Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Dilimde bir Ahmet Kaya repliği "beni vur, beni vur onlara verme"... Bu cümle üzerine sayısız metin yazılmış yada film çekilmiş olabilir. Lakin dilimden aklıma emin adımlarla ilerleyen bu cümleye selamlarla eşlik etmekten başka şansım yoktu. Selametle aklım, selametle... Birazdan yer sarsılacak, denizler göller taşacak. Çığ bile düşecek hemde tam gırtlağıma. Bir süre tıkanacağım, belki de uzun bir süre nefes almadan yaşamaya çalışacağım. Çünkü sen yüzüme bakacak ve benden gidişini açıklayacaksın. Ve ben ölüyle diri arasında gidip gelen bir ruha dönüşeceğim. Oysa ben sana daha hiç gelmemiştim. Belki de daha seni hiç tanımamıştım yada seni adımdan daha iyi biliyordum. Ama sen bana bahşedileli çok olmuştu işte. Sen düştüğünde yüreğime Ay'a adım atılmamış, belki de Amerika keşfedilmemişti. Benden gidişinde ise İsa daha doğmamış çarmıha gerilmemişti... Yani nasıl desem ki sen benim için var edilmiştin, yoksa sen daha bana gelmeden ben seni bilemezdim. Derken diğer replik ilerliyor aklıma, eyvah! "Şu mermi içimi delmeseydi eğer, Seni alıp götürecektim". Ahmet abim bize okumuş olmalı bu sözleri. Ve işte o an geliyor. Sen yüzüme bakmış gideceğim diyorsun, bende bırak tanışalım öyle git diye diretiyorum. Biliyorum ki sende kalmak isteyeceksin. Nerden mi biliyorum, çünkü Tanrı böyle yazdı bizi. Bu koca Dünyada sen yüreğime düşmüştün, bende senin yüreğine düşecektim. Sen buna kader de, ben aşk diyeceğim. Ki tam da yüzüne bunu bağırıp kolundan tutup seni götürecektim ki Lilith göründü. Ardından silah sesleri, kurşunlar içime akıyordu. Seninle dolan yere mermiler eklenmişti, ben kan içinde öylece kalakaldım. Senin yüzünde korku, hatta pişmanlık bile vardı. Gözlerinde beni alıp götürmen gerektiğini görmüştüm ama sen bunu yapamamanın pişmanlığıyla öylece kalakalmıştın. Ah Lilith ilk insanlarımızdan beri yapıyorsun bunu, karavana diye bağırıp kaçmak vardı. Ama malesef öyle olmamıştı, bize yazılanı yine talan etmiştin. Ben, içimdeki mermiler ve sen. Selametle...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dilara Yiğit, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |