Bir bardak nasıl mecbursa suyla dolmaya, ben de öyle mecburum seninle olmaya. Çünkü ne dudaklarından uzak durmaya ne de susuz kalmaya tahammülüm var. Ne olur en daraldığım yerden tut beni. Yoksa durdurduğum yerde kırılıp parçalanacağım. Bir bardağın kenarına kondurulan dudak izi gibi öp beni. Bir ömür yapışsın bana kızıllığın. Hem gün batımları hem şafak kızıllığı hatırlatsın bana seni. Sabahtan akşama kadar aklımda kal. Bir iğne deliği kadar bile boşluk bırakma yüreğimde. Her an iğne ucu gibi saplan kalbime. İşle nakış gibi aşkını içime. Ben de kendinden geçmiş bir masa örtüsü gibi sere serpe olayım yeryüzünde. Bir mahkumun hapishane duvarına yaslanması gibi sağımda solumda hep sen ol. Sürekli yaslanayım sana. Bil ki ben sana mahkumum. Zindanlarından çıkarma beni. Gözlerinin ışığı yeter bana. Bir yoksul evinin duvarlarındaki duman isi gibi kapla her yanımı. Tutuştuğum sen ol, yandığım sen... Bu yoksul başka ne ister. Bir dağın ucunda yanar çoban ateşi. Yalnızlık bir ay ışığıdır, bir yıldız titremesi. Koyunlar, kuzular suskunluk yumağı olur. Çoban tek başına yalnızlık kilimi örer. Ördüğü yalnızlık kilimini üstüne örter. Ne ateş ne çatırdayan dallar ne de örtüğü kilim ona fayda eder. Üşür çoban, çoban ateşinin yanında. Gölgeler cirit oynar, bayram eder. Gün ne ağarır ne şafak söker. Kurtlar iyice yaklaşır gözlerine kuzuların. Kuzular rüya bile görmek istemez. Bir karanlık çöker, çobanın ve kuzuların yüreğine. Sahipsizlik kurdun dişine benzer. Anla beni sevgili ne olur, bu yürek sadece seni ister. Bir türkü tutturmaktayım seni söylemekteyim. Dudaklarımda büyümektesin ihtiras yağmurları gibi. Yağmaktasın türküme, sözlerime. Çiçekler gibi açmaktasın her söyleyişimde. Kokunu daha bir özlemekteyim. Bir türkü olmaktasın dudaklarımda. Bazen titrek bir sesle bazen hüzünlü bir nefesle seni söylemekteyim. Sözlerimde sen, yüreğimde sen olmaktasın. Canımı yakarcasına bir haykırış olmaktasın sesimde. Seni çağırmaktayım türkü türkü. Bir kelebek gibi gül kokunu aramaktayım. Bir türkü gibi boşlukta kaybolmaktasın. seni bulamamaktayım. Bir deli gibi kendi kendime türküler söylemekteyim. Sen yoksun. Ey türkülerimin sahibi, neredesin?