Edebiyatın Biçim ve Zaman Özgürlükçüleri
(Hişyar) 14 Ocak 2008 |
Yazarlar ve Şairler |
| |
İlkbaharda açan rengarenk çiçeklerin serin rüzgarlarla ritmik danslarını; özelde kendi halklarının, genelde de tüm dünya halklarının gözlerinde parıldayan zafer sevinçlerini ve yüreklerinde yanan ateşlerini sayfalarına işleyerek ölümsüzleştirdiler |
|
Yürek Aldatmaz
(Hişyar Arıkan) 25 Ocak 2008 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Yürek aldatmaz. Aldatamaz. Çünkü yürek, ne tarafa yatkın olduğu konusunda nettir. Neyi, kimi sevdiğini bilir. Haylaz bir çocuktur o. Söz dinlemez. |
|
İki Toplumsal Yara
(Hişyar Arıkan) 10 Nisan 2008 |
Günlük Olaylar |
| |
Memleketin yoğun ve hızlı değişen gündeminden dolayı, ilgi alanımızın dışında kalan, ama son zamanlarda üçüncü sayfa haberleriyle daha sık gözümüze çarpmaya başlayan ve aslında toplumsal yara olan iki olgu karşısında duyarsız kalmak elde değil. Biri, artık münferit olarak algılamaya başladığımız “ kan davaları”, diğeri de, neredeyse çocuk denecek yaştaki kızlara yapılan “ tecavüz” olayları |
|
Ruhumuz Bozuk Çıktı!
(Hişyar Arıkan) 29 Mayıs 2008 |
Yüzleşme |
| |
Bozuk olan hiçbir şeyi sevmeyiz biz. Bozuk olana bozuk atarız. Televizyon bozuksa tepesine vururuz, kız bozuksa kafasına sıkarız. |
|
İnsan Olmak Utanç Vericidir Bazen
(Hişyar Arıkan) 8 Şubat 2010 |
Toplum |
| |
Medine... Çorak toprakların, gece karanlığının gaz lambalarıyla yırtıldığı köhne odalarında, mürdüm eriği buğulu gözlerle, ancak gece kurduğu hayallerle köyünün dışına çıkabilen; köhne bir babanın ve çorak bir dedenin alçak zihniyetiyle toprağa diri diri gömülen Medine...
|
|
Üç Soysuz
(Hişyar Arıkan) 13 Mart 2015 |
Toplum |
| |
Ve sen, dışarıdan bakınca adama benzeyen, adamım diye sokakta kasılarak yürüyen, ne insanlıktan ne de merhametten nasibini alamamış zavallı yaratık; küçük bir çocuğu koynuna almaya, ona dokunmaya, ağlayıp yalvarmalarına rağmen ona tecavüz etmeye utanmıyor musun?
|
|
Kanser Hastalarına Tavsiyeler
(Hişyar Arıkan) 15 Mayıs 2015 |
Yaşam |
| |
“Kanser” kelimesi, her duyanın irkilerek dinlediği, lanetli bir kelime gibidir. Hastalığa yakalanmamış olanların burun kıvırarak uzaklaşmaya çalıştığı, ancak hastalığa yakalanmış olanların da kafalarında ölüm tamtamlarının çaldığı korkunç bir travma gibidir. Her iki yaklaşım da bana göre yanlıştır. |
|
|
İnsanların duygu dünyasında aşk ve acı olmasaydı edebiyat, sinema, müzik, tiyatro.. kendine bu kadar yol bulabilir miydi acaba? Kuşkusuz bulamazdı. Aşk ve acı insanı diğer varlıklardan ayıran en büyük özellik. En az özümsediğimiz ve varlığıyla bizi biz eden, yokluğuyla da bizi basit bir ayrıntıya dönüştüren o efsunlu duygular.
|
|