"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Dilin kemiği yok diyorlar, aksine var ve de bazen öyle bir batar ki ... “Dolaylı anlatmak, ihsas etmek, anıştırmak “ sözlük anlamına sahip olan bu ifade tarzının, yaşamımız içerisindeki durumunu inceleyelim. Neden açık açık söylemektense, ima etme yolınu seçeriz ? Düşüncelerimizi, ima etme yolu ile başkalarına ifade etmenin, faydası veya zararları nelerdir ? Günlük iletişimimiz içerisinde ima etme yolunu hangi sıklıkla kullanırız ? Olumlu düşüncelerimizi mi, olumsuz düşüncelerimizi mi ima yolu ile anlatmak isteriz ? İnsan ne düşünüyorsa, nasıl düşünüyorsa odur, der bir düşünür. Başka bir deyişle, kişilik yapımızın temelini düşünceler oluşturur. Düşünce, daha sonra davranış haline dönüşerek somut hale gelir. Yaşam dediğimiz olgu, işte bu düşünce ve onun somut hali olan davranışlarımızdan ibarettir. Düşüncelerimizi başkalarına ifade etmeye gelince, nedense, çoğu kez , açık açık düşüncelerimiz i söylemek istemeyiz. Düşüncelerimizi ,karşımızdaki kişiye dolaylı yollardan anlatmaya çalışırız. Yani, bir bakıma ,aslında karşımızdaki kişiye bilmece çozdürmeye çalışırız. Burada, bilmeceyi sorma becerimiz çok önemlidir. Bilmecemizi öyle bir şekilde sormalıyız ki, karşımızdaki kişi ne demek istediğimizi anlayabilmelidir. Eğer, karşımızdaki kişi ne demek istediğimizi anlayamıyor ise, o zaman ima etmenin hiç bir değeri kalmaz. Bu durumda, bilmeceyi daha kolay çözülür hale getirmeye çalışırız. Tabiki, ima etmeye çalışan kişi bu sırada gerilim içerisindedir. Çünkü ,ima etmek istediği düşünce, aslında karşısındaki kişiyi sevindirecek, onu mutlu edecek bir şey değildir. Bu nedenle, içindeki olumsuz düşünceyi aktarmak için ima etme yolları bulma sırasında, kendisi de farkında olmadan gerilim içerisine girmektedir. Aslında, karşısındaki kişiye vermek istediği olumsuzluk mesajının, çok daha fazlasını kendisi yaşamaktadır. Ama, kişi yaşadığı bu gerilimin farkında değildir. Tüm amacı karşısındakine olumsuzluk mesajını iletebilmektir. İma etmek istediğmiz düşünceleri incelediğimiz zaman , bunların olumsuz özellikler taşıdıklarını kolayca görebiliriz. Zaten olumlu düşüncelerimizi asla ima etme yolu ile karşımızdaki kişiye aktarmayı tercih etmeyiz. İma etme, olumsuzluğu bünyesinde taşır. Karşımızdaki kişiye söylemek istediğimiz olumsuz düşüncemizi , sanki olumsuz bir şey söylemiyormuşçasına dolaylı yoldan söyleme yolunu seçeriz. Bu şekilde davranarak konuştuğumuz kişiyi doğrudan karşımıza almayız. Bunu da nezaket kılıfı, yalanı içerisine sarmalarız. Aslında , söylemek istediğimizi, söylemekten çekiniyoruzdur. Biz ima ederiz.; doğorudan söylemeyiz, ama, karşımızdaki kişinin olumsuzluğu algılamasını sağlamaya çalışırız. Eğer karşımızdaki kişi, ima edilen şeyi anlar, bize açık açık rahatsızlığını beyan etmeye kalkarsa , kaçış yolumuz açıktır. Hemen savunmaya geçeriz. Yanlış anladınız “ben öyle söylemek istemedim”, der hemen kıvırtırız. Eğer karşımızda ki kişi ima ettiğimiz düşünceyi anlar, sesini çıkarmaz ise, amaca ulaşılmış, o kişi huzursuz edilmiş ve savaş meydanından zaferle çıkılmıştır. Neden fikrimizi açık açık söylemek cesaretini gösteremiyoruz ? Lütfen hemen nezaket yalanına sarılmayalım. İma ettiğimiz konu, karşımızdaki kişi tarafından her türlü yönden algılanabilir. Bizim söylemek istediğimizin dozu, karşı taraf için ucu açıktır.İma edilen konu her seviyede değerlendirebilir . Dolayısı ile, aslında, ima etme yolu ile karşımızdaki kişiye daha çok zarar veriyoruzdur. Halbuki düşüncemizi açık açık, tane tane belirtirsek, karşımızdaki kişi de, biz de, daha saydam, daha net bir iletişim içerisine girmiş olmaz mıyız ? Acaba onu mu demek istedi, bunu mu demek istedi geriliminden kurtulacağı için, açık açık söylemenin çok daha yararlı olacağını söyleyebiliriz. Düşüncelerimiz i açık açık ifade etme bir cesaret işidir; belki de bu cesaretten yoksunuz. Büyüklerimizden böyle gördük, bu bir nezaket kuralıdır anlayışı zihnimze kazınmıştır ne yazık ki. Şöyle günlük konuşmalarımıza bir bakalım. Ne kadar açık sözlüyüz ? Gerek evde, gerekse işyerinde düşüncelerimizi bazen bakışlarla, davranışlarımızla, karşımızdakilere aktarmaya, yani ima etmeye çalışırız. Ve de ima etttiğimiz konunun, karşımızdaki kiş tarafından algılandığını varsayarız. Eğer karşımızdaki kişi ima edilen konuyu algılamamışa, aynı davranışı veya konuşmasını devam ettiriyorsa daha çok sinirleniriz. Kendimizin, kaale alınmadığımız, adam yerine konmadığımız sanısına kapılırız. Karşımızdaki kişiye karşı iyice hınçlanırız. Halbuki ,belki, karşımızdaki kişi ima’nın farkında bile değildir. Böylece, ima ile düşüncelerimizi yansıtmamızın ,aslında ilişkileri daha da kötüleştirdiği söyleyebiliriz. İlişkilerde yakınlık derecesi de ima’da bulunma durumunu etkiler. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” deyimi sanırım bu hususa güzel bir örnektir. Çok yakınlarımıza olabildiğince kırıcı olacak kadar açık sözlü olduğumuz halde, yakınlık derecesi azaldıkça artık maskemizi takmaya başlarız. Olduğundan farklı görünme çabası içindeki benliğimiz, artık, yapmacık, sahte, hatta yalan da dahil olmak üzere kendini ifade etme yolundadır. İma etme bu çabanın belki en nazik biçimini teşkil eder. Madem ima en nazik biçimidir yabancılara kendimizi ifade etmenin, ne zararı var diyebilirsiniz. İma etme , insanları içten yaralamanın en acımasız bir yolu değilmidir ? Karşımızdaki ima yolu ile bizimle iletişim kuruyorsa, onun her sözünde “acaba gene ne kastediyor” diye düşünceye sahip olmazmıyız ? Dolayısı ile, adeta hep diken üstündeyizdir. Bu tür bir iletişimin her iki taraf içinde bir faydası olduğunu söylemek sanırım oldukça zordur.İlişkilerimizde içten, samimi, hiç bir art düşünce olmadan, sahtelikten, yalandan yanlıştan uzak bir iletişim kurmak daha güzel değilmidir ? İşin ilginç tarafı, ima etme tarzının bayanlar tarafından çok daha sık kullanılmasıdır. Bu husus üzerinde ayrıca düşünülmesi gerektiğinden, başka bir yazımızda ele almak daha uygun olacaktır. Sonuç olarak , İlişkilerimizde düşüncelerimizi , meramımızı anlatırken, cümlelerimizi samimi, içten, yalandan, riyadana, ima’dan uzak kalmanın güzelliği ile süslemeliyiz. Kendimizi açık seçik, net, kibar bir tarzda ifade ettiğimiz zaman, karşımızdaki kişi bizim tüm sözlerimize inanacak, aklında acaba ne demek istiyor gibi bir soru işareti bulunmayacaktır. Aynı zamanda karşımızdaki kişinin gözünde herzaman güvenilir bir kişi olarak kalacağımızdan şüpheniz olmasın. Kendimize, düşüncelerimize bukadar güvenmiyormuyuz ki, ima yolu ile iletişim kurmaya kalkıyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © sedat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |