• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
1601
|
|
|
|
Bu yaşına kadar neler yaşadığını anlatması istense, anıları muhtemelen birkaç saatte bitecektir. İşte o uzun yılların tamamı yalnızca bu kadardır. |
|
1602
|
|
|
|
"Kızım olursa adını Özlem koyacağım" dedi, dolunayda yakamozları seyre dalınan bir deniz gibi ışıl ışıl parlayan gözbebekleriyle gözlerimin içerisine bakarak... |
|
1603
|
|
|
|
Bazen çok sıkılıyorum…İçim daralıyor,kaçmak istiyorum buralardan. Kendimden de kaçmak istiyorum,davranışlarımdan,benliğimden tamamen sıyrılmak istiyorum. Bambaşka biri olarak tekrar doğmak istiyorum sonra...
|
|
1604
|
|
|
|
Hayat sorgulamalarla değerlenir. Bataklığa çevrilen yanı ise tutarsızca aynı fikirlerde diretmemizdir diye düşünüyorum. Fikirlerin sabit doğruluğuna saplanmış düşünce adamları ve yaşam profesörleri kendi |
|
1605
|
|
|
|
Vazgeçtim hayatın asık yüzlü duruşunu seyretmekten....... |
|
1606
|
|
|
|
Ruhumuzu inciltmemek ve keşke dememek adına birşeyler yazdım. Bugün benim tüm ruhum keşkelerle dolu, bir şeylerin değerini keşke zamanında bilebilseydim. |
|
1607
|
|
|
|
Ben acıya adını sormam o zaten gelir hatırımı sorar. |
|
1608
|
|
|
|
Onu satın alırken, katilin olacağını düşünmüş müydün? Galiba hayır. Sen, onunla daha güçlü olurum sanıyordun. Halbuki o seni yavaş yavaş öldürüyordu. |
|
1609
|
|
1610
|
|
|
|
Yüreğinin dolup taşması karşısında, dudaklarından dökülemeyen iki çift sözcüğün şaşkınlığı ve mahcubiyetidir zor olan, susmaktır mecburiyetten; genelde kelimelerle iyi anlaşmana rağmen, onlara söz geçirememektir bir türlü. |
|
1611
|
|
|
|
Yüksekte yerini kabullenemeyen, ucuz hareketlere bel bağlayan, insanı tuzaklarla yakalayan.. Korkusu olmayıp, yok etmek için insandan çalan !
Hiçbir zaman gerçeği göremeyecek, giyindiği elbise zehirleri gizleyecek. Vakit geçerken, bir yıl, bir gün gibi gelecek.
|
|
1612
|
|
|
|
Evimizin bulunduğu mahallenin oyun alanındayım.. Akranlarımın gürültüyle eğlendiği bir meydanda..
İçimde bir telaş var. Hani oynamaktan hiç bıkmadığımız oyunlar vardır ya; yorgunluğu, çilesi, riski bol oyunlar; işte onlardan birini oynamak için yanıp |
|
1613
|
|
|
|
Dönmek yoktu yaşam denen bu yoldan. Mola vermek, dinlenmekte yoktu. İlle yürünecekti. Yüründükçe acıtan bir yol... Acıttıkça yürünen, yüründükçe acıtan bir yol.
|
|
1614
|
|
|
|
Umudunu kağıttan bir uçak yapıp da göğe savurmak da var küçüğüm. Aslına bakarsan bu ülke hayallerinin süzülüp de, özgürce dolaşan sınırlarını her bir gün yitiriyor. Daha bir nasırlı annemim elleri, daha bir hüzünlü bakıyorsun kente ve daha bir yorgun bedenin... |
|
1615
|
|
|
|
Ne yaparsak yapalım , ne kadar hızlı koşarsak koşalım ; bir gün gelecek ve bir başımıza sarılacağız karanlığa |
|
1616
|
|
|
|
Nereden geliyoruz; nereye gidiyoruz? |
|
1617
|
|
|
|
...buradaki her kelime benim hayatımdan bir kesit. Bu yüzden de tek başlarına ancak sözlüklerde kendine yer teşkil eden bu kelimeler bu yazıdaki konumlarıyla benim adıma muazzam değerlere sahipler... |
|
1618
|
|
1619
|
|
|
|
Acının nakışlanıp çeyiz niyetine kilitli kalplerimize konulduğu hayatlarımız var ne yazık ki |
|
1620
|
|
|
|
Bugün yine balkona çıktım baktım Saliha yine balkonda, ama bu kez pek neşeli. "Saliha hayırdır, annen evde galiba" diye seslendim.
Saliha elini yüzüne götürdü, iki elini yüzüne sürdü, çok net bir şekilde:
"Çok şükür" dedi.
O an tüylerim diken diken oldu, onun o şükrü karşısında ürperdim, bulutlar gökyüzünü terk etti de yüreğime göç etti sanki. Yağmur yeryüzüne gönderdiği bütün damlaları gözlerime getirdi bıraktı sanki.
Utandım, kendimden utandım, Rabbimden utandım, Saliha'dan utandım...
Hem de çok utandım |
|