Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Emperyalizmin hedefinde sürekli Atatürk ve Atatürçü düşünce var... Atatürk, birleştirici ve tam bağımsızlık düşüncesindedir. Önce Atatürk’e muhalif olduğunu sanan bir kitle oluşturulmuş ve beslenmiştir. Gerçekte, kendi ayağına kurşun sıkan bir grup, ve tabi işbirlikçiler türemiştir. Kazanın doğurmasını kazanç sayanlar oluşmuştur... Türkiye’nin milliyetçileri sağcı ve solcu olarak bölünmese, hangi işgalci içeri adım atabilirdi... Korkuları o...milliyetçiliğin, vatan ve milleti sevmenin sağı solu olmaz... Tam bağımsızlık için tek yumruk olacak güçler, birbiri ile kavgaya yöneltilmiştir. Bu oyun, oyunu yazanlar tarafından başarı ile sergilenmiş ve sergilenmeye devam etmektedir. ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK Bir sorunla karşılaştığında, başvuru kitabınız olmalı… güvenilir bir danışman, bir rehberiniz olmalı… Yaşadığımız dünya, ıssız ada değil… yalnız değiliz… Atatürk gibi düşünmek, her zaman kullanılacak bir reçete, bir rehber kitap, güvenilir bir dost… Herkes hukukçu değil. Ama mutlaka bir hukukçumuz olmalı…. Herkes doktor değil, ama mutlaka bir doktorumuz olmalı… Herkes asker değil, mali müşavir değil, mühendis, öğretmen, …. Değil… Ama hepsi gerekli… Zor bir karar sürecindesiniz…rehberiniz, yol göstericiniz olmalı… Atatürk kitabını açıyorsunuz…. Yaşamda en doğru yol gösterici bilimdir, fendir… diyor. Bir bakan çıkıyor ve uzak köydeki çiftçinin sabanından sorumlu olduğunu söylüyor…. Bir eğitimci çıkıyor, köyü köyden kalkındırmaktan böz ediyor… Gelecek göklerdedir diyen Atatürk, uçak fabrikası kurulmasını sağlıyor… (Birileri bu fabrikayı özelleştirdi...ya da sattı...ya da üretimi durdurdu...) Tek kuruş borç para almadan, muhteşem sanayi tesisleri kuruyor… Yabancı hayranı zavallılara mesaj veriyor… Ne mutlu Türküm diyene… Anayasa, Medeni Yasa ve pek çok ulusal çalışmaya imzasını atıyor… Bir şey zor olabilir ama asla imkansız değil… Söylevi dikkatli okuyalım… kendine saygı, güven ve dostluğu göreceksiniz satır aralarında… Kendini başkasının yerine koymayı göreceksiniz... Bir komutan göreceksiniz… müslüman değil ama müslüman kardeşlerinden ayrı mezara girmek istemiyor… gavur falan deyip bizi ayırmasınlar diyor… 1924 Anayasası’nın 2. Maddesi: Madde 2: (5.2.1937-2115) Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçe’dir. Başkent Ankara’dır. Hem milliyetçi, hem devrimci, laik, devletçi, cumhuriyetçi… Bu maddeyi çözümlersek, bir çok sorunun çözüldüğünü göreceğiz… bilim ve feni rehber alan, halkçılık, devletçilik, milliyetçilik ve derimciliği, cumhuriyetçiliği bir bütünün parçaları olarak tanımlayan düşünce , bir çok yapay sorunları baştan çözümlemektedir. Çok partili dönemde, devletçiliğin tasviye edilmesi için, rapor üstüne rapor sunmuştur sözde dostlar…. Piyasa ekonomisi, serbest piyasa paravanı arkasında, sağcı milliyetçiler ile solcu milliyetçiler birbirine kırdırılmış, araya profesyönel tetikçiler sokularak, ortam kızıştırılmıştır. ETİBANK ve SÜMERBANK Halkçılık bu… Hitit Uygarlığı (Eti) ve Sümer Uygarlığına sahip çıkıyoruz... Bu topraklarda kurulan tüm uygarlıklar bizim... Çivi yazıları da, Hitit Yasaları da, Sümer ve Ege uygarlıkları, Roma Hukuk da... hepsi bizim... Türkler’de bilim ve teknoloji var mı yok mu... İlk güneş tutulmasını kim hesaplamıştı... Yazı kimin ürünü, matematik ve geometri, ... bilim tarihini ne kadar biliyoruz... Menderesten istenen devletçilikten, Atatürten uzak durmasını sağlamaktı.... Ekonomi yönetimini IMF ve Dünya Bankası kontrolüne bırakılmazdı...yani ABD nin... Özelleştirmeler tarihine bakın... kim istedi, kim yaptı.... Sessiz sedasız Atatürk’ten uzaklaşıldı... Önce 24 Anayasına darbe.... devrim mi...sağ gösterip sol vurmak böyle bir şey... Atatürk gibi düşünülse, NATO ve IMF kayığına binilmezdi.... Kaç komutan, bilim adamı, gazeteci, öğrenci... tutuklu... Atatürk gibi düşünülse, böyle gariplikler olamaz... Sorun mu...sorunlar çözmek için... Atatürk gibi düşüneceğiz... 1924 Anayasa’sının 2. Maddesini görmek istiyoruz...ve Madde 88: Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir. Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen, yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelip de memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmî olarak Türk vatandaşlığını isteyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türk’tür. Türklük sıfatının kaybı kanunda yazılı hallerde olur. 61 ANAYASA’SI I. Temel hakların niteliği korunması Madde 10: Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adâlet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar. Madde 11: (20.9.1971 – 1488) - Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasanın diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak kanunla sınırlanabilir. Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz. Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrımına dayanarak, nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kastı ile kullanılamaz. Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda gösterilir. III. Eşitlik Madde 12: Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SİYASÎ HAKLAR VE ÖDEVLER I. Vatandaşlık Madde 54: Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür. Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun durumu kanunla düzenlenir. Vatandaşlık, kanunen gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça, vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz. YAKIN TARİHİMİZİN ÖĞRENİLMİŞ YANLIŞLARI Mandacılıktan başka bir şey bilmeyen, kendi ayakları üzerinde yürümesi ve koşması gerektiğini bilmeyen, güçlü olmanın , güçlü olduğunu kabul ettiği, başkasının gölgesine sığınmak olduğunu sanan, ya da küçük çıkarlar karşılığında, kazanın doğurduğuna inanan kişiler potansiyel tehlikedir. Ne demiş büyük adam…Küçük Amerika olacağız… Yola çıkış hatalı… Bağımsızlık savaşını kim verdi… kime karşı verdi… 15 yıllık Atatürk dönemini, askerlik, sanayi, ekonomik kalkınma , eğitim, toplumsal gelişme açısından iyi bilmek gerek… Atatürk döneminde,yabancılardan tek kuruş borç para alınmadan, Dünya tarihinin en hızlı ekonomik kalkınmasının gerçekleştirildiğini, üstelik Osmanlı’dan kalan borçların bu dönemde ödendiğini biliyoruz… Tek parti dönemine saldıranlara duyrulur… 1929 - 1939 yılları arasındaki on yılda dünya sanayi üretimi %19 artarken, Türkiye'de sanayi üretimi artışının %96'yı bulduğunu, Sovyetler Birliği ve Japonya dışında hiçbir ülkede, bu alanda Türkiye'den daha hızlı bir büyüme sağlayamadığını biliyoruz. Askeri darbelerin Türk Silahlı Kuvvetlerine mal edilemeyeceğini, 1960 darbesinin arkasında demokrasi aşkı değil, Türkiye’nin sanayi alanında kalkınmasını engelleme manevraları olduğunu, düşünelim. Menderes’in 1960 yılı haziran ayında Rusya’da yapacağı görüşmelerin, Türkiye’nin siyasi tutumumu kökten değiştirebileceği , endişesi ile sudan nedenlerle darbe yapıldığı, yargılama benzeri hukuk dışı uygulamalar yapıldığı ve idamların gerçekleştirildiğini biliyoruz. 1960, 1971 ve 1980 darbelerinin aynı kaynaktan yönlendirildiğini, Türkiye’deki sağ-sol gibi yapay bölünmelerin ve çatışmanın aynı kaynağın ürünü olduğunu, Terör örgütü kimliğinde eylem yapanların, yabancı gizli servislerin elemanı ve/veya tetikçisi olduğunu her türlü karanlık eylemin arkasında yabancı devletlerin olduğunu yerli işbirlikçilerin paravan olarak kullanıldığını göz ardı etmeyelim. Dikkat edilmesi gereken, Uçak fabrikası, demir çelik, tekel, çimento, şeker fabrikalarının, Sümerbank, Etibank gibi sanayi devlerinin…. Hep Atatürk dönemine ait tesisler olduğu gerçeği…. (Yabancı danışman veya yabancı sermaye yok… İşte Atatürk v Atatürkçülüğe saldıranların gerçek gerekçesi…. ) Bunları kahramanca kapatıp, bağımlılığımızı artırdık. Bunu açıklamak, öğrenilmiş çaresizlikten başka bir şey olamaz. Atatürk’ü eleştirmeye kalkan bilgisiz veya ard niyetli kişi, laikliğe olan kızgınlığını, rakı kadehi ile açıklamaya çalışır. Özgürlüğü, bağımsızlığı, kendine güveni, emperyalizme karşı dik durmayı düşünemez… Öğrenilmiş güçsüzlük… Köy Enstitülerini kapatan zihniyeti sorgulamaz… Nazilli Basma Fabrikasını, Etibank’ı, Sümerbank’ı kimin ve neden kurduğunu düşünmez… Zaten KİT ler zarar ediyordu… hemen satılsın… satılmayan kapatılsın… Yine uçak fabrikasına geliyoruz… Niye kapatıldı… Çözümü gereken problemi belirlemeden, tek parti dönemine saldır… Anlayan yok nasıl olsa… Sloganlarla çok biliyor görünebiliriz. Sesi çok çıkan davul örneği… İçi boş, sesi çok… DP kurucuları ve Adnan Menderes, CHP’li değil mi… Demokrat Parti kurucu ve yöneticilerinin , daha öncesinde CHP milletvekili olduğunu, Adnan Menderes’in CHP milletvekili olduğunu unutmayalım. Üçüncü cumhurbaşkanımızın aktif siyasetin içinde olduğu ve çok partili yaşamdan önce , bakan ve başbakan olarak görev yaptığını biliyoruz. Celal Bayar'ın , Atatürk için söylediği, " Seni sevmek milli ibadettir" sözü ile İsmet İnönü'nün "Vatan sana minnettardır" özdeyişini biliyoruz. 1960 devrim mi, darbe mi…. Askere saldırmak için bahane olarak kullanılan olayların, 71 ve 80 olaylarından farkı yok… İspat için ekonomiyi hangi zihniyetin ve kimin yönettiğine bakın…. Ordu NATO ile göbek bağı ile bağlı… Nato yani Amerikadan habersiz , ordu darbe falan yapamaz…yapmaz… Nato’ya bağlı olmayan bir Jandarma ve Ege Ordusu var… Bunu de Ergenekon’unu açıklamasında kullanın… Hedef Natocu olmayan veya Nato karşıtı komutanlar… Ordu birşeylere karışmış olabilir diyenler, NATO birşeylere karışmış olabilir mi…diyor.. IMF VE Dünya Bankası…. Bugün ne oluyor…Gelsin kredi, gitsin kredi… yeni borçlar ve her türlü üretimi bitir… Kafası rakı kadehinden ve mini etekten fazlasını düşünemeyen aydın görünümlü şahısları düşünmek gerek. Her türlü uzman ithal edilip, kendilerine yüksek tarifeden ücret ödenir. Bizim için değil, bağlı oldukları kurum için çalışırlar… Bunu bir anlayabilsek… Kalkınmak birilerinden borç para alıp, ona faiz ödemek şeklinde öğrenilmiş olabilir… Ülkemizi savumak ve saldırılardan korunmak için, yabancılardan medet ummak öğrenilmiş yanlışlardan biri… Yabancı sermaye ile kalkınacağız sanılabilir… Daha sayalım mı…. 16 Haziran 2012 Cumartesi DIŞ KAYNAKLI ÇATIŞMALAR Konu başlığında tereddüt ettim. Anlatmak istediğimi tam olarak kapsıyor mu diye.. Aslında anlatılmak istenen, Türkiye’de yabancı destekli, gizli servis destekli, yerli işbirlikçiler aracılığı ile sergilenen saldırılar.. 