Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Modern tiyatronun öncülerinden İsveçli yazar August Strindberg’in 1878 yılında yazdığı, şu an İstanbul’da sahnelenen, Matmazel Julie adlı oyunundan alıntıdır. Soylu bir kişi olan Matmazel Julie, uşağı Jean’e aşık olur ve onunla ilişkiye girer. Matmazel Julie’nin, soyluluğundan kadınlığını unuttuğu bir sırada, zenginlik avcısı Jean, zekice hamlelerle, Julie’yi kendine aşık eder. Aralarındaki sınıf farkı ve Matmazel Julie’nin beklediği itibarı, herşeye rağmen, Jean’den görememesi, sadece mutsuz bir kadın olarak değil, toplumun yarattığı bir kurban olarak, onu ölüme sürüklerken, Jean’i hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya götürür. Sınıfsal farklılık, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, yirminci yüzyılda ise, kendinden farklı olanı dışlama kavramı . İnsanların, çağlar boyu kendilerini farklı gösterme çabası içinde olmaları, bu çaba içinde olmayanları diğer kategorisine sokmuştur. Ne yazıktır ki, bu çabalar yüzyıllardır alkış görmekte ve taraf bulmaktadır. Aynı ortamda bulunduğunuz, fakat farklı düşüncelere sahip olduğunuz halde, o ortamdaki çoğunluk yüzünden, düşüncelerinizi açıkça ortaya koyamadığınız anlar olmuştur muhakkak. Bunları genelleştirip, iş görmek için kurulmuş birimlerin içine adapte ettiğinizde, fikir beyan etme kavramı, özellikle tutum agresif İse veya zıt fikirler içeriyorsa çekimser kalır. Bu durum, insanoğlunun öteki tarafı yüceleştirme, o tarafı genel kabul görmüş ilkeler olarak, görme yetisini üste çıkarıyor, bir buzdağı gibi. Unutmamalı ki; bir zamanlar, Hitler’in demokratik kurallara uygun bir şekilde seçilerek askerliğin alt mertebelerinden, tarihsel olarak kabul görmüş bir soykırıma önderlik etmesi, çekimser kalmanın, ne kadar acı sonuçlar verdiğini göstermiştir. Eşitsizlik-çekimserlik diye bir denklem çok da yanlış olmaz. Tarih bize karşı çıkmanın, fikrine sahip olmanın, çoğulcu olduğu takdirde ancak, gücünü gösterebileceğini defalarca kanıtlamıştır. Azınlık hakları, kadın- erkek eşitliği, çocuk hakları, eşcinsel hakları, engelli hakları, yaşanılan direnmelerle haklılık kazanmıştır, kazanmaktadır. Eleştirel bakış açısı, çekimserliğin hiç anlaşamadığı insanı, özel hayatında ise, hiç aklında yokken bile çıkarsamalara götürür. Karşılaştığı problemleri, sadece bir yönden görerek, çözmeye çalışma yanılgısından kurtarır. Eleştirinin her zaman haklı olduğu ve savunulabilir olduğunu iddia etmiyorum. Ama bir ortamda duyulan “çatlak sesler” insanları rahatsız etmemeli. Her konuda, insanlar henüz daha çocukken itiraz edebilme ve farklı görüş bildirebilme cesaretine, sahip olma iç güdüsü ile yetiştirilmelidir. Unutmayalım ki; içinde yarattığımız dünyada yaşayacağımıza göre, bu sebeple, kimsenin tek tip insan modeli yaratma kaygısı içinde olmaması gerekir. Kimse kimseye benzeyemez, benzetilemez. Benzersizlikler, hiç kimse için bir aykırılık olarak görülmemeli, aksine bir çeşitlilik olarak algılanmalıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysun Güven, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |