Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
Mustafa Kemal’in önemi nereden geliyor? Bazı şeyler olup bittikten sonra geriye dönüp bakınca sanki kolaymış gibi görünür. Ancak ayırdına varırsanız, gerçekte o işi yapmanın ne kadar zor olduğunu anlarsınız. Mustafa Kemal yıkılmakta olan bir devletin temelini doğru zemine oturtarak yeniden ayağa kalkmasını sağlamıştır. Çöken zemin ümmetçilikti. Doğru zemin milliyetçilikti. Bunu gerçekleştirirken gücünü halktan aldı. Zaman zaman otoritesini kullandı, sopasını gösterdi. Ama aklına koyduğu şeyi yaptı. Eğer halk, başka insanlar onu desteklememiş olsalardı, ne kadar aklına koymuş olursa olsun hiçbir şey yapamazdı. Onun düşmanları çoktu. Hâlâ da çoktur. Ümmetçiliğin devam etmesini isteyenlerle, devletin varlığına son vermek isteyen batılılar. Hilafeti sona erdiren, Anadolu’yu yiyip bitirecekleri bir anda ortaya çıkıverip yeniden güçlü bir devlet yaratan bu adama nasıl karşı olmasınlar? Mustafa Kemal’in içinde yaşam bulduğu devlet ve ordu, dine dayalı bir devlet idi. Gençliğinde edindiği milliyetçi ve cumhuriyetçi düşünceler onu tam da bugünkü tu kaka edilen devrimcilerin konumuna düşürüyordu. Ne demek, Padişahın, Halifenin olduğu bir devlette cumhuriyetçilik? O zamanlar devletin yıkılabileceği olasılığı pek görünmüyordu. Yalnızca işler iyi gitmiyordu; veya yalnızca öyle görünüyordu. Geleceği onunla birlikte birkaç kişi görebildi. Mustafa Kemal milliyetçi olmasına rağmen sonuna kadar ülkesi ve Halifesi için savaştı. “Artık böyle yürümeyecek” dediği an Samsun’a gitmeye karar verdiği andır. Bunu söylevin ilk cümlesinde belli eder. Kurtuluş Savaşını anlatan Söylev 19 Mayıs 1919 tarihi ile başlar Bu tarih bir dönüm noktası, geçmişle bağın koparıldığı, yeni bir gelecek için ilk adımların atıldığı tarihtir. Cumhuriyeti başkaları da düşünüyordu. Peki neden yalnız Mustafa Kemal başarılı oldu? Düşündüğünü uygulamaya sokma cesaretini gösterdi. Tarih açısından bakacak olursak doğru yerde, doğru zamanda bulunuyordu. Tarihin doğal gelişmesine ters düşen bir şey yapmadı. Tersine onunla uyumlu davrandı. Milliyetçi temellere dayalı bir Cumhuriyet düşüncesi kaçınılmaz olarak oluşmuştu. Ümmetçi devletin itilip yıkılması gerekiyordu. İlk olarak ve yalnız o buna cesaret etti. Başarılı olmasının nedeni, zamanın, temelinin ve davranışının doğru olmasından kaynaklanıyor. Doğuştan liderdi. Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda 42 yaşındaydı. 57 yaşında ölene kadar geçen 15 yıl içinde Osmanlı devletinin borçlarını ödemekle kalmamış, devleti ekonomik olarak yeniden kendi gücüyle ayakta durabilecek bir konuma getirmişti. Bu, doğru yönetimle sağlanmıştı. Ülkeyi ondan devralan yöneticiler, tam bir mirasyedi gibi davranarak günümüze gelene kadar Osmanlı devletinin son zamanlarından beter bir konuma getirdiler. Diğer yandan polis, diskoteklerde uyuşturucu satanları, kullanan gençleri yakalamak için operasyon düzenliyor. Herhalde Mustafa Kemal’in ülkeyi emanet etmek istediği gençlik bu değildi. Türkiye’nin ekonomik durumunun kötü olması, artık yalnızca fakir olmaktan, ayağını yorganına göre uzatmaktan çıkmış, yaşamsal bir önem kazanmıştır. Yabancılar zayıflığımızdan yararlanarak yorganı tümüyle almak istiyorlar. Petrol, tütün, şeker, fındık yasaları, zeytin ağaçlarının sökülme talebi, Anadolu topraklarının hiçbir yasa ve insan hakları gözetilmeksizin yabancıların kullanımına açılması bunu gösteriyor. Yaşamak için geriye ne kalıyor? Bunlara direnilmesini gerektiren doğru zaman yaklaşıyor. Kimse kuşku duymasın ki doğru insan veya insanlar, doğru düşünce ile, halkı arkasına alarak, onun yaptığı gibi doğrusunu yapacaktır. Çok içki içermiş, masonmuş, erlerle yatarmış (evet, bunu bile söylediler), onu gözden düşürebilmek için daha olabilecek bir sürü hakaret, iftira. O günden bugüne düşmanları gerçeklere ve asıl yaptığına bakarak değil de, özel yaşantısı ile ilgili doğru-yanlış lafları ileri sürerek onu karalamaya çalışıyorlar. Ne söylerlerse söylesinler onun önemi ve değeri eksilmeyecektir. Yaptıkları geri döndürülemeyecektir. Buna karşın şu andaki durumun sonsuza kadar süreceğini de sanmıyorum. Gelecek de tarih olacak. Ben tarih boyunca her şeyin değişeceğine inanırım. Çünkü bugüne kadar hep değişmiştir. Ancak bu değişim dağınık, rast gele, sağa sola olmaz. Gittiği bir yön vardır. Dünya da Türkiye Cumhuriyeti de o yöne doğru gidecek, buna hiçbir güç engel olamayacak ve bu ülke onun gibi daha çok kişiler çıkaracaktır. 10.Kasım.2002
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |