..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Post-Modernizm > Haydar Köprülüoğlu




27 Ekim 2011
Zamanın Ankara'sında Cumhuriyet Bayramı  
Haydar Köprülüoğlu
Şimdi nostalji olarak anlattığım o günler, Türkiye'nin Tarihi, o günkü toplumun heyecanla yaşadığı günleriydi. Tutucular, bazı yaşlıların kanaatları farklı olsa da, Türk Toplumu Atatürk'e coşkuyla bağlıydı. Tutucu ve yaşlı toplumu, günümüze göre garip görünse de, Atatürk'ün kadına tanıdığı haklara karşı çıkıyordu. Kadına seçme, seçilme hakkı, çarşaftan çıkararak özgürce giyinmelerine, tedirginlik duyuyorlardı. Özellikle kaynanalar kızlarına, torunlarına şöyle söylerdi : "Atatürk size başınızı aç dedi, siz kolunuzu, bacağınızı açtınız." Büyüklerinin de haklı tarafları vardı. Modacılar boş durmamış, mini etek, japone kol giysileri piyasasına sunmuşlardı. Kaynanalar olayı cemileştirir, "Kabak çiçeği gibi açıldık" da derlerdi. Saygılar


:BAAH:
Ankara’da Cumhuriyet Bayramı

Cumhuriyet’in ilanı ülkeye o kadar büyük bir değer katmış ki, o coşku, o heyecan Ankara’da fazlasıyla yaşanıyordu. Bir şiirimde söylediğim gibi:
“Biz eli bayraklı büyüdük, Babaları verdi bayrakları çocuklarına” Evet, Ankara’nın her yanı bayraklarla donatılırdı. Çevre illerden, ilçelerden gelen halk, caddeleri taşırırdı. Bayram için gelen çok halkın, şehirde akrabaları vardı. Caddelerde karşılaşmalar, sarılmalar, tokalaşmalar. O gün Ankara’nın bir ayrıcalığı yaşanırdı…
Caddelerde asılan günün anlamını belirten, özgün sözler taşıyan bu dövizlerin altından geçerek, merasimin yapılacağı hipodromun yolunu tutardık. O gün TBBM’de kendi aralarında ve yerli, yabancı diplomatlarla yapılan tebrikler kabul edildikten sonra, merasim başlardı. Önceleri meclisin önünde yapılan merasim, 1936 yılından sonra, yeni yapılan Ankara Hipodrom’unda yapılmaya başlamıştı.
Hipodromda yapılan törenlerin izlenmesi için ek tribünler, ahşap oturma yerleri günler önceden kurulurdu. Onbinlerce halk sabahın erken saatlerinden itibaren hipodromdaki oturma yerlerini doldururdu. Tribünde yer bulamayanlar piknik yapar gibi, hipodrom sahasında sere serpe otururdu. O gün hipodrom sahasında her türlü meşrubat, köfte ekmek, simitçi, çörekçi, şekerci, baloncu, halkın ihtiyacı olarak, ne istenirse seyyar satıcısı bulunurdu.
Akıp giden ‘İncesu deresi’ boyunca Cumhuriyet Bayramı günlerinde seyyar tuvaletler kurulurdu. Merasim ve askeri geçiş töreni saat 14.00’de başlar, aşağı yukarı iki saatten önce bitmezdi.
Devlet erkanı ve kordiplomatik şeref tribünündeki yerlerini aldıktan sonra Atatürk’ün gelmesi beklenirdi. Çok geçmez Atatürk açık bir otomobilde ayakta, frak smokini ile Gençlik Parkı kapısından görünürdü. Seyirci halk da o kapıya kadar uzanmış olduğundan alkış orada başlar, yer yer ayağa kalkılarak, alkışın ardı arkası kesilmeden yavaş yavaş ilerleyen otomobille birlikte, şeref tribününün önüne kadar devam ederdi.
Atatürk, halkın ve şeref tribünündeki davetlilerin tebrik ve alkışları arasında, halkı selamlayarak yerine otururdu.
Bu arada şeref tribününün karşısındaki bando, ‘ti’ işaretinden sonra, İstiklal Marşıyla başlar, marşın bitiminde, Kara Kuvvetleri Bandosu arkasındaki birlikleriyle beraber yürüyüşe geçerdi.
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri bandoları sırayla merasime katılırdı. Erlerinden komutanlarına kadar yürüyen boz, mavi, beyaz kalıp gibi geçerlerken göğüsümüz kabarır, Kurtuluş Savaşı’ndan kalan askeri ağırlıklar geçerken de, kurtuluş savaşını hatırlatırlardı. Daha sonra da dostluk ve barışı simgeleyen Ç.E.K. ve Kızılıay, kuruluşları simgeleyen motorlu konvoy geçerek mersim tamamlanırdı.
Akşamları Ulus Meydanında fener alayları yapılır, Zafer Anıtının çevresinde toplanılarak mahalli oyunlar oynanırdı. Bunların en başında Karadenizlilerin horon tepmeleri, Orta Anadolu’nun mahalli oyunları, Doğu Anadolu’nun bar tutanları göze çarpardı.

Bir şiirimden mısralar :

Gümüşdere çağlayıp döndü birer denize
Rüzgârla oynaşıyor ovam filiz filize
Nur saçtı çevresine, fakir halka işsize,
Kale gibi kalacak bize miras eseri,
Cumhuriyet kışladır, her Türk onun askeri

Cumhuriyet’in Onuncu Yılı

Evimiz Hükümet Meydanına çok yakındı. Valilik olan taş binanın önündeki hoparlörden gelen Onuncu Yıl Marşı kulaklarımızı dolduruyordu. Babam kahvehanesinde olduğu için, annemle birlikte eski postahanenin yanına kadar giderek seyrettik. Her taraf, büyük küçük bayraklarımızla süslenmişti. Atlı polis ve Jandarmalar köşeleri tutmuş düzeni sağlıyorlardı. Halk akın akın çevrede ve biraz ilerideki ‘Taşhan’ da (Ulus Meydanı) toplanıyordu. Hayal meyal gözümde canlananlardan biri de, Frak, Smokin ve Silindir şapkalı kişilerin o zamanki Bakanlık binalarına veya valiliğe girmeleri veya sağa sola gitmeleriydi.
İzci trampet ve boruları eşliğinde okul çocuklarının meydanda yer alışları kulaklarımdan gitmeyen şu sesler ise, o günleri, bu günlere taşımıştır.
“Yurtdaşlarım!
Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk Kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.
...Fakat, yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz! Çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar ülkesi düzeyine çıkaracağız. Ulusumuzu dünyanın en geniş gönenç, araç ve kaynaklarına sahip kılacağız....”
Çocuk yaşlarında duyduğumuz bu sesler gittikçe çoğalarak, ardı arkası hiç kesilmedi. Bu sesler önsözler gibiydi. Önümüze açılmış kitabın sayfalarını bu seslerle okumaya başladık. Bu sesle çağa yetişme yarışında hız kazandık.
Atatürk bir liderdi. Osmanlı mirasını bıraktığı yerden almış, bize daha ileri yaşamayı göstererek, çağdaş 600 yıllık Osmanlı Hanedanlığı ve Anadolu’da hüküm süren bin küsur yıllık İslam Hükümranlıklarının yüceliklerini, Türk Milleti’nin ruhunda devam ettirmiştir.
Bileklerimizde Alparslan’ın kanı; yüreklerimizde Osmanlı’nın zaferleri bulunduğunu hatırlatmıştır. Bunun için ‘Türk Gençliği’, ‘Atatürk İlkeleri’nin, bize bırakılan toprakların sadık bekçileridir.
Cumhuriyet Devrimleri, devletin yeniden kurumlaşması, Atatürk tarafından olası görülenler bilinerek, milleti yönlendirerek yapılmıştır. Harp Okulu öğrenciliğinden; cephedeki savaşlarına, Meclisteki çalışmalarından, devrimlerine kadar böyledir.








Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şiir Niçin Yazılır
Nazım Hikmet ve Soyağacı
Akba Kitap ve Yayınevi
Şair ve Şiir
Çık Git Artık Ey İklim
Gün Aşımı
Suç da İşler Güçlüsü
Atatürk Diktatör Müydü?
Yılanın Başı Küçükken Ezilmeliydi
Hak Verilmez Alınır ve Şike

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aşık Veysel ve Necip'in Öyküsü [Şiir]
Ömer Hayyam [Şiir]
Nostalji [Şiir]
Hikaye-i Osmaniye [Şiir]
Bakın Ne Diyor Eyyam [Şiir]
Volga Mahkumu [Şiir]
Gönül Ağrısı [Şiir]
Mührü Hümayun [Şiir]
Yiğidi Öldür Hakkını Yeme [Şiir]
Millete Atılan Goooool! [Şiir]


Haydar Köprülüoğlu kimdir?

İlerleyen yaşımdan dolayı kısa yol tabiriyle, konularımı daha çok nazım olarak ifade etmeye çalışıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşadığı çağın çarpık düzenini sergileyen yazar veya kişiler.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Haydar Köprülüoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.