Açılacak Kapılar
(Musa Takçı) 29 Eylül 2009 |
Modern |
| |
Adı bilinmeyen bir mevsimin
Hoş bir esintisidir
Yüreğimi ansızın yalayıp geçen mutluluklar |
|
Ön Yargılarımız
(Musa Takçı) 5 Haziran 2008 |
Toplum |
| |
İçimize kök salmış ön yargılar bizi adeta dar bir alana hapsederek ham hayallerle oyalıyor.
Aslında ön yargılarımız; bizim zaaf, korku, saplantı ve bilgisizliklerimizin şekil değiştirmiş görüntüleridir. |
|
Sen Hiç Öğretmene Benzemiyorsun
(Musa Takçı) 11 Mayıs 2008 |
Anı |
| |
Birkaç gün içinde gerekli hazırlıklarımı yapıp, evdekilerle vedalaşırken hüzünlendiğim tek şey, annemin göz yaşları olmuştu. O an içinde bulunduğum ruh hali gerçekten çok karmaşıktı. Hiç görmediğim, bilmediğim bir memlekete gidiyordum. Kim bilir nelerle karşılaşacak, neler yaşayacaktım? Otobüse binip Hakkari’ye doğru yol alırken derin düşüncelere dalmıştım. Yol boyunca neler düşünmedim ki?... Sanki geçmiş ile gelecek arasındaki bu noktada ciddi bir dönüşüm yaşıyordum. Yeni bir dönem başlıyordu hayatımda…
|
|
Öz Güven Duygusu
(Musa Takçı) 12 Şubat 2008 |
Eğitim |
| |
Özellikle çocuklara öz güven kazandırma konusunda yetişkinlere yönelik kapsamlı bir inceleme. |
|
Dostluk Üzerine
(Musa Takçı) 28 Mart 2006 |
İlişkiler |
| |
Kimi zaman hayat o kadar sıkar ve insanın üzerine gelir ki işte özellikle öyle zamanlarda bir dostu bulup,sanki kendi kendimizle konuşur gibi onunla konuşmak ,onunla dertleşmek , dünyanın en güzel şeylerinden biri olsa gerek. |
|
Şiir Sanatı ve Türk Şiiri
(Musa Takçı) 28 Mart 2006 |
Modern Şiir |
| |
Şiir yazan insan öncelikle ne yaptığını, ne yapmakta olduğunu bilmek zorundadır. Eğer bir şiir zekâsına ve bir şiir yazma yeteneğine sahip değilse, bu işe kalkışmamalıdır bile. Şiir yazmak, kolay bir uğraş olarak görüldüğü sürece, ortaya çıkacak yapıtlar da o derece şiirden uzak olacaktır. |
|
Bakmak ve Görmek
(Musa Takçı) 23 Mart 2006 |
Doğa ve Dünya |
| |
Mehtabın kadifeyi andıran mavimsi aydınlığında her şey daha bir başka görünüyor. Her şey öyle bir uyum içinde ki bu eşsiz uyumdan etkilenmemek elde değil. |
|
|
...Şu birkaç saatlik zaman diliminde yaşadığım duyguları , düşünceleri,hayalleri ve iç hesaplaşmalarımı yazıya dökerek, bir anlamda rahatlamış ve daha da önemlisi, bu gece yaşadıklarımı ölümsüzleştirmiş,yarına taşımıştım.Kuşkusuz, bu gece de, tıpkı öbür geceler gibi,mazinin puslu belleğindeki yerini alacaktı.Ama yazdıklarımı,seneler sonra bile okuduğumda,tüm canlılığı ve tazeliğiyle yeniden yaşayacaktım. İşte yazının gücü buydu. Yazmak, her zaman yaşamak demekti.Zaten biz insanların da en büyük hayali,ürettiklerimizle,eserlerimizle sonsuza dek yaşamak değil miydi?...
|
|