..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Düşler > sirin aydin




8 Nisan 2012
Yasak Mıydı Sahiden?  
sirin aydin
Ya baskasini konusmak yasak olsaydi? Sessizlik sagir eder miydi kulaklarimizi? Ne yapardik? Yasak olsaydi konusmak baskasini. Sadece birkac dakika uzerine dusunsenize.


:BJFE:
Tek heceli kelimelerin dahi icerisinden cikamayacagi kadar kucuk bir kac hava boslugu disinda hic bir delik yoktu devasa vagonlu, agir agir hareket eden, bir gecede varoluverip, varlığıyla insanlari hayrete dusuren, kelimeleri tasiyan komur karasi trende. Disariyla temaslari kesilmisti tum kelimelerin. Nereye gittiklerini bilmedikleri bir yolculuktaydilar. Tren agir agir hareket ederken insanlar da trenin etrafında kelimelere ulasmak icin binbir caba harciyorlardi, kelimeler saskin, insanlarsa telasliydi. Kelimeler olmadan ne yaparlardı? İnsanlar onlarin sahipleriydi, hem de istisnasiz her insan. Zengin, fakir, yasli, genç, zayif, sisman farketmiyordu, herkes diledigince kullanabiliyordu kelimeleri. Simdiyse insanlarla, kelimelerin arasina birseyler girmisti. Birileri agir agir uzaklastiriyordu kelimeleri. İnsanlar kelimelerden de saskindi. Susamazlardi, susarak anlasamazlardi, kelimeler olmadan yasayamazlardi, kelimeler varken de anlasamiyorlardi birbirleriyle gerci ama yine de yillarin aliskanligi vardi. Ne toplar tufekler, ne dozerler ne de kursunlar islemiyordu sozcuklerle yuklu vagonlar(a), sanki yokmuscasina, hic olmamiscasina yol almaya devam ediyordu, etrafını saran sis bulutlarıyla. Disarida kiyamet kopuyor gibiydi ama iceride kelimeler suskundu. Anlamlandiran insanlardi onlari ve simdi çok anlamsizdilar. Ruhu olmayan bedenler gibi, var ama yok gibiydiler yani... Bir aradalardi hepsi, gunde binlerce defa herkesce kullanilani da vardi, asirlar once kullanilmis olup simdi unutulani da, ya da sadece bir grup insan tarafindan kullanilan havali kelimeler de o vagondaydi, en kohne sokaklarda en ucuz barlardaki insanlarin agizlarina sakiz olanlari da, yani kisaca bir yigin kelime sessiz sedasiz yol almaktaydilar. Yasak gelmisti kelimelere. Oyle sanıyorlardı ya da...
Dunyayi bir telas kaplamisti. Vagonlarin etrafinda insanlar sadece vagonlara ulasmaya calisiyorlardi. Evet sozcukler artik yasakliydi, yoklardi. Gerçekten de yoklar mıydı?
Henüz farketmemişlerdi yasak olanın baskasini yazmak, baskasini konusmak ve hatta baskasini susmak olduğunu. Kelimeler degildi yasakli olan aslinda yasakli olan baskalariydi. Suan farkinda degillerdi sadece... Cunku hicbiri kendisini konusmayi denememisti. Cunku yasak olan kelimler degil, baskalariydi, insanlarsa unutmuslardi kendilerini konusmayi. Kelimeleri kullanamayan insanlar dusunmeye zorluyorlardi kendilerini. Zorlanıyorlardı, çünkü paslanmıştı düşünce nöronlarının rayları.. Kelimeler olmadan dusunmek de zordu sanki. Sahi kelimesiz dusunulebilir miydi derken, bunu dusunen insan konusmaya basladi. Evet sözcükler dile gelmişti. Gittikce karmasiklasiyordu. Neden ben? Neden şimdi? ''Peki ya digerleri'' dedigi anda kayboldu kelimeler..
Yeniden sessizliğe gömüldü. Bilemedi ''diğerleri'' dememeliydi. Heniz farkında olmadıklarından biri de buydu.

Dünyanın bambaşka bir yerinde baska bir insan daha anlamsızca trene ve kelimelere ulaşmak yerine, düşünmeyi tercih etmiş olmalıydı ki kelimeler yeniden meydandaydi. Soruyordu insan; kimdi kelimelerle insanlari ayiran? Bir gecede nasıl tüm dünyayı kuşatan bir tren peyda oluvermişti? Bir türlü cevap bulamıyordı kimdi uzaklaştıran kelimeleri. Peki neden simdi konusabiliyordu? Ne zaman kelimeleri kullanma izni vardi ? Emri veren kimdi? Keliemlerle yüklü vagonlarıyla, siyah dumanlar saça saça, sonsuzluga giden o tren de neyin nesiydi?
Başımıza gelen her kötü şeyde ilk aklımıza gelen suçlu, kim olduğunu bildiğimiz ya da bazılarının kim olduğunu bilmediği ama artık kalıplaşmış, bizdenleşmiş ve sanki çok yakından tanıdığımız birinden bahsedercesine bahsettğimiz ''egemen güçler'' miydi bunu yapan, kelimeleri bizden uzaklaştıran? Amaçları ne olabilirdi? Sorunu tanımlayamıyordu ki çözüme ulaşmak için nasıl yol alabilirdi? Düşünmeye devam etmeliydi. Yalnızdı. Düşünmeye devam ediyordu insan.

Bir sabah uyandiginda konusamadiginin farkina varan milyarlarca insan, gizemli kara vagonlu trenin pesine düstü. Farkinda olduklari tek sey konusamadiklariydi. Gördükleri bir tren vardı, penceresi dahi yoktu, muhtemelen kelimeler içinde hapsolmuştu, ve trenin peşinde milyonlarca insan vardı, onlarcası binlercesi trenin peşine düştüklerine göre hepsi de bunu yapmalıydı. Binler, milyonlar olmuştu, milyonlar da milyarlar... Telaşla kovalıyorlardı. Bilmiyorlardı. Düşünmüyorlardı. Konuşamıyorlardı.

Bilmedikleri seylerden biri de kelimeleri vagonlara yükleyenin bir grup dunyayi degistirecegine inanan genc insan olduğuydu. İnsanlar başkaları olmuşlardı. Savaştan da tehlikeliydi bu durum ve farkındasızdı insanlar. Artık sadece başkalarını konuşuyorlardı, başkalarını izleyip başkaları oluyorlardı. Biraraya geldiklerinde konuşacak tek şeydi 'başkaları'. Beraber, başbaşa vakit geçiremiyordu iki insan, eğer izleyecek bir başkası yoksa etraflarında. Televizyon ve internet yoksa anksiyeteye giriyorlardı; şimdi ne yapacaklar, ne konuşacaklardı? İşte böyle böyle herkesin hayatının merkezi bir başkası, başkalarıydı, 'öteki'ydi yani. İnsanlık günbegün değer kaybediyordu. Birşeyler yapmak zorundaydı birileri. Ve işte kelimeler yasaklandılar başkalarına. Düşünmek serbestti; hayatı, insanı, gündemi, doğayı, inancı, romanı, öyküyü, hukuku, bilimi... Koşmayı bırakıp düşünmeye başladıklarında kelimelerin meydana çıktığını farkedeceklerdi. Kullanabileceklerdi kelimeleri konu başkası olmadığında. Böylelikle dünya bambaşka bir yer olacaktı. Konuşabilmek için değişecektik. Başkası olmadığımızda kendimiz olacaktık. Doğayı, insanı, savaşı, açlığı, adaleti, kadını, çocuğu, denizi, rüzgarı, karanlıkta ışıkları, sevgiyi, dostluğu konuşacaktık bundan böyle.. Ve evet, dünya bambaşka bir yer olacaktı. Hayali buydu bir grup dünyayı değiştireceğine inanan insanın. Konuştular saatlerce, konuştuklarını yaşadılar, inandılar yeniden değiştirebileceklerine. Yeşerttiler sararıp dökülen etrafı sarıya boyayan umut yapraklarını çünkü bir umuttu yaşatan insanı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın düşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kayboluş
İki Kelime

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kendine Hapsolmak
Gidenin Ardından
İcimde Ölen Birsey
Duygunun Cozulen Dili
Degisen Dunya
Ben Karmaşası
Guzel Aldirmazlik
Çok Sesin Konuşan Teki
Kendi Kalarak Değişim
Denemem

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Varlığını Hissetmek [Şiir]
Bir Bakterinin Güncesi [Şiir]
Mutluluk [Şiir]
Öylesine [Şiir]
Hayatı [Şiir]
Öyle Böyle [Şiir]
Gitmek [Şiir]
Noktalar [Şiir]
Görmek İçin [Şiir]
Yine Yine [Şiir]


sirin aydin kimdir?

Duygularını, düşüncelerini, hissettiklerini paylaşmazsa yaşayamayacağına inandığı zamanlarda yazan, sıradan bir ölümlü.

Etkilendiği Yazarlar:
İhsan Oktay Anar (Puslu Kitalar Atlasi, Amat, Suskunlar), Wladimir Bartol (Alamut), Noah Gordon (Hekim), Amin Maalouf, Gabriel Garcia Marquez, Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Engin Geçtan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sirin aydin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.