Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers |
|
||||||||||
|
adımlarla yürüyor ve izleyenlerine sıcacık gülümsemeler dağıtmaktan kendini alamıyordu. Bu gülümsemelerden biri, bir evin penceresinden yaramaz bir velet misali girip bir de odanın içindeki uyuyan kişinin gözlerinde oyun oynamaya kalkınca üstüne üstlük telefonun alarm sesi de buna ortak olup muzurca onun kulaklarında zıplamaya kalkınca... Orhan aniden yataktan kalkıp önce perdeyi ardından da telefonun sesini kapattı.’Horozu yanınıza almayı unutmuşsunuz’diye de söylendi. Birden aklına geldi: bugün biriyle buluşacaktı. Saatine baktı ve üzerinden uyku sersemliğini atmak için lavaboya sarsakça gidip yüzüne su çarptı ardından mutfağa uğrayıp bir şeyler atıştırdı. Onun parfüm veya diğer kozmetik ürünlerle arası pek de sıkı fıkı değildi ama bugün güzel kokmalıydı. Yaza uygun kıyafetler giydikten sonra dairesinden çıkıp asansöre yöneldi.Asansör şansına bugün bozuk değildi ve asansörle dördüncü kattan ilk kata indi.Apartmanın yola açılan bahçe kapısından markete doğru adımlamaya başladı.Yürürken devamlı saatini kontrol ediyordu.Zaman kuşluk vaktine yaklaşırken O,ilk aşkı Ezgi’yle buluşacağı Kadıköy İskelesi’nin oradaki Elif Büfe’nin önüne geç kalmak istemiyordu.Bir kaç tanıdığa selam verdikten sonra hızlı ve aceleci adımlarla markete girip dükkandan biri kendisine diğeri de aşkına iki paket sigara aldı.O, daha önce farklı marka sigara içerken daha sonra Ezgi’nin içtiği markadan kullanmaya başlamıştı.Bu değişim sigarayla kalsa iyiydi ancak Orhan, aşkı için tuttuğu futbol takımından feragat edip sarı lacivertli renklerin bahtsız bir üyesi olmuştu.Aslında değişen fazla bir şey yoktu sadece kuşların ismi değişmişti. Orhan, durakta minibüs bekleyedursun zaman onu hiç kaale almıyordu.Neyse ki fazla beklemedi ve ilk gelen minibüse bindi. Minibüs kötü talihine boş olup ağır ağır ilerlerken:’Şöför,sanırım akşamdan kalma,minibüsü kağnı zannediyor,’ diye söylenerek camdan dışarıyı izliyordu.Minibüse kağnı muamelesi gösteren şöföre,araç ilerledikçe binen yolcular bunun bir kağnı olmadığını minibüsü doldurarak anlatmıştı.Şöför bu uyarıyı anlamıştı ama; bu sefer de araca otobüs muamelesinde bulunmuştu ancak minibüsü -Siyami Ersek Hastanesi’nin bulunduğu yola dönmeden biraz geride- bir polis durdurunca ve şöföre bunun bir otobüs değil minibüs olduğunu bir kağıt parçasının üstündekilerle ifade edince şöför bir anda ayılmıştı.Minibüs haddinden fazla yolcu alıp ceza yedikten sonra Orhan şansına hiçte iyi şeyler söylemiyordu.Sonunda şöför asık bir yüzle yolcuları Kadıköy İskelesi’nin oradaki durakta indirdi.Orhan,Elif Büfe’nin önüne baktı ve Ezgi’nin onu beklediğini gördü.Hızla ilerleyip Haldun Dormen Tiyatrosu’nun yanındaki çiçek satanlardan Ezgi’nin sevdiği çiçeği aldı.İki yüzlü şansına ki Orhan çiçeği alırken Ezgi onu farketmemiş,vapurları izlemekteydi.Kıvrak adımlarla iskele tarafına doğru yürüken Ezgi büfenin karşısında olup sırtı ona dönüktü.Yavaş ve sakin adımlarla elindeki çiçekle tıpkı bir arabanın önündeki arabaya haddinden fazla yakınlaşması gibi büfenin önüne yaklaştı ancak büfenin camı ona ihanet edip Ezgi’nin gözlerine onu gambazladı.Ezgi bir anda döndü ve Orhan’ın afallamasına sebep oldu.Orhan, sanki pas atar gibi çiçeği vermek için hazırlanmıştı ama ilk aşkının bu davranışı dokuz kusurlu hareketten biri olunca onun hazırlığını boşa çıkarmıştı çünkü çiçek yere düşmüştü.Ezgi’ye bakışı ona üzgün olduğunu ifade ediyordu.Neyse ki bu muhabbet fazla uzamadı. Ezgi, Ona neden geç kaldığını sordu,Orhan’ın cevabı;ulaşım yüzünden olduğu yönündeydi.Bu geç kalmayla ilgili birşeyler daha söyledi Ona ama;Orhan’ın kalbi onun söylediklerini:’Ah aşkım olur mu!Ben seni sabaha kadar da beklerim! Yeter ki sen gel!’ diye tercüme etmişti. Orhan’ın yüzü zevkten dört köşeydi çünkü karşısında gördüğü yüz en çok görmek istediği kişiye aitti.İkisi birlikte iskelenin karşısındaki banklardan birine oturdular.Orhan, elini cebine atıp paketleri beyaz iki sigara paketinden birini Ezgi’ye verdi.Kız da ’Niye zahmet ettin Orhan,’ diyerek sigaraya aldı ve ’Beni düşünmene hiç gerek yoktu.’ diye de tamamladı. "Aslında hiç içmemizi yeğlerim ama ;denize karşı sigara içmek de hoşuma gitmiyor değil hani." dedi Orhan.Önce aşkının -Ezgi onun kendisine aşık olduğunu bilmiyordu- sigarasını yaktı sonra kendisininkini. "Hadi Ezgi,önce ben üfleyeceğim dumanı sonra sen.Dumanlar birleşerek denize yol alacak," dedi heyecanla.Kız da onun dediğini yaptıktan sonra onunla beraber dumanların birleşmesine tanıklık etti.Duman umursamaz tavır takınan insanlar edasıyla mutlu mesut denize yol aldı.Orhan, duman ilerlerken ’keşke...’ diye düşünüyordu. Aşkı çok fazla konuşmuyordu. "Ne oldu,niye durgunsun böyle.Seni üzecek bir şeyler mi oldu?"diye sordu,cümleye kalbi de son bir kelime eklemişti ama dili bu kelimeye geçit vermemişti.Ezgi, biraz canının sıkkın olduğunu ve bunun sebebinin işten ayrılması olduğunu üzelerek söylemişti. "Aman canım bu kadar canını sıkmana gerek yok.Sen yetenekli bir kızsın ve bilgisayar üzerine bilgin de yeterli;rahatlıkla yeni bir iş bulursun,takma kafana."diye teselli etti.Aşkının yüzü bunları duyduktan sonra gülümsedi.Kendisine güvenen birinin olması ne kadar da güzel bir duyguydu. Orhan’ın yüzüne bakanlar çoğu zaman hüznün alıcısı olurken Ezgi’nin yanındayken ona bakmış olsalar hüznün bir süreliğine yerini mutluluğa vekalet verdiğini göreceklerdi.Ona göre aşkı tanrının armağanıydı.İçi kıpır kıpır oluyor ama;tam olarak bu kıpırtıyı diline yansıtamıyordu. İkisi bir süre sonra banktan kalkıp karşısındaki demirlere dayandılar.Martılar kıyıya yaklaşıp atılan ekmek parçalarını yakalıyordu.Büyük bir parçayı martının biri gagasına aldığı zaman başka bir martı onun gagasından parçayı gaspetmeye çalışıyordu.Denize bakıp martıları izlerken bir süre konuştular sanki Orhan kalbiyle sohbet ediyordu.Daha sonra balonun olduğu tarafa gittiler.O taraftaki kafede soğuk bir şeyler içtikten sonra Avrupa yakasına geçmek için iskeleye yöneldiler.Bu sefer jetonları Orhan almıştı.Ezgi taşıdığı yeşil çantadan dijital bir fotoğraf makinesi çıkarttı ve vapurla giderken özgür bir martının denizin sahnesinde süzülüşünün fotoğrafını çekti.O, fotoğraf çekerken Orhan kalbinin sesini dinliyordu ancak bu sese kota koyan bir dili vardı.Önce bir şeyler söylemek istercesine ağzını açtı ama hemen kapattı.Vapur Karaköy İskelesine yanaşırken Birkaç fotoğraf daha çektiler.Vapur iskeleye yanaştı.İkilinin güzergahı Taksim’di. İstiklal caddesi çok kalabalıktı.Orhan, kalabalığı sevmezdi çünkü ya o birilerine çarpardı ya da birileri ona.Bir de caddenin ortasında bekleyenler yok mu onu fitil ederdi.İkili bu kalabalıktaki enfes yolculuklarına Pera Palas’ın halini hatrını sormak için ziyaret etmek babıyla ara verdiler.Sanki Pera Palas ikisini hiç özlememiş gibi tavır ve davranışlar sergiliyordu.Sanki şöyle diyordu:’Daha dün buradaydın,yine mi sen!’ Nitekim fazla kalmadan kalabalığa geri döndüler.Kolkola yürüyor ve yürürken birbirlerine gülümsüyorlardı.Orhan için o günün tadı o kadar lezzetliydi ki bir damak tadı olarak kalmasını istemiyor ve içinden aynı lezzetti her zaman tatmak geliyordu.Ezgi onun kalbindeki şehirdi;İstanbul’u görmeden önce bir şehir kurmuştu kalbine,onu tanıdıktan sonra şehrin adını koymuştu.O şehir hep onun kalbinde kalacak ve şehrin ışıkları hiç sönmeyecekti. Orhan’ın kalbinin atışının adresi belliydi ancak Ezgi’nin adresi... İkili caddeki birkaç mağazaya girip vitrinleri seyretti.Ezgi, Orhan’a bir mağazadan kitap aldı.Çikolata paketleyen bir yerden fındıklı çikolata aldılar.Zaman ilerliyordu ve ikili Sen Antuan Kilisesi’nin önünden geçti.Bugün Orhan, Sen Antuan’ın çay davetine icabet etmemişti.Sen Antuan ise bunu umursamadan konuşmaya devam ediyor ve sesi bıkkın olduğunu gösteriyordu. "Orhan,sabahtan beri yürüye yürüye... Başka bir yerde yürü artık!’ "Sana ne,İstiklal Caddesi senin mi! İstediğim yerde yürürüm.Sevgilimin yanında rahatsız etme beni." dedi sinirle "Öyle de,kendini düşünmüyorsan... Sevgiline bak,nasıl da yorgun görünüyor." "Haklısın!" Orhan, Ezgi’ye baktı ve sesinin bir yerlerden tanıdık geldiği konuşana hak verdi. "Hadi aşkım bir yerlere oturalım.Senin sevdiğin kafe var ya oraya gidelim." Ezgi de ona ’tamam’ dedi zaten konuşana göre bunu söylemekten başka çaresi yoktu zira Orhan’ın kalbi bunu yine ters tercüme edecekti.Orhan, sandalyeye oturdu ve diğer sandalyeyi de geri çekerek Ezgi’nin oturmasına yardımcı oldu. "Garson!" diye bağırdı.Masalarına biri geliyordu. Beyaz önlüklü garsona: "Bundan sonra beyaz önlük mü giyeceksiniz.Neyse bana ve dünyanın en güzel kızına iki çay getir.Biliyor musun o benim biricik aşkım,o benim..." diyerek yanındaki sandalyeye bakıp gülümsedi.Beyaz önlüklü garsonun elinde iki tane hap vardı.Orhan haplara bakarak: "İlginç,çaylar artık hap şeklinde mi oluyor?"diye sordu. "Orhan,ilaçları alma zamanın geldi"dedi cevaben beyaz önlüklü garson.Bunu duyduktan sonra Orhan yanındaki sandalyeye baktı,onayı almış olacak ki hapları aldı.Hastanedeki diğer hastalara, dolu olduğu sandığı boş sandalyeyi işaret ederek: "Bakın buradaki oturan benim kız arkadaşım,o benim ilk aşkım,ondan başka güzel kız yok bu dünyada,o benim hayatımın..." diye anlatıyordu.Diğerlerinin kulak verdiği bile yoktu tıpkı zamanında Ezgi’nin onun aşkına kulak vermediği gibi. Orhan uyumak için ranzaya giderken aşkı onun elini tutuyordu.’yol açın bize,iki sevgiliye.’ diye de tempo tutuyordu.Ranzaya uzandı ve bir süre sonra uyudu. İki beyaz önlüklü doktor konuşuyordu. "Orhan’ın durumu nasıl?" "Aynı,değişen bir şey yok.Yine hep onunla beraber dolaştığı tek günü ve en önemli günü yaşıyor.Onun için zaman ilerlemiyor sanki solunum makinesine bağlı bir insan gibi Ezgi diye seslendiği kıza takılı durumda." "Her zaman kızın yanında olduğunu mu sanıyor?" "Hayır,her zaman değil.Bazı zamanlar onun yanında olmadığını hissedince elinde telefon varmışcasına elini kulağına götürüp onu arıyor.Eli kulağında bir süre bekleyip elini indiriyor ve başlıyor ağlamaya.Bir süre ağlıyor,sonra tekrar gülümsüyor,bir şeyler söylüyor,sonra tekrar hüzünlenip ağlıyor.Devamlı bir yere sabit bakıyor,sonra onu tekrar arayıp bir süre bekliyor yine cevap alamadığını sanıp yeniden ağlıyor,hüzünleniyor.Bu durum böyle bir süre devam ediyor.Bundan sonra avucuna bir şeyler yazmaya başlıyor.Bu sefer de telefondan mesaj attığını zannedip mesaj yazıp bir süre bekledikten sonra avucuna bakıp elini yanına koyuyor.Sonra bir ses duymuşcasına elini tekrar diğer elinin üzerine koyuyor ve yine ağlıyor.Ağladıktan sonra öfkelenmeye başlıyor,sıtmaya tutulmuş gibi titriyor.Mesaja cevap geldiğini düşünüyor.Bunlar hiç olmamış gibi aynı şeyleri tekrar tekrar yapıyor.Sonra aniden heyecanlanıp direkt karşıya bakıp örtünün üzerine bir şeyler yazıyor.Karşıya bakıp bekliyor,tekrar yazıyor,bakıyor,bekliyor,tekrar yazıyor.Bunları yaparken daha mutlu görünüyor ve pek ağlamıyor.Bu da sona erince ’Ezgi,Ezgi’ diye gözyaşı döküyor. "Sanki bitkisel hayatta gibi." "Öyle,birini böyle sevmek,onun seni sevmediğini bildiğin halde sevmek;sanırım delicesine sevmek dedikleri bu oluyor.Ailesi onu buraya getirdiği zaman--" "Gitmeliyim,hastalarım beni bekliyor." Orhan gece vakti uyandı.Ezgi yanındaydı ve onu bekliyordu. "Bak Orhan sana ne aldım;tiramisu hem de kahveli." "Ben de sana bakkaldan sigara aldım Ezgi.Saçlarının rengini değiştirmişsin,hoş olmuş ama; bandana takmayı unutmuşsun." "Boş ver bunları canım,hazırlan hadi,Kız Kulesi’ne gidecektik ya,"dedi Ezgi ve kapıya doğru ilerledi.Orhan, hastane kıyafetleriyle koridorlarda onu takip ediyor ve sessizce adımlıyor içinden de ’acaba balık ekmekte yiyecek miyiz,’ diyordu. Kasım 2008
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman Altınbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |