Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner |
|
||||||||||
|
Merhaba 2012 der demez Ergenekon ve Balyoz davalarının gölgesindeyken yahu ne oldu bu andınc davası dememize kalmadı 2 ocakta soruşturma açıldı. Birde baktık tarih 6 ocak Emekli Genel Kurmay Başkanımız “ Terör Örgütü” yöneticiliğinden tutuklanmış. Vay vay vay!... dedi kimileri, Sayın Başbuğ ise “Takdir Yüce Türk Milletinindir” demekle aslında her şeyi anlatmıştı. Tabi anlayana. Yahu olur mu öle bir Genel Kurmay Başkanı yargılamak; yargılandı mı birkaç tane yargılayacaksın ki adam akıllı olsun yapacağın iş. Tarih 10 Ocak ve Kenan Evren paşa ve Tahsin Paşa Sanık olarak gündem de. Maksat cezalılar cezalarını çeksinler. Kimse Türkiye Cumhuriyet’inde yaptığının yanına kalmayacağını görsün. Sanırım burada kurunun yanında yaş yakma atasözünü düşünseniz taşlar yerli yerlerine oturacak ama kim yaş kim kuru işte sayın başbuğ’un da dediği gibi “Takdir Yüce Türk Milletinin.” Takdir maktir derken bir de ilahi adalet devreye girmez mi, Türkiye’deki Mülkün Temeli olup tatile çıkmış Adaletin yerine. Tarih 12 ocak; yer Diyarbakır Suriçi birde baktık Turizm çalışmaları sırasında Turistlik cesetler çıkıyor buyur buradan yak. Nerede bu devlet Nerede bu Millet!... Kim koydu bu cesetleri buraya, Bak sen şu Generallerini içeriye alınan ordunun haline. Vay ki ne vay!. Ve yavru vatanın Cesur Gözü Pek savaşçısı güzel yürekli insan Sayın Rauf Denktaş 88 yaşında hayatını kaybetti. Yahu bu gözü pek bağımsızlık sevdalısı Türkiye’ye yıllardır neden gelemiyordu. Talat Paşa komitesinin kurucu üyesi değimliydi? Tabi ya Kıbrıs İçin yıllardır çarpışan Sayın Rauf DENKTAŞ’ta örgüt üyesiydi ya Türkiye’de. Mekanın Cennet olsun Cesur Yürek. Ölüm acısı,Ceset, Meset yok Andıc yok darbe filan derken Tıbbi bir başarıyla renklendi ekranlar. Antalya Akdeniz Üniversite’sinde Türkiye’nin ilk Yüz nakli gerçekleştirildi. Günlerce bu başarı konuşuldu. İnanın o kadar çok sevindi ki Milletimiz sanki kendi kardeşi kendi ailesinden biri bunu yaşamışçasına sahiplendi. Akıllara ne ceset geldi ne Andıc, aman 12 Eylül de neymiş olmuş bitmiş. Ama işte öle olmuş bitmişle olmuyor, bir gün savcının aklına geliveriyor. KCK davasıyla Mit arasındaki çelişkiyi sorgulamaya başlayıveriyorlar. Ve hemen ardından yer yerinden oynuyor 4 Mit çalışanının sorgulanması gerektiği duyulunca. Türkiye burası maazallah neme lazım öele yeri yerinden oynatmak, olurmu hiç Borsa düşer, dolar yükselir ekonomi alt üst olur vesselam deyip 16 Şubat’ta Sayın Cumhurbaşkanımız (MİT) mensupları hakkında soruşturma açılabilmesi için başbakanın iznini gerektiren yasa değişikliğini onaylıyor. Sonra Osso görüşmelerini dinledik günlerce ne oldu ne olmadı. Hükümet gerekeni yapıyordur dedik. Koskoca Başbakan, Cumhurbaşkanı yanlış mı yapacak. Hiç Türkiye Büyük Millet Meclisinden Türk halkını ateşe atan bir karar çıkar mı deyip devam ettik yaşamın hengamesine.. Sonra Hepimizin yılardır Mustafa Kemal olamayıp ta bir Gecede Hrank Dink olduğumuz olayın soruşturması tamamlanıverdi. Olayın sonucu “Ağır Kamu Hizmeti Kusuru” olarak tanımlandı. Biz Hrant olduk, Ermeni olduk, oldukta olduk… Dedikya biz olduk…Aslında Öldük, Yandık ama ne olacak canım Yanan yansın ölen ölsün sürer mi bu davalar yıllarca. Malum yakılanların külleri karıştı toprağa ne bu mahkeme ne bu yargılama birde baktık tarih 13 mart Sivas davasına zaman aşımı ve aynı gün artık ne hikmetse Oda TV kapsamında yargılanan dört gazetecimizin serbest bırakılması .İlginç ama oldu işte. Bir yanda düşen dava bir yanda aynı gün serbest kalan kalemler. Yahu koskoca Adelet hanımdan daha mı iyi bileceğiz deyip baktık önümüze ama biz dört ekmeği bir günde nasıl alıp evdeki dört nüfusa nasıl yetirip; bakkal, kasap, manav ve ev sahipi dörtlüsünden nasıl kurtulacağımızı düşünürken birde baktık ki 30 mart’a gelmişiz önümüzde 4+4+4 diye bir seçenek. Ben O dörtleri ekmek, kasap manav diye düşünürken eğitimmiş sistemmiş ne nasıl olmuş anlamadan olanlar oldu. Sekiz yıllık temel eğitim yanlışmış!... Diktatörlükmüş Çocuklar kendilerini ifade edemiyormuş… Bakmayın siz biz ev sahibine kendimizi ifade edemezken doğrudur dedik sustuk.. Yahu bıraksanıza Koskoca Milli Eğitim Bakanlığı yanlış mı yapacak Allah’ınızı seversen. Adam sende şaka gibi bir günde şaka gibi bir toplantı yapıldı İstanbul’da Suriye Halkının Dostları toplantı. Vay vay vay; Suriye halkının dostları. Biz yıllardır açlık sınırının altında Asgari ücretle geçinmeye çağırırken çok dost aradık ama bulamadık işte. Elde avuçta ne para kaldı ne pul.. Aman be atalarımız ne demiş ev alma komşu al.. Zaten ev alma gibi düşüncemiz yok parayı pulu ne yapalım dedik, dedik ama dost ta bulamadık işte komşu da. Yahu bizim beceriksizliğimiz dedik. Suriyeliler becerikli adamlar çok dostları varmış. Bu dostluk hangi unsurda hangi iç anlaşmalarda dostluklar demedik. Aman dibimizdeki bir ülkenin bayrağı değişmiş, rejimi değişmiş bize ne… Bizim asgari ücrete zammı yapacaklar adam sende… İşte böyle giderken her şey birde baktık 23 Nisan geldi çattı. Aslında korktuk yine Resepsiyonlarda olaylar çıkacak diye ama Sayın Başbakanımız 9 yıl aradan sonra 23 Nisan Resepsiyonuna saygıdeğer eşleri ile katıldılar. Ve böylelikle ne sorun yaşadı memleket nede kalpler kırıldı vesselam. Ha.. Bizim çocuklar Stadyumlardadı, Kimileride okulda, birileri tatil demişti bu gün için ama ne mümkün be kardeşim biz çalıştık akşama kadar bizim hatun anlattı çocukların heyecanını. Yahu bize ne bayramdan seyrandan, Meclis açılmış milli mücadele kazanılmış hak getire. Siz geçin onu bunu gelin şu önümüzdeki Anayasa taslağına. Büyüklerimiz bile 23 Nisan da, Yeni Sivil anayasa taslağını konuşup çalışırlarken biz tatil mi yapacağız. Bizde çalıştık vesselam. Alın teri için, Namus için... Ve Nisanda aktı geçti bunca olaylar içinde… Bir yanda Suriye Hemen yanı başında Hatay. Hatay’da Konteynır kentte Suriye’den kaçanlar. Hemen Van’da deprem çadırında cayır cayır yananlar. Biri Türk Vatandaşı diğeri Özgür Suriye Ordusu Militanı. Yahu Esad diktatörmüş, halkına eziyet ediyormuş. Haklı tabi büyüklerimiz biz ne biliriz. Bizim büyüklerimiz demokrattır, eşitlikçidir. Suriye’den gelenlere bile baş üstünde taşır, misafirperverlikten ödün vermezler maşallah. Duyduk teröristmiş onlar.. Deli saçması işte olur mu misafirden terörist, Terörist dediğin Esad gibi devletini korumaya çalışıp emperyalizme geçit vermeyenlerin işi. Yok yok, bizim aklımız ermez, hem bize ne canım eve 4 ekmeği zor alırken, zaten ekmekle beslenmekten ekmek kafalı olduk düşünecek hal mi kaldı bizde. Hem büyüklerimiz böyle buyurduysa bize laf mı düşer. Biz ne zaman bize laf düşecek, ya da ne zaman birileri laf söyleyecek derken mayıs ayının 19. Günü geldi çattı. Ama Kutlamalar nedense yasaklandı. Aslında yasaklanmadı, şimdi yasaklamakta kimin haddine. Öle boşu boşuna stadyumlarda çocukları toplayıp, kısacık şortlarla mayıs ayının soğuğunda bekletmek günah deyip yapmamaya karar vermiş büyüklerimiz. Büyüklerimiz dediyse doğru söyler. Aman sizde 93 yıl önce Büyük Önder Mustafa Kemal Samsun’a çıkmışsa çıkmış işte. Ne yani Vatını kurtarmışsa kurtarmış artık orada takılı kalmak yerine önümüze bakıp yeni işler yapalım. Mesela Asgari ücreti biraz arttıralım, 5 Torba kömürle 3 poşet makarna daha dağıtılsın da günü kurtaralım değil mi ama derken, İşte bu böyle gitmez deyip Mustafa Kemal’in Masmavi gözlerinin karanlığın üzerine doğduğu andaki gibi doğdular yurdun üstüne. Her biri Mustafa Kemal’di her biri “ Mevzu Vatansa Gerisi teferruat” deyip yürüdüler karanlığın üstüne. Kimilerine göre iki yüz bin kimilerine göre üçyüzbin kişiydiler. Televizyon ekranına bile sığmayıp yüreklerimizi doldurdular. Ekmek, aş, iş namus vatan olmadan olmuyormuş onu anlattılar ellerinden geldiğince, Ellerinden geldi de. Bıraktık dört ekmeği, manavı bakkalı, evde ki nüfusu; kim bunlar dedik. Kimdi bunlar kimdi? İş ile ev arasında, unuttuğumuz her şeyi bir anda hatırlattılar bize. Bu çocuklar haykırıyorlardı biz Mustafa Kemal’in askeriyiz diye. Peki bunlar Mustafa Kemal’lerse bizim büyüklerimiz kimin izindeydi? Mustafa Kemal’in askerleri balyoz davasıyla, Andıcla içeri atılmamış mıydı. Atatürk’ün askeriyiz diyenler hani Teröristi? Ya havle. Yahu nerede bu yanlışlık? Kim doğruyu söylüyor. Yok yok.. Kapılmayalım böyle şeylere genç biri çıkıyor biz geliyoruz diyor, Maazallah bunlar Hükümete kafa tutuyorlar. Daha öncede şu 4+4+4 te de vardılar ama azdılar. Aman neyse ne bize ne. Düşünmeyelim bunları evde dört nüfus. Kolay mı öyle dört nüfusa bakmak. Biz nüfus derdinde koşuştururken artık alıştığımız şehit acılarına ne demeli. Allah düşman başına vermesin evlat acısını. Ama Hükümetimiz çözecek işte. Osso görüşmeleriymiş filan bahsediyorlar çözülecek. Başbakanımız yalan mı söyleyecek. Öyle değil mi ama? Zaten yıllar önce Habur sınır kapısında müzakere sürecine destek için karşılamadılar mı teröristleri. Karşıladılar karşılamasına ama 19 haziranda Dağlıca Toprağa düşen 8 Şehit’e ne demeli? Yüreğimize düşen bu ateş nasıl körlenmeli. Ya o yara taze iken Faşist Esad’ın yaptığı. 22 Haziranda Uçağımızı düşürüp İki Pilotumuzun şehit olması. Olur mu be!.. Kim bu Türkün uçağını düşüren cahil, Kim Şehit eder benim Askerimi. Girelim gitsin şu Suriye’ye 5 saatlik işi var Evvel Allah. Zaten baksanıza Hükümeti Bakanları, Muhalefeti Askeri hep bir ağızdan Esad’a yükleniyor. İşte ya Milli gurur, İşte ya Türk’ün Gücü. Esad özür dilemiş filan hak getire, sen önce uçağı düşür sonra özür dile olmaz arkadaş olmaz. Girelim gitsin, savaşırız gerekirse derken, bizim şu 19 Mayıs’ta Mustafa Kemal’in askeriyiz diyen çocuklar çıktı meydana. Suriye , Türkiye Kardeşmiş. Bu emperyalist oyuna düşürmeyeceklermiş Türk halkını. Yahu çoluk çocuk çıkmış çığırtkanlık yapıyorlar. Yahu baksana muhalefeti hükümeti birleşmiş. Böyle geldi böyle gidecek bunlar nasıl Atatürkçü derken uçak bulundu. Suriye’de kan durmadı. Vay efendim girelim, yok efendim kardeşiz. Yahu bir yerde okumuştum maaşımdan gazete aldığım yıllarda;”Napolyona sormuşlar savaş yapalım mı diye paranız var mı demiş; Barış imzalayalım demişler Paranız var mı demiş” Şimdi yahu savaşacak paramız varsa hani biraz bize de düşse diyeceğim ama İnsanlık ödlümü arkadaş. Ölmesin Suriyeliler. Biz Suriye derken birde baktık koskoca Milletvekili 13 Ağustos’ta kaçırılıverdi. Yok artık dedik Milletvekili de kaçırılıyorsa. Aman efendim ne yapılacak ne olacak derken birde baktık serbest bırakıldı. Hey be bırakacaklar tabi. Koskoca Milletin vekili bu. Hemen bir basına açıklama. Arkada Seyit Rıza’nın anıtı. Kim bu Seyit Rıza Mustafa Kemal’den daha mı büyük? Yahu Bu güzel şahsiyet Atatürk’ün Partisinin Milletvekili değil mi? Allah Allah O zaman Tunceli’de Atatürk Anıtımı yok? İlginç dememize kalmadı. Basın açıklamasında sayın Milletvekilimiz“Beni bırakırken sarıldılar öptüler, ’Burada bulunan kardeşlerini unutma abi’ dediler.” Demesin mi. Tabi diyecek değil mi ama işte ne güzel Hükümeti muhalefeti barış için kardeşlik mesajı veriyorlar dedik. Kan dursun dedik. Biz bir şeyleri diyeduralım birde baktık 30 ağustos olmuş. Bizim zaferden anladığımız ay sonunu getirmek. Aklımıza mı geliyor büyük taarruzun gerçekleştiği düşmanın denize döküldüğü gün. Yine Çıktılar Mustafa Kemal’in Askerleri her ilde Ekranlara. Yahu bu çocuklar nerede Mustafa Kemal var oradalar. Var bunlarda bir iş. Hem nereden alıyorlar canım bu gücü. Aman sende bana ne nereden alıyorlarsa alsınlar bakalım. Nasılsa anlarız zamanı gelince bize ne canım. Ona ne buna ne şuna ne derken birde baktık, birileri bizim yıllardır yaptığımız grevi yapar olmuşlar, Anadillerinin konuşmak birde İmralı’daki başkanlarının üzerindeki baskıyı kaldırmak için. Açlık grevi dönmüş ölüm orucuna. Yılladır o grevi bu ülkenin işçi sınıfı yapıyor yaşıyor bakalım bunlar yapınca ne olacak dedik. Başladık izlemeye birde ne görelim hakim sınıfın açlık grevi de ölüm orucu da kilo aldırıyormuş vesselam. Biz ne aç kalmayı biliyoruz ne çalışmayı nede konuşmayı deyip devam ettik yaşamaya. Derken hükümetimiz ve değerli büyüğümüz Başbakanımız Suriye’ye asker gönderme yetkisi istedi. İster tabi. Durmadı kan. Durmadı ölümler. Ve Habu Ha şu derken Türkiye Suriye Kardeştir diyenler Yine Mustafa Kemal’in askerleri oldu ve olanlar oldu çıktı tezkere. Biz Tezkere’ye teskere diye duralım birde baktık ki 29 Ekim geldi geliyor. Ama olanlar oldu. Ankara’da Hipodromda kutlansın dedi büyükler. Yine çıktı bu Gençler yok dediler Sığmayız hipodromuna, birde bir özgüvenleri var maşallah utanmadan kafada tutuyorlar başbakana. Neymiş Cumhuriyet Bayramını Ankara’da Eski meclisin Önünde kutlayıp Ardından Hipodromda da kutlarlarmış. Yahu Allah’ını seversen kaç kişi düşer bunların peşine deyip güldük geçtik günler öncesinden. Haykırdı Çocuklar Seferberlik ilan ediyoruz diye. Bizde anladık tezkere geçti ya herhalde Suriye’ye gidecekler dedik. Yok ama Gitmezler bunlar kardeşiz diyorlar ya. Valilik yasakladı, İzinler alınamadı yaptırmayız yaparız derken geldi 29 ekim. biz işteyiz dedim ya tatil matil hak getire. Birde baktık ki kim gider dedik ya bu çocukların ardından on binler Ankara’da biz sonradan öğrendik biber gazı sıkmışlar tazyikli su ile. Bunlar Teröristmiş. Ellerinde Türk Bayrakları, Atatürk Posterleri ile terör eylemi yapan görmemiştim ben Ankara’da. Ha birde baktım baktım göremedim. Bu gençler ne polise kaldırımdan taş söküp attı, ne esnafa bankaya saldırdı nede durakları kırdı geçirdi. Yıktı barikatları Atasına koştu. Bunlar Ergenekoncuymuş Teröristmiş bunlar. Büyüklerimiz öyle dedi. İşte o anda ben bilmem demedim, ben anlamamda demedim. Ekmekte demedim aşta yemedim. Aslanlar dedim, Yiğitler dedim. Yaşasın Mustafa Kemal’in askerleri dedim. Büyükler ne derse desin bu çocuklar doğruları söylüyor bunlar aslan parçası dedim. Sonra kim ne demiş neyi söylemiş dinlemedim. Mustafa Kemal’in askerleriyiz dedim. Ekmek alırken, manav da hatta ev sahibine bile. Sonra 10 kasımda Atamıza gideceğiz dedi bu gençler, yiğitler. Milyonlar gidecek yürüyecek Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye haykıracakta ben işe gidip çalışacağım ekmek parası diye 3 gün yemek yiyemedim. Sonra gençler Anakaraya gittiler,bende işe. Saat 09:05 te yüreğim onların yanında işi bıraktım bende saygı duruşuna geçtim. Arkadaşlar Yüzüme baktılar utandılar ve onlarda bir dakika beklediler öyle. Patrondan yediğimiz fırçaya değdi mi değdi. Ve yıkılan barikatları izledim ekrandan Atasına koşan Milyonları gördüm. Mustafa Kemal oldum Yiğitleri anladım. Sonra o ne demiş bu ne demiş dinlemek bile istemedim. Bizim çocuklar Aslan parçaları ne ederlerse doğru edeler dedim. Sonra 13 Aralık geldi Çattı. Silivri zindanlarına atılmış Mustafa Kemal’in Askeriyiz diyen ve Terörist ilan edilenlere destek için yürüdüler. Binlerce kişi o kışta kıyamette Silivri’deki barikatları yıktı. Seferberlik rengini buldu. Bu çocuklar başka çocuklardı. Bu çocuklar 1980 darbesindeki “bizim çocuklar” değil bu çocuklar Mustafa Kemal’in Çocuklarıydı. Silivri’de kazanılan zafer Melemen’de Kubilay’la buluştu. Hepsi bu vatan için Mustafa Kemal devrimleri için Kubilay olmayı göze almış kefenlerini giymiş fedailerdi. Her biri Mustafa Kemal’in askeri Kubilaylardı. Ve Silivri çıkarmasında bir zafer geldi. Soner Yalçın tahliye edildi. Medya birkaç dakikaya sığdırdı. Ha medya demişken Büyük usta Levent KIRCA abimizi unutmadan geçmeyelim. JET sky parodisinde, İski Parodisinde gülmekten kırılıp gidenler, Sanatçılar birliğindeki söylemine bir taktılar ki pir taktılar. Yahu içinden geçeni pat diye söyleyen usta orada haykırdı ya bu gençleri aklınız bilmem nerenizde anladık ilada oraya takılıp kalıyorsunuz ama Levent abi bu gençlerden de bahsetti neden o haykırışı anlatmıyorsunuz. Sonra da birkaç sanatçı arkadaşını vatan haini ilan etti diye yine kızdılar ona. Evet bence de kızmalı Levent abiye sadece birkaç kişiyle bu hainliği sınırladı diye. Eh be Levent abi şu güzelim gençleri atlayan, Mustafa Kemal’in askerlerini atlayan bu gücü atlayanlara hain denir mi hiç? Ne denir ne bileyim onu da büyüklere sormak lazım. Biz ne biliriz. Biz ne anlarız öyle değil mi? Biz makarna ile doyurulan kömürle ısıtılan açlık sınırı 934 lira iken 734 lira ile doyan, okumayı araştırmayı unutan bireyleriz. Biz ne biliriz. Biz bilmeyiz ama; Bu çocuklar bilir. Biz bilmeyiz ama bu gençler bilir biz bilmeyiz ama TGB bilir. Ne diyordu Levent abi iyi ki TGB var. Evet bunu basın haykıramadı ama şimdi halk haykırıyor iyi ki TGB var iyi ki Mustafa Kemal’in askerleri var. Ve yeni bir yıl, 2023’e 10 kala. Nemi olacak 2023 te. Biz bilmeyiz. Büyüklerimiz bilir diyeceksiniz. Yok yok onlarda bilmez. Ne diyordu bu Gençler “Geçmişi 1923 olmayanın; Geleceği 2023 olamaz”. Yine Mili Piyango çıkmadı bize yine erteledik hayalleri ama bu sefer kırılmadı umutlarımız, kaybetmedik inancımızı. Çünkü iyi ki TGB var….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |