
mutluluk resmini çizebileceğimiz bir biçim değil,
değil mi Abidin? |
|
587
|
|
|
|
Hayattan ne aldığın değil; hayata ne kattığın önemlidir. Tüm sahneler boştur; senin oyunculuğun elleri ve dudakları coşturur. Tüm kadınlar, çicektir ve daldır. Rüzgarsan, dalları kırma, çiçekleri yerinden sökme. Tükettin kadar, hayatın çöplüktür. Üret sevginin en sıcağını. |
|
588
|
|
|
|
Bugün “Sen Ölünce Kim Ağlar?” kitabını okuyanlar kadar hayatı en güçlü yanımla yeniden tanımak istiyorum… Yaşamın bana sunduğu seçenekler içindeki şansımı, hüzünden ve korkularımdan yana kullanarak bana sunulanı nasıl eskittiğimi görmek için henüz geç değil… Erdem! İnsan yanımızın korunması gereken en sıkı bahçesi… Sonrası ise verilene dokunup kendini yağdırmak güzel olana, dirhem dirhem… |
|
589
|
|
590
|
|
591
|
|
|
|
el değmemiş umutların suskun gelişini bekliyorum...saklanıyorum.. |
|
592
|
|
|
|
Garip bir sevinç dalgası yükselip dururken içimde, hayatımdaki üç erkeğe de şükrediyorum. |
|
593
|
|
|
|
Bir ışık görüyorum lakin ;
Bana hiçbir zaman ulaşamayacak olan.
Bir kapı görüyorum;
Anahtarı sonsuza kadar kaybolmuş olan.
Bir adam görüyorum;
Kendini bilmeden gezmekte olan.
Ve…
Bir gelecek görüyorum;
Mutlulukları , hüzünlerinden daha fazla olan…
|
|
594
|
|
|
|
Hesapsız, şekilci ve umursamaz bir tavırla yarının getireceklerini bekliyor gibi kimi insanlar... Sorular sormak, cevabı alınsın ya da alınmasın elzem değil sanki.. Yollar tutturulmuş, herkesin yönü farklı. Aynı yoldan gidenler arasında da ayrılıklar var. Hepsi bir yere çıksa da, istenilenler ve sonuçlar birbirinden farklı. Nereden bakıyorsan bir konuya o şekilde konumlandırıyorsun ister istemez..
|
|
595
|
|
|
|
Hiç bitmeyecek gibi gelen uzuun tren yolculukları vardı hayatımda. Bir şehirden başka bir şehire değil bir yürekten başka bir yüreğe hiç değildi...sadece istasyondan ayrılma vakitleriydi... |
|
596
|
|
|
|
Yaşam ırmağı gürül, gürül hızla kopürdeyerek akarken, bizler kısır bir döngü içerisinde kendi hapishanemize kendimizi mahkum etmişsek ; buna da yaşamak diyorsak, kendimizi kandırmıyormuyuz acaba ? |
|
597
|
|
|
|
güldüğüm gün yeniden seveceğim insanları...
(teşekkürler güzel insan...) |
|
598
|
|
|
|
Bazen yaşanılan kayıplar, insan hayatından parçalar alır götürür. Bu parçaların bıraktığı boşluk öyle acı verir ki bu boşluğun verdiği acıyla dizlerininizin üzerine yıkılırsınız. Yıkıldığınız an içinizde ki güçle yeniden ayağa kalmanız gerektiğini bildiğinizden bir müddet dizlerinizin üzerinde kalsanız bile yeniden ayağa kalkarsınız. Sebebler bulursunuz kalkmak için ya da güvendiğiniz sevdiklerinize tutunursunuz bazen de beklenmedik bir el uzanır, siz kalkmak istemediğiniz anda bile sizi ayağa kaldıran sımcıcak tutulası bir el.
|
|
599
|
|
|
|
hırslarımız uğrunda neleri feda edebiliriz? |
|
600
|
|
|
|
Siz hiç kan kırmızısı gelincikler gördünüz mü? Ben gördüm. Anadolu’nun baştan başa gelinciğe kestiği bir mevsimde gördüm üstelik. Ancak bir farkla; Anadolu’nun hiçbir yerindeki gelincikler bu kadar kan kırmızı değillerdi. Böyle can alıcı bir kırmızıya ancak Çanakkale’de rastlarsınız. Dağ, taş , ova, her yer gelinciğe kesmişken Çanakkale’de, işte o zaman …O zaman fark edersiniz gelinciklerin neden o kadar kan kırmızı olduğunu.Aylar, yıllar demeden şehit kanlarıyla sulanan bu topraklar, besledikleri gelinciklerle şimdi o şehitlerin ruhuna dua eder gibi salınır dururlar bir o yana bir bu yana…
İçiniz titrer, ürperirsiniz. Çünkü her biri selam durmuş gibidir onca kahraman yiğidin, askerin anısı önünde.Durup dokunamaz, kıyıp koklayamazsınız o gelincikleri, koparamazsınız.Her biri bir Mehmetçiğin kanındandır çünkü , olmaz…
|
|