..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar > suat engin yılmz




3 Mayıs 2014
Şair Sabahattin Alinin Hapishane Hayatı  
BÖYLEMİ OLMALIYDI- OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE

suat engin yılmz


ŞAİR BİR HALK ADAMI sSABAHATTİN ALİNİN HAPİSHANE HAYATI


:AGAA:
SABAHATTİN ALİNİN HAPİSHANE HAYATI

Sabahattin Ali (25 Şubat 1907 - 2 Nisan 1948) Türk öykücü, şair, öğretmen, yazar ve gazeteci

Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Tek parti yönetiminin baskılarından uzaklaşmak için yurt dışına gitmeye karar vermiş ancak kendisine pasaport verilmemiştir. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca da Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı Ali Ertekin adlı bir kaçakçıyla anlaştı. Ordudan atılmış olan bir astsubay olan Ertekin, geçimini yurt dışına adam kaçırmakla sağlamakta, öte yandan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti adına ajanlık yapmaktaydı. Resmi açıklamalara göre Ertekin, "milli hislerini tahrik ettiği için" Sabahattin Ali'yi başına sopa vurarak öldürdü. Cesedin 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmasından sonra, 28 Aralık 1948'de tutuklanan Ertekin, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Yaptırımı 18-24 yıl olan adam öldürme suçundan, 15 Ekim 1950'de "milli hisleri tahrik" gerekçesiyle cezası indirilerek 4 yıla hüküm giydi.[1] Ancak yazarın yakın çevresi ise Sabahattin Ali'nin Kırklareli'de Milli Emniyet tarafından sorgulanırken işkence sonucu öldüğü ve Ertekin'in paravan olarak kullanıldığını iddia etse de bu hiçbir zaman kanıtlanamadı.[1] Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.[2]
Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950'li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.


Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930). Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".
Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir. Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir. 1937'de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir.
Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı edebiyat çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş." Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece hikâye ve roman yazmıştır. 'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir.
Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyun da yazmış (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir
Bir halk adamı sabahattin ali babasının yaşadığı sürgünler sebebiyle anodolunun çeşitli kentlerinde kalıyor ilkokulu beş şehirde bitirebiliyor . Yazdıkları nedeniyle mahkum ediliyor zindanlara konuluyor , acılar , ekonomik sıkıntılar çekiyor , tek parti dönemini eleştiriyor ezilen halkları savunuyorSİNOP , KONYA VE PAŞAKAPISI cezaevlerinde kaldı . Hep ezilen halkların insanların yanında olmuş sinop zindanında yatarken de boş durmamış leylim ley ve aldırma gönül şirrlerini burada kaleme almıştır .Başın öne eğilmesin aldırma gönül demektedir başın öne eğmeden bir yaşam yaşamak korkmadan özgürce , neden başını eğer insan , korkusundanmı saygısından mı utandığından mı bunları sorguluyor sevgilisinden hasret çocugundan hasret zindanlarda yaşar , ay bir yandan sen bir yandan sar beni der ,
sevgili özlemiyle
Sabahattinin peşine mahkemeler düşmüştür bir kere , dertelerin kalkınca şaha bir sitem yolla allaha demektedir , nasıl sitem yollarsın allaha diye kafayı takmıştır birileri ona artık düşünceleri sebebiyle sanki milli değerler babalarını malıymış gibi davranıyorlardı , boyun eğdirecekler , başın öne eğilmesin dedi ya bak görürsün sen nasıl eğdirirler başını görürsün diye adliyeleri devreye sokarlar
bunalır bunlardan sabahattin ali ve bulgaristana gitmeye karar verir nerden bilebilir hayatı boyunca karıncayı bile incitmeyen gururlu bir adamdır peşinde azrailin olduğunu O HERKESİ KENDİ GİBİ BİLMEKTEDİR bu maksatla verilen cezalardan kurtulmak için gitmek istediği bulgaristan yollarına kendisini azrailin sürüklediğini

Tek parti yönetiminin baskılarından uzaklaşmak için yurt dışına gitmeye karar vermiş ancak kendisine pasaport verilmemiştir. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca da Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı Ali Ertekin adlı bir kaçakçıyla anlaştı. Ordudan atılmış olan bir astsubay olan Ertekin, geçimini yurt dışına adam kaçırmakla sağlamakta, öte yandan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti adına ajanlık yapmaktaydı. Resmi açıklamalara göre Ertekin, "milli hislerini tahrik ettiği için" Sabahattin Ali'yi başına sopa vurarak öldürdü. Cesedin 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmasından sonra, 28 Aralık 1948'de tutuklanan Ertekin, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Yaptırımı 18-24 yıl olan adam öldürme suçundan, 15 Ekim 1950'de "milli hisleri tahrik" gerekçesiyle cezası indirilerek 4 yıla hüküm giydi.[1] Ancak yazarın yakın çevresi ise Sabahattin Ali'nin Kırklareli'de Milli Emniyet tarafından sorgulanırken işkence sonucu öldüğü ve Ertekin'in paravan olarak kullanıldığını iddia etse de bu hiçbir zaman kanıtlanamadı.[1] Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır
Evet milli hisleri tahrik ettiği için öldürdüm diyordu katil , hayatı boyunca bir karıncayı bile ezmemiş bir sevgi adamı , bir yazar , şair ormanda yürüyordu pasaportu yoktu onun için celledıyla gidiyordu birden başının arka tarafnda bir büyük acı hissetti , beklemediği bir şeydi neden katledilecekti , kime ne yapmıştı , birden yere yığıldı nefesi kesildi yere boylu boyunca yüzü üstüne uzandı arkasına dahi bakamadı sevdiklerine bir haber bile veremedi , kırk bir yaşında idi daha katledildiğinde
kırklareli mahkemesi adam öldürmekten açılan davayı kabul etti fakat hüküm kurarken , milli hisleri tahrik ettiği gerekçesiyle cezayı dört yıla indirdi evet bir vatanseveri öldürmenin cezası sadece dört yıldı , ve toprağı dahi kurumadan yüce meclisten veriler af ile sadece iki yıl yattıktan sonra katil dışarıda daha sabahattin alinin toprağı kurumamış kimin umrunda öldüren ile af çıkarının safı aynı değilmi kimse bana demesin aynı diye yoksa bende bir sitem yollarım birilerine...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat ve sanatçılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yılmaz Güneyin Hapishane Hayatı

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hafız İsmail Coşar
Büyük Oğlum Anıl Cemal Yılmazın Yarıyıl İzni
Nelson Mandelanın Hapishane Hayatı
Viktimiloji - Mağdur Bilimi
Nazım Hikmetin Cezaevi Hayatı
Kozmopilitaniz, Gecekondular , Büyükşehirlerde Yükselen Suç Grafikleri,cezaevine Yansımaları
Başbakan Menderesin Hapishane Hayatı
Türkiye Ceza İnfaz Kurumları Duygusal ve Durumsal Analizi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Değiştir... Gücün Yetiyorsa [Şiir]
Zaman [Şiir]
Paralel Olamamalar, Dik Duramamalar [Şiir]
Ama Sen Benim Karımsın [Şiir]
Değerli Varlığımız [Şiir]
Bakışlar - Yüz [Şiir]
Ah Kadınlar [Şiir]
Mahpushane [Şiir]
Eller [Şiir]
Beyaz Giymak Mesele Değil, Mesele Kar Gibi Beyaz Bir Yüreğe Sahip Olabilmek [Şiir]


suat engin yılmz kimdir?

1963 ten beri dünyada bir yer işgal ediyorum


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © suat engin yılmz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.