• İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme |
301
|
|
|
|
Uykuya dalmak üzereyken huzuru ne kadar özlediğini hayal meyal anlıyorsun ve bu his her gece tekrar eder. Yastığın yumuşaklığı, çarşafların serinliği hayattan bezginliğini her defasında unutturur, sabaha kadar. |
|
302
|
|
|
|
sersemlik anlam dünyamızı ele geçirince içimizdeki kişilikler delirir. itin biri kendini feda ederek kelleyi fırına sokar ve düzeninizin altını üstünü eller. kimisi anlam dünyanızın düzenine inat hep geniş zamanda konuşmayı marifet beller. vaziyeti geneller. eller var ki tüfek ellemeye müsait değiller. münasip bir yerde düzeninizden inerler. istisnalar kaideyi bozduğundan beridir kendilerinde değiller. geridir teknikleri, bozulan bir şuursal kaidenin hizmetinde eylemleri. kendilerine mektup yazmaya adlarını öğrendikleri zaman başladılar. |
|
303
|
|
|
|
Bir kedinin, kuyruğunu yakalama çabasıydı aşk dediğimiz..Aslında bizim bir parçamız, her an bedenimizde taşıdığımızdı ama nedense oyun oynamak istediğimizde hep kovalayıp yakalayamadığımızdı aşk.. |
|
304
|
|
|
|
Evet dünlerle bu günü harmanladığımda, değişen pek birşey olmasa da , değiştirecek yine bizlersek, yarın için çok daha umutluyum şimdi. |
|
305
|
|
|
|
Aklıma takılan sorulardan bazıları ve kendimce varsayım olasılıklarım...
Her an ölebilir, öldürebilir ya da öldürülebilirsin, -ve bu herkes için geçerli -doğumla başlar ölümle yakınlaşmak. Neyi öldürdüğünü bir tek sen, o da, sadece - bazen, bilebilirsin!
Ya sende öldürülenler, içinden kayıp gitmesine izin verdiklerin, en azından ikna edemediklerin? Bu bir tercih mi yoksa kabulleniş mi, pes etmek ya da savaşa devam etmek?
|
|
306
|
|
|
|
Temel soruları sormadığımız, sormaktan kaçtığımız sürece kendimize bir yol bulamayacağız! Şu günlük yaşam yada "hayat tarzımız" dediğimiz sünepeliğe isteyen istediği kadar "övgüler" düzse de köşelerinde, itiraz ediyorum. Bizden bir şey kalmayacak geriye. |
|
307
|
|
|
|
Bu şehir yaman bir düş olan hayatımın yansıyışı olarak kalsın istiyorum. Bu sokaklar, küçük olayları büyük yaşamanın bir sancısı. Küçük bulutlar büyük gökyüzünü nasıl etkilerse işte öyle. Bulutsu bir yaşamın bir insan üzerinde bıraktığı izler…
|
|
308
|
|
|
|
Bir yerlerde okumuştum biriktirme alışkanlığının duygu ve düşüncelerle direk ilişkisi varmış… |
|
309
|
|
|
|
Dışına çıkıp hayatın içindeki kendini ve geri kalan herşeyi seyretmek acı verir. Tarif edilmez bir acı.
Sensin ve değilsin. Parçalanmış bir nesne veya boyut değiştirmiş olduğunu sanırsın. Fantastik bir filmin içinde olduğunu düşünürsün, oysa herşey çok gerçek. Hayat: acıtan, gerçek.
Gazeteleri karıştırır, tv kanallarını zaplarsın ve sonuç: hüsran, umutsuzluk,
isyan. İnsanlığından tiksinirsin.
Öyle çaresizsin ki, çaresizliğinin ardından bakakalırsın. Yanıbaşındaki kederlere sadece gözlerin değil, yüreğin ağlar, derinden sarsılırsın. Yıkılır, yıkılır elinden gelmeyenlerin utancıyla yüzleşirsin.
Her nefesinle, her an, her gün, Hayat, birşey olmamış gibi gülümser yüzüne, onlarca tuzak kurup seslenir, yakalanırsın.
Yakalanmazsın... |
|
310
|
|
|
|
Hayat bazen yürekten vuruyor insanı; hiç beklenilmeyen bir an'da... Bazı anlarda yaşama gücü bulamıyor insan... |
|
311
|
|
|
|
Koromuzda kimler yok ki...sayamam!... |
|
312
|
|
|
|
futursuzca yalan soyluyorum. yuzume taktigim maskeyle hilekar bir kumarbaz gibi karisiyorum kalabaliga... bildiklerim cehaletle yontuluyor ve cahil cumleler tum gunumu sarmaliyor. |
|
313
|
|
|
|
Gece, gölge yanıdır yeryüzünün.. Gölgeye düşen her ışık gibi kaybolur gece yerin kararan yüzünde. Oysa uykusuzlar iyi bilir, ışığın yokluğu demek değildir gece, yerin yüzünü ışıktan gizlemesidir sadece.
Sabah kokusu alıyorum.. İyi geceler.. |
|
314
|
|
|
|
Hayat, insanlar, sevinçler, kederler, doğmak, yaşamak ve ölmek -Shakespeare'ın yazdığı gibi "to be or not to be"- olmak ya da olmamak.
|
|
315
|
|
|
|
Bir bar, bir arkadaş ve çapraz masada oturan y*vşak adam... |
|
316
|
|
317
|
|
|
|
Ben bu hayatı bu şekilde yaşayacağım, flu.
Kendimi ifade ederken dikkat ederim, çünkü söyleyeceklerimi ben bile kaldıramam.
Okuyorum insanları, görüyorum eksik kalanları. Yalan sözler ok gibi saplanır ruhuma.
Susuyorum, laf kalabalığında boğuyorum suskunluğumun bildiklerini.
Yanlışım ben. Zavallıyım belki. Hayata göre önemsiz bir hatayım. Bununla yaşamak zorundayım. Derinmişim değilmişim, önemi yok. |
|
318
|
|
|
|
Kavuşmak için benliğine tekrar, aynalara koşacaksın. Ama nafile hepsi, aynalara bakmaya utanacaksın... |
|
319
|
|
|
|
Balıkçı kahvelerinin, sahil lokantalarının ışıkları denizde renkli çizgiler gibi uzuyordu. Limanda kendimle konuşurken, ay deniz karanlığından sırmalarla süslü elbisesini çıkarıyordu. Bir aya baktım, bir denize, bir geceye... Deniz, gece, ay ko |
|
320
|
|
|
|
İnsanın doğasındaki var olan asi direnişleri, onun en büyük korkusu ile yüzleşmesine engel olmaktadır. Sünger gibi yüreğinin bir başkası tarafından keşfedilip, kuşatılacağı ve ezileceğini düşünür. Bu nedenledir ki, kendiyle çelişkileri, korkularını ve aktif olmayan yapısının anlaşılacağı kaygıları ile içe kapanır. |
|