Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. -Atatürk |
|
||||||||||
|
29 Ekim 1923 ile 10 Kasım 1938 arasındaki 15 yılı iyi okumalıyız. Dün okuduğum Nazilli Basma Fabrikasının kuruluşu ve bugünkü hali, benim 15 yıla yoğunlaşmam gerektiğini anımsatmıştır. Savaş bitse de, çeşitli kanallardan saldırı devam etmiştir, etmektedir.. Ayaklanmalar vardır… Ajanların çalışmaya devam ettiği düşünülmeli… Atatürk dönemi planlı kalkınma dönemidir. Etibank ve Sümerbank’ın kuruluş felsefesi ve çalışmaları dikkatle ve özenle incelenmelidir. Kuruluşundan özelleştirilmesine kadar olan süreç incelenmelidir. Osmanlı’nın, bir savaş ile değil, aldığı borç paralar, yabancı hayranı zavallılar ve yerli işbirlikçilerin ortak çalışması ile parçalandığını unutmayalım. İnsan hakları savunucusu özgürlük havarilerinin Ortadoğu ve Balkanları nasıl parçaladığını,böl-yönet politikalarının nasıl yürütüldüğünü ve bu yerlerin hala kan ve gözyaşı içinde olduğunu ,bilelim. Atatürk döneminde,yabancılardan tek kuruş borç para alınmadan, Dünya tarihinin en hızlı ekonomik kalkınmasının gerçekleştirildiğini, üstelik Osmanlı’dan kalan borçların bu dönemde ödendiğini ,unutmayalım. Askeri darbelerin Türk Silahlı Kuvvetlerine mal edilemeyeceğini, 1960 darbesinin arkasında demokrasi aşkı değil, Türkiye’nin sanayi alanında kalkınmasını engelleme manevraları olduğunu, düşünelim. Menderes’in 1960 yılı haziran ayında Rusya’da yapacağı görüşmelerin, Türkiye’nin siyasi tutumumu kökten değiştirebileceği , endişesi ile sudan nedenlerle darbe, yargılama benzeri hukuk dışı uygulamalara ve idamlar yapılmıştır. Yapılan hukuk ötesi uygulamalar, sanki ordunun sebebiyet verdiği bir eylem olarak ve ordumuz aleyhine kullanılmıştır, kullanılmaya devam edilmektedir. Hangi anayasa daha modern, hangisi daha özgürlükçü gibi teknik incelemeyi gerektiren ulusal konuların sokaktaki vatandaşa sakız olarak dağıtıldığını, reklam ve propagandalarla uzun süreli uykulara daldığımızı unutmayalım. Ulusal konularda, konusunda eğitimli yabancı uzmanlar ile , sözde işbirliği yapan deneyimsiz elemanlarımızın un çuvalı gibi kullanıldığını ve fakat sonuçta kişisel değil ulusal boyutta zararlarımız olduğunu unutmayalım. Yargılama sürecinin ise hukuk tanımaz bir süreçten ibaret olduğunu göz ardı etmeyelim. Kore’ye asker göndermenin ve askeri ittifakların silahlı kuvvetlerimizin kararı değil, siyasi iradenin kararı olduğunu bilelim. Bir askerin başarısının orduya, olumsuz çalışmalarının ise kendisine ait olduğunu unutmayalım. Yüksek maliyetli askeri satış kredilerinin, vatandaşa yardım diye tanıtıldığını, bu kararların siyasi iradenin aldığını görmeye çalışalım. Silah satış kredisi verenlerin, hangi silahların verileceğine ve silahın nerede kullanılabileceğine kendilerinin karar verdiğini biliyoruz. Savunma ittifakının Türkiye’nin savunmasına tek kuruş katkısı olmadığını, bilelim. Getirdiği ekonomik yük konusunda duyarsız olmayalım. 1960, 1971 ve 1980 darbelerinin aynı kaynaktan yönlendirildiğini, Türkiye’deki sağ-sol gibi yapay bölünmelerin ve çatışmanın aynı kaynağın ürünü olduğunu biliyoruz. Alevi, sünni, Türk-Kürt ve Ermeni gibi yapay bölücülüğe sevk edenin de aynı kaynak olduğunu iyi bilelim. Terör örgütü kimliğinde eylem yapanların, yabancı gizli servislerin elemanı ve tetikçisi olduğunu her türlü karanlık eylemin arkasında yabancı devletlerin olduğunu yerli işbirlikçilerin paravan olarak kullanıldığını göz ardı etmeyelim. Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkesin eşit haklara sahip olduğunu ve hepsine aynı hukukun uygulandığını, Medeni Yasa’nın kabulünden itibaren Türkiye’de azınlık diye bir ayrıcalık kalmadığı, herkese aynı hukukun uygulandığını iyi bilelim. Medeni Yasa ile vakıflar konusunun tümü ile çözüme ulaştığı bilinmelidir. Bir de hukuk fakültesinin birinci sınıfında okunan Medeni Yasanın ilk maddesini herkes iyi bilmelidir. Hakime, bir konuya ilişkin yasal düzenleme olmaması halinde, ne yapacağını söyleyen bu madde çok ama çok önemli bir düzenlemedir. 1915 te Conk Bayırında verilen emri tekrar ve tekrar okuyalım. Atatürk döneminin muhteşem sanayi tesislerinin kuruluşunu ve kapatılmaları için yapılan manevraları, kullanılan teknik destek, konusunu iyi bilelim. , Karabük Demir –Çelik fabrikasının neden kapanması gerektiğine dair raporları ve bu ve benzer raporların 1960 darbesi ile ilişkisini düşünelim, Türkiye’deki kardeş kavgasının gizli fotoğrafını göreceksiniz. Karabük bir örnektir… bu dev sanayi tesisi, İnönü başbakan iken, 1937 tarihinde, Atatürk döneminde kurulmuştur. Tek kuruş borç para alınmadan gerçekleşen ulusal bir başarıdır. Okunması ve anlaşılması gereken bir destandır. Dikkat edelim.. borç alınmadan yatırım yapılamayacağı gibi gerçeklerle örtüşmeyen garip ve boğucu bir duman var ortalıkta. Tehlikeli bir hastalıktır bu düşünce… bir başka deyişle, Atatürk’ü anlamayan, anlayamayan zihniyetlerin yanılgısıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |