..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Haydar Köprülüoğlu




28 Ağustos 2011
Ankara'da Eski Ramazanlar  
Haydar Köprülüoğlu
Çağdaşlığın adı var, geçen yılların tadı var. Doğup büyüdüğüm, sokaklarına gözümü açtığım, caddelerinde boy gösterdiğim Ankara'nın eski Ramazanını anlatmak istemiştim. Saygılarımla.


:BAAG:
Ankara'da eski Ramazanlar…

Hep yolumun üstünde, on bir ayın sultanı,
Boyunların borcudur hatır, gönül kervanı

Ramazan ayı, mübarek üç ayların son ayıdır. Onun için hazırlıklar yapılır, eksik olan mutfak malzemeleri tamamlanırdı. Sahuruyla, iftar sofrasıyla, bu aya has teravih namazlarına, dolayısıyla kâbeye yöneldiğimiz bir aydı. Müslümana farz olmasından daha çok, çocuklar için oruç tutmak, namaz kılmak gönül işiydi. Çocukluk çağını Hacıbayram’da geçirmiş gençler, çevrelerindeki oruç tutanlardan etkilenerek, oruçlarını tutarlardı.

Bu kutsal günler ve bayramlar ‘Kameri’ aylar içinde idrak edildiğinden, takvim içinde her yıl aynı günlere gelmez. Böyle olunca sonsuzluk kervanı, insan ömrü içinde mevsim, ay ve gün olarak iki veya üç kez idrak edilir.

Çocuklar Ramazan ayının ilk günlerinde oruç tutmaya heveslenerek annelerine gece kaldırmalarını tembihlemeden yatmazlardı. Çocuklar birkaç gün zar zor tuttuktan sonra bırakırlardı. Bu oruç bırakma, birazda mevsimine göre turfanda çıkan badem çağlası, can eriği, kiraz gibi mevsimlik meyvelere imrenmekten kaynaklanırdı. Bundan da öte okul dönemimiz ve derslerimizin iyi geçmesi için büyüklerin onayıyla oruç bırakılırdı. O yıllarda dershaneler yoktu. Ailede abla, ağabeyi olan çocuklar şanslı sayılırdı. Harf Devrimi olduğu, Osmanlıcadan Türkçeye geçildiğinden, anne ve babalar çoğunlukla yeni türkçeyi bilmiyorlar, bütün yük öğretmenlerin üstündeydi.

Biz gene Ramazana dönelim. Sahurda, sofralarımızda börek, gözleme, akşamki ifrar sofrasından artan, sahura uygun, etli pilavlar, dolmalar, bunların yanında kayısı, armut, erik, üzüm hoşaflarından birisi bulundurulurdu.

Hamur işi olarak mantı, makarna, erişte; yanında erik ekşisi veya yoğurt sofralardan eksik olmazdı. Börekler içinde en çok akşamdan hazırlanan su böreği yada tavada kızartılan ‘entekke böreği’ sahura yetiştirilirdi.

Gözleme, bazlama gibi yiyecekler için biraz daha erken kalkılarak, gelin, kaynana veya evin genç kızıyla hamurlar açılır, yağlanıp dürülerek saçta pişirilirdi.

İnanmış insanlar için iftar topunu beklemek ve onlarla birlikte olmak, onları seyretmek, düşünceye dalmak yüksek bir duygudur. Güneş sistemi içinde bu duygu dakika, saniye, an an her İslam ülkesinde yaşanmakta, iftar sofralarını hallerine, vakitlerine göre mahalli yemekleriyle süslemektedir. Allah nimetlerini eksik etmesin.

Fakir olsun, zengin olsun bu sofra hazırlanırken, çeşit çeşit iftarlıklar ortaya getirilirdi. O zamanlar çok Ankaralı gibi, bizim aile de yemeklerini yer sofrasında yerdi. Sofra hazırlanırken iftar topunun patlaması ve ezanın okunması iyice yaklaşırdı. Yemekler, sehpasının üstünde duran siniye dizilirken, zeytin, hurma ve reçeller bulunan sofraya, önce büyük ve ayaklı çorba tası konurdu. Bu çorba genellikle Ankara’nın ‘tahrin’li ‘toyga’ çorbası olabilirdi… İri ekmek dilimleri veya bölünmüş pideler sofradakilerin önüne gelecek şekilde dağıtılırdı. Çorbadan sonra günün iftar yemekleri, mevsim salatasıyla birlikte yenir, yemeğine göre hoşaf veya ayran içilirdi.

Yemek yendikten sonra, oruç tutanlar ağırdan aldıkları için boş tabakları hariç, sofra bir süre daha kaldırılmazdı. Akşam namazlarını kıldıktan, sigara içenler birer sigara yaktıktan sonra, tekrar sofraya otururlardı. Teravi namazına camiye gidilir, daha sonra günün tadını çıkarmak için çay içme keyfi yaşanırdı.

Çocuklarsa Ramazan ayının ayrıcalığından, büyüklerin hoşgörüsünden yararlanarak, evin diğer odasında fincanda yüzük saklamak, kızma birader, kağıt üstünde kutucuk çizmek gibi oyunlarla eğlenirlerdi.

Yemekler yaz aylarında taze fasulye, patlıcan musakka, Ankara tava, türlü güveç, dolmalar; kışsa daha çok kıymalı patates, kuru patlıcan dolması (Halep dolması), fasulye, nohut gibi kuru sebzeler olurdu.Yemek yapanların ağızları oruçlu olduğu için tadına bakamazlar, patates tuzsuz, ıspanak yemeği çok tuzlu olabilirdi.

Mahallemizde Birkaç evin avlusunda ekmek pişirilecek fırınlar vardı. Fırını olmayan evler, sıra alarak ihtiyaç duydukları kadar ekmek pişirirlerdi. Bu ekmek ihtiyacı Ankara başkent olmadan önce yaşanıyordu. II. Dünya Savaşı sırasında, özellikle kırklı yılların ilk yarısında ekmek kısıtlı olarak karne ile verildiğinde, özellikle Ramazan ayında bu fırınlara gene iş düşmüştü.

Öyle de olsa böyle de olsa sayılı günler çabucak geçer, on bir ayın sultanı hüzün ve sevinç karışımı bir arada yaşanarak uğurlanırdı. Bu ay islâmın feyizli ayıdır. Mahallemiz Hacıbayram’da ise daha fazla gözle görülen bolluk içinde geçerdi. Cami civarında her gün kurbanlar kesilir, mevlitler okunur, çevredeki fakir evlere bağışlar yapılır, yemekler dağıtılırdı.

Hacıbayram Camii Çevresindeki sokaklarda o günün şartlarında, muhtaç aileler, yakınları bulunmayan yaşlılar, sakat doğmuş, sonradan sakatlanmış kişilerin bulunduğu evlere Ramazan ayı boyunca ayni ve nakti yardımlar yapılırdı. Belediye tarafından okul çağındaki çocuklara yapılan defter, kalem giysi gibi yardımları için tercihen bu ay seçilirdi.

Tutulan oruçların ardından, giden ramazan ayının hüznü bir nebze olsun bayram, sevincine dönüşürdü. Bayram günleri Ankara’nın Anafartalar Caddesinde bulunan yegane Himayei etfal (Çocuk Esirgeme Kurumu) bahçesinde bulunan yüzme havuzlu, salıncaklı, elle döndürdüğümüz oyun parkına gidilirdi.

Üç günlük bayramımızı sevgi ve muhabbetimizle biraz da hüzünle uğurlardık. Ramazan ayı bizleri, bizlerde onu çok seviyoruz ki her yıl 10-11 gün önce ona kavuşuyoruz.










Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şiir Niçin Yazılır
Nazım Hikmet ve Soyağacı
Akba Kitap ve Yayınevi
Şair ve Şiir
Çık Git Artık Ey İklim
Gün Aşımı
Suç da İşler Güçlüsü
Atatürk Diktatör Müydü?
Yılanın Başı Küçükken Ezilmeliydi
Hak Verilmez Alınır ve Şike

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aşık Veysel ve Necip'in Öyküsü [Şiir]
Ömer Hayyam [Şiir]
Nostalji [Şiir]
Hikaye-i Osmaniye [Şiir]
Bakın Ne Diyor Eyyam [Şiir]
Volga Mahkumu [Şiir]
Gönül Ağrısı [Şiir]
Mührü Hümayun [Şiir]
Yiğidi Öldür Hakkını Yeme [Şiir]
Millete Atılan Goooool! [Şiir]


Haydar Köprülüoğlu kimdir?

İlerleyen yaşımdan dolayı kısa yol tabiriyle, konularımı daha çok nazım olarak ifade etmeye çalışıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşadığı çağın çarpık düzenini sergileyen yazar veya kişiler.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Haydar Köprülüoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.