1900(lerden başlamak gerek…asıl konumuz 1940 ile 2012 arası dönem… Saldırı şekli, çatışma şekli tartışılmalı… Kültürel açıdan yoğun bir kuşatma… Fast food, koka kola, ayakkabı ve kot… Yabancı film ve müzik… Bunlar kanımca teferruat… ABD ile ikili anlaşmalar ve Nato süreci, örümcek ağına yakalandığımız süreç….ve Dünya Bankası, IMF li dönem…1947 lerden itibaren ağa takılmış durumdayız. TOPLUM PSİKOLOJİSİ VE BİZ Toplum psikolojisini anlamak insandan, insanı anlamaktan başlar. Öğrenilmiş çaresizlik kişisel bir süreçtir. Toplumları yönlendiren kişilerin etkisinde oldukları psikolojik süreçler, doğrudan toplumlara yansır… Buna belki de demek durumundayız. Öğrenilmiş çaresizlik ilginç bir süreç… Köpekbalığının engellenmesi ve buna şartlanması, pirenin zıplamasının engellenmesi… Bunlar bildik deney ve gözlemler… Aslında Pavlov deneyi ile paralellik gösteriyor… Torbalı Kipa’da, arkadaşlar marketi gezmeye gitti… bu arada bir çay söyledim. Çay geldi yanında iki adet poşet şeker ile… normalde şeker poşetinin açılması ve çaya atılmasını düşünüyorum. Fakat sağlık sorunu nedeniyle, şeker poşetini açamıyorum. Bu durumda, arkadaşlar gelene kadar çay içmeyeceğim ya da bitişik masalardan yardım isteyeceğim… Böyle basit bir konuda yardım istemek içimden gelmedi… Neden sonra aklıma geldi… ben çayı şekersiz içiyorum… Mizah öyküsü gibi ama gerçek… Tarihimiz yabancı uzmanların oyun alanı gibi… 1956 larda, bilmem hangi demir-çelik fabrikasının neden kapatılması gerektiğine dair uzman raporu… Yabancı uzman tarafından… O zaman satılmayan tesisler yıllar sonra satıldı ve enkaz haline döndü… Kaç kişinin işsiz kaldığını bilmiyorum… Bu furyadan Nazilli Basma Sanayi de nasibini aldı… Eğitim tarihinin özgün ve başarılı çalışmalarından biri olan Köy Enstitüleri kapatıldı… Sonra ne yapıldı…ithal eğitim sistemleri getirildi… Türkiye’nin savunması için, NATO ya girdik. Bizi gelip de yabancı askar mi savunacak…. Bir düşünelim. Hiçbir zaman olmadı ve olmayacak… Türkiye’de uçak üretimi yapılıyor ve bir kısım Avrupa ülkelerine dahi satılıyordu. Ne yaptık, yabancı uzman görüşü aldık… Siz NATO standardında üretim yapamıyorsunuz… Fabrikayı kapatın ve üretimi durdurun dedi uzman…. Uzman ya bu… Öyle yaptık. Tesislerinizi, fabrikalarınızı özelleştirin diyen yabancı uzman görüşleri harfiyen uygulandık… Kamu yönetiminde, bütün uygulamalar, yabancı uzmanların önerileri doğrultusunda yapılıyor. Emeklilik yaşı, hastanelerin mevcut durumu, şeker fabrikalarına kadar olan özelleştirme furyası, tarımda çalışan nüfusun azaltılması, yabancı uzmanların önerileri…. Bu arada, yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklarda, hakem şartı… Kendi mahkemelerimizi devre dışı bıraktık… Yabancı uzmanlar böyle önerdi çünkü… Suni bir sağcılık, solculuk furyası oldu…. Alevi-sünni çatışma ortamı yaratıldı… Yabancı uzmanlar böyle istedi… Herkes bir şeyler yapıyor ama neden yaptığını bilmiyor… Yabancı uzmanlar sağolsun…. Kürtlerin özerkliğinden söz eden arkadaşıma, arkadaş, Boğaz’da balık yememize bir engel var mı… İstediğin düzeyde eğitim görüp, devlet yönetiminin her yanına gelebilir misin… Bakan olmanı, başbakan olmanı, hakim, savcı, avukat olmanı engelleyen bir şey mi var… Varsa böyle bir sorun, yanındayım…. Ama yabancı uzmanların isteğini yapacaksan, yine yanındayım ama, bu ahmakça oyuna gelmemen için…. Yabancı uzmanımız, her türlü silahı temin edip, 15 yaşındaki çocuğu da kendi devletine karşı çatışmaya, ölüme gönderiyor mu….evet. Niye eğitime, sağlığa, üretime tek kuruş katkısı olmuyor… Niye yeni fabrikalar ve işyerlerini engelliyor… Seni, beni, ya da bazılarımızı sevdiğinden mi…. Değil… Ekonomik sorunların çözümü için, mayın, roketatar, kalaşinkof un çözüm olarak öğretildiğini, bunu da yabancı uzmanların yaptığını biliyoruz. Ordumuzun ne kadar büyük olduğu ve tasfiyesi gerektiği yabancı uzman görüşü… Uygulanacak tasfiye yöntemi de uzmanlardan öğrenilecek… Kimlerin hapse atılması gerektiği, kimlerin pasifize edilmesi gerektiği uzmanların bileceği iş Yasaların