Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Silifke’den Mersin’e doğru giderken Susanoğlu ile Kızkalesi arasında Cennet ve Cehennem Levhalarını görürsünüz. Bu levhaları gördüğünüzde hiç tereddüt etmeyiniz ve aracınızı, sahillerden tepelere doğru yönlendiriniz. Çünkü müthiş bir doğa harikası ile tanışacak ve onunla dost olacaksınız. Cennet, Cehennem ve Astım Mağarası size burada yarenlik edecek. Unutamayacağınız güzelliklerini size sunacak. Belki her defasında buraya tekrar uğramak isteyeceksiniz. Burası cennet Çöküğü ve Cehennem Çukuru olarak biliniyor. Resmi adları böyle. Ama halk arasında kısaca Cennet-Cehennem deniliyor. Buraya ulaşmak için anayoldan tepelere doğru gideceksiniz. Yaklaşık 3 km sonra bu doğa harikalarına ulaşacaksınız. Yollarda sık sık kafeteryalar göreceksiniz. Her biri birbirinden güzel ve temiz. Buralarda Silifke yöresine has Yörük ayranı, sıkma börekler, gözlemeler ve yine bu bölgeye has tantuniler bulmanız mümkün. Bunlar o kadar lezzetli ki; eğer kilo almaktan korkmuyorsanız birkaç tane rahatlıkla yiyebilirsiniz. Müthiş bir damak zevki. Biz, sabah erken yola çıktığımız için bu kafeteryalardan birine oturuyoruz. Oturduğumuz yer “Harnupaltı Dilek Ergün’ün Yeri” adlı bir aile çay bahçesi. O kadar güzel bir yer ki güzelliği anlatılmakla bitmez. Bahçenin içine yerleştirilen masalar, ağaçların gölgesinde insana huzur veriyor. Kuş cıvıltıları arasında sabah kahvaltısı o kadar güzel oluyor ki yaşamak gerek. Dilerseniz bir masaya oturur, doğanın güzelliğini seyreder; dilerseniz yörük çadırları biçiminde düzenlenmiş yerlere uzanır, denizin maviliğini izlersiniz. Genç bir kız, döne döne size hizmet eder. Ayağında şalvarı, tatlı gülümsemesi ile size yabancılık çektirtmez. Sanki daha önce buraya gelmiş de, bu hanım kızımızın elinden, buz gibi köpüklü ayranı içmiş gibi olursunuz. Bahçe araları çimlendirilmiş. Kahvaltı, önünüze geldiğinde, zenginliği iştahınızı kabartır. Doymak nedir bilmezsiniz. Bal, tereyağ, çökelek kavurması, zeytin türleri, peynirin her çeşidi, kaşarlı ve tereyağlı sahanda yumurta, turunç reçeli (Kıbrıs’ta biz buna macun diyoruz) domates, salatalık, sıkmalar, börekler, gözlemeler... Tam bir mide ziyafeti. Her şeyden önemlisi temizlik ve güler yüz. Gerek 15 yaşlarındaki genç kızımızın güler yüzü, gerekse hamur işlerini yapan yenge hanımın tebessümü unutulacak gibi değil. Misafirperver ve içten bir davranış... Hesaplar da bize göre çok çoook uygun. Sanki bedava... Buraya mutlaka uğramalısınız. Yoldan geçerken Cennet ve Cehennem levhalarını görünce bir yarım saatinizi de buraya ayırın pişman olmazsınız. Kahvaltıdan sonra Cennet ve Cehennemi gezmeye gidiyoruz. Bulunduğumuz yere çok uzak değil. Hepsi aynı alan içerisinde. 500 metre ilerisi. Önce Cehennem Çukuru’nu gezmenizi tavsiye ederim. Çünkü Cennet’e giderseniz burasını yorgunluktan gezemezsiniz. Yüzlerce merdiven inip çıktıktan sonra yürümeye takatiniz kalmaz. Biz de önce Cehennem Çukuru’nu geziyoruz. Mitolojiye göre, Tanrıların babası Zeus, burada Alevler saçan bin bir başlı ejderha ile savaşmış. Zeus, ejderhayı yenmiş. Ve onu buraya hapsetmiş. Cehennem çukuru, 70 metre derinliğinde bir çukur