Alacakaranlık
(Hatice Öztürk) 25 Şubat 2011 |
Beklenmedik |
| |
Hiç olmadığım kadar kötüyüm…
Beynimdeki ve yüreğimdeki bütün yüzlerin bir ölünün yüzüne dönüşmesi ve o ölüyü bu kadar özlüyor, “onu” özlemek eylemini de bu kadar garipsiyor olmam kaldırabileceğim bir durum değil sanırım. Yılların yorgunluğu bir gecede üstüme çökerken benim aslında ona ne kadar âşık olduğum söyleniyor çevremde. Ona olan aşkım yüzünden sararıp solmuşum o gittikten sonra. Ne kadar vefalı bir eşmişim!
|
|
Kent Parçaları
(Hatice Öztürk) 25 Şubat 2011 |
Yaşam |
| |
Sokaklar, caddeler, evler, çocuklar ve ıslak yavru kediler. Savunmasızlığına, terk edilmişliğine, acınası hallerine ve soğuk kaldırım taşlarına bakmalıyım kentin, ilk kez görüyormuşçasına. Yaralarına dokunmalıyım tek tek, keşfetmeliyim. Parçalara yüzümü sürmeliyim, karışmalı gözyaşlarımız. |
|
Bir Mağlup, Bir Galip
(Hatice Öztürk) 22 Ekim 2008 |
Beklenmedik |
| |
Herkesin bir öyküsü var. İşte o öyküleri bilmeyi istedim ben sadece, çocukken de, 15–16 yaşında bıyıkları henüz terleyen bir delikanlıyken de meraklıydım hikâyelere. O yüzden farklı insanlarla tanışmayı çok severdim. Tanışma konusunda da şimdikinden çok daha iyi olduğum çevremdeki insanların sayısına bakılacak olursa gün gibi ortada. |
|
Bir Küçük Serencam
(Hatice Öztürk) 27 Temmuz 2008 |
Beklenmedik |
| |
Güzel ve zarif olduğuna çoktan karar vermiş olmamla ayak bileklerini merak etmiyorum bile… Yüz hatları ne kadar düzgün, ağzı burnu ne muntazam. Çekiciliğine rağmen yanına kimsenin yaklaşamadığına bahse girerim. Çünkü güzel gözlerin elasından bile kızgınlık, hırs, inatçılık eksik olmamış hiç. |
|
Düş (Ün) Sel Tören
(Hatice Öztürk) 2 Şubat 2008 |
Beklenmedik |
| |
Bir de göremediklerini düşündü. Onları da yazmak istedi, üstü kapalı da olsa onlara da gönderme yapmak istedi, hiç değilse az buçuk ferahlamak adına. Olmadı. Görünmeyenleri, görmek istediklerini, görebilmek başarısına erişemediklerini, bir de görüp görmezlikten geldiklerini… |
|
Büyümeye Çalışırken...
(Hatice Öztürk) 2 Ekim 2007 |
Yaşam |
| |
Yüreğinin dolup taşması karşısında, dudaklarından dökülemeyen iki çift sözcüğün şaşkınlığı ve mahcubiyetidir zor olan, susmaktır mecburiyetten; genelde kelimelerle iyi anlaşmana rağmen, onlara söz geçirememektir bir türlü. |
|
Biz, Yazarken...
(Hatice Öztürk) 7 Temmuz 2007 |
Yaşam |
| |
Potansiyel bencil değil miyiz bizler? Doğuştan getirmiyor muyuz bu özelliğimizi? En çok kendimizi ve bize ait olanları önemsemez miyiz aslında? En çok kendi düşüncelerimizi, kendi ailemizi, kendi vatanımı, dostlarımızı, sevdiklerimizi… |
|
Hayat Dediğin (1)
(Hatice Öztürk) 28 Mayıs 2007 |
Yaşam |
| |
Hayat dediğin, bencil olduğunu fark etme erdemine ulaşmaktır. |
|
Basitliğin İçindeki Karmaşa
(Hatice Öztürk) 26 Nisan 2007 |
Yüzleşme |
| |
Şeffaf, temiz, pembemsi bir rengin içinde, tam ortada bir koyuluk var. Gittikçe büyüyor mu ne? İzin vermemem lazım… Bazı şeyler izin almıyor gerçekleşmek için. Geleceğini bilmek bir işe yaramıyor ki. |
|
|
...
Sevmiyorum dopdoluymuş gibi görünen bomboş kelimeleri, cümleleri. Görkemli laflar etmeyin bana. Samimi bir çift söz edin de, fazla muhabbet tez ayrılık getirmesin. Çabuk tüketmeyin çabucak tükenebilenleri... Hiç tükenmesin, yenilesin kendini, çoğalsın paylaştıkça ki farkımız olsun cümle âlemden.
Hatice
|
|