ve anayasanın yorumu ve uygulanması, uzmanların işi… Sorunların çözümü, önce kendimizi tanımamız ile başlıyor…. Öğretilmiş rollere soyunmak benim gibi şekersiz çay içen adamın, şeker poşetini açamadığı için çaydan yoksun kalması gibi olabilir… Mizah öyküsü gibi… SURİYE ve TÜRKİYE Terör örgütü, yabancı gizli servislere çalışıyor... Bugün Suriye’nin durumu, Türkiye’nin bir modeli... Yabancı paralı askerler terör estiriyor... fatura mevcut yönetime... Kalleş ve sinsi bir saldırı... bizim güneydoğumuz.... Orda atılan taş Türkiye’ye düşer... Paralı askerler ve muhalif görünümlü işbirlikçiler, Türkiye’den besleniyor... Kendi ayağımıza kurşun atıyoruz... olmaz böyle şey... İşte eksiğimiz... 1924 Anayasa’sının 2. Maddesini görmek istiyoruz...ve Madde 88: Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir. Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen, yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelip de memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmî olarak Türk vatandaşlığını isteyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türk’tür. Türklük sıfatının kaybı kanunda yazılı hallerde olur. 61 Anayasası I. Temel hakların niteliği korunması Madde 10: Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adâlet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar. Madde 11: (20.9.1971 – 1488) - Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasanın diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak kanunla sınırlanabilir. Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz. Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrımına dayanarak, nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kastı ile kullanılamaz. Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda gösterilir. III. Eşitlik Madde 12: Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. 82 Anayası X. Kanun önünde eşitlik MADDE 10. – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. 24 Anayasasının 2. Maddesi sessiz sedasız unutuldu... Atatürk gibi düşüneceğiz... Çözüm bu... Medeni Yasa (Yeni) I. Hak ehliyeti MADDE 8.- Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler. 1926 tarihli Medeni Yasa Madde 8 - Her şahıs medeni haklardan istifade eder. Binaenaleyh kanun dairesinde haklara ve borçlara ehil olmakta herkes müsavidir. ALLAH AKİL ADAKLARDAN KORUSUN... 70 milyon insandan, binde biri dahi olsa yetmez mi... Dışarda akıllı adam aramak ahmaklık değil de ne...70.000 ciddi bir sayı... YAKIN TARİHİMİZİN ÖĞRENİLMİŞ YANLIŞLARI Mandacılıktan başka bir şey bilmeyen, kendi ayakları üzerinde yürümesi ve koşması gerektiğini bilmeyen, güçlü olmanın , güçlü olduğunu kabul ettiği, başkasının gölgesine sığınmak olduğunu sanan, ya da küçük çıkarlar karşılığında, kazanın doğurduğuna inanan kişiler potansiyel tehlikedir. Ne demiş büyük adam…Küçük Amerika olacağız… Yola çıkış hatalı… Bağımsızlık savaşını kim verdi… kime karşı verdi… 15 yıllık Atatürk dönemini, askerlik, sanayi, ekonomik kalkınma , eğitim, toplumsal gelişme açısından iyi bilmek gerek… Atatürk döneminde,yabancılardan tek kuruş borç para alınmadan, Dünya tarihinin en hızlı ekonomik kalkınmasının gerçekleştirildiğini, üstelik Osmanlı’dan kalan borçların bu dönemde ödendiğini biliyoruz… Tek parti dönemine saldıranlara duyrulur… 1929 - 1939 yılları arasındaki on yılda dünya sanayi üretimi %19 artarken, Türkiye'de sanayi üretimi artışının %96'yı bulduğunu, Sovyetler Birliği ve Japonya dışında hiçbir ülkede, bu alanda Türkiye'den daha hızlı bir büyüme sağlayamadığını biliyoruz. Askeri darbelerin Türk Silahlı Kuvvetlerine mal edilemeyeceğini, 1960 darbesinin arkasında demokrasi aşkı değil, Türkiye’nin sanayi alanında kalkınmasını engelleme manevraları olduğunu, düşünelim. Menderes’in 1960 yılı haziran ayında Rusya’da yapacağı görüşmelerin, Türkiye’nin siyasi tutumumu kökten değiştirebileceği , endişesi ile sudan nedenlerle darbe yapıldığı, yargılama benzeri hukuk dışı uygulamalar yapıldığı ve idamların gerçekleştirildiğini biliyoruz. 1960, 1971 ve 1980 darbelerinin aynı kaynaktan yönlendirildiğini, Türkiye’deki sağ-sol gibi yapay bölünmelerin ve çatışmanın aynı kaynağın ürünü olduğunu, Terör örgütü kimliğinde eylem yapanların, yabancı gizli servislerin elemanı ve/veya tetikçisi olduğunu her türlü karanlık eylemin arkasında yabancı devletlerin olduğunu yerli işbirlikçilerin paravan olarak kullanıldığını göz ardı etmeyelim. Dikkat edilmesi gereken, Uçak fabrikası, demir çelik, tekel, çimento, şeker fabrikalarının, Sümerbank, Etibank gibi sanayi devlerinin…. Hep Atatürk dönemine ait tesisler olduğu gerçeği…. (Yabancı danışman veya yabancı sermaye yok… İşte Atatürk v Atatürkçülüğe saldıranların gerçek gerekçesi…. ) Bunları kahramanca kapatıp, bağımlılığımızı artırdık. Bunu açıklamak, öğrenilmiş çaresizlikten başka bir şey olamaz. Atatürk’ü eleştirmeye kalkan bilgisiz veya ard niyetli kişi, laikliğe olan kızgınlığını, rakı kadehi ile açıklamaya çalışır. Özgürlüğü, bağımsızlığı, kendine güveni, emperyalizme karşı dik durmayı düşünemez… Öğrenilmiş güçsüzlük… Köy Enstitülerini kapatan zihniyeti sorgulamaz… Nazilli Basma Fabrikasını, Etibank’ı, Sümerbank’ı kimin ve neden kurduğunu düşünmez… Zaten KİT ler zarar ediyordu… hemen satılsın… satılmayan kapatılsın… Yine uçak fabrikasına geliyoruz… Niye kapatıldı… Çözümü gereken problemi belirlemeden, tek parti dönemine saldır… Anlayan yok nasıl olsa… Sloganlarla çok biliyor görünebiliriz. Sesi çok çıkan davul örneği… İçi boş, sesi çok… DP kurucuları ve Adnan Menderes, CHP’li değil mi… Demokrat Parti kurucu ve yöneticilerinin , daha öncesinde CHP milletvekili olduğunu, Adnan Menderes’in CHP milletvekili olduğunu unutmayalım. Üçüncü cumhurbaşkanımızın aktif siyasetin içinde olduğu ve çok partili yaşamdan önce , bakan ve başbakan olarak görev yaptığını biliyoruz. Celal Bayar'ın , Atatürk için söylediği, " Seni sevmek milli ibadettir" sözü ile İsmet İnönü'nün "Vatan sana minnettardır" özdeyişini biliyoruz. 1960 devrim mi, darbe mi…. Askere saldırmak için bahane olarak kullanılan olayların, 71 ve 80 olaylarından farkı yok… İspat için ekonomiyi hangi zihniyetin ve kimin yönettiğine bakın…. Ordu NATO ile göbek bağı ile bağlı… Nato yani Amerikadan habersiz , ordu darbe falan yapamaz…yapmaz… Nato’ya bağlı olmayan bir Jandarma ve Ege Ordusu var… Bunu de Ergenekon’unu açıklamasında kullanın… Hedef Natocu olmayan veya Nato karşıtı komutanlar… Ordu birşeylere karışmış olabilir diyenler, NATO birşeylere karışmış olabilir mi…diyor.. IMF VE Dünya Bankası…. Bugün ne oluyor…Gelsin kredi, gitsin kredi… yeni borçlar ve her türlü üretimi bitir… Kafası rakı kadehinden ve mini etekten fazlasını düşünemeyen aydın görünümlü şahısları düşünmek gerek. Her türlü uzman ithal edilip, kendilerine yüksek tarifeden ücret ödenir. Bizim için değil, bağlı oldukları kurum için çalışırlar… Bunu bir anlayabilsek… Kalkınmak birilerinden borç para alıp, ona faiz ödemek şeklinde öğrenilmiş olabilir… Ülkemizi savumak ve saldırılardan korunmak için, yabancılardan medet ummak öğrenilmiş yanlışlardan biri… Yabancı sermaye ile kalkınacağız sanılabilir… Daha sayalım mı…. 16 Haziran 2012 Cumartesi
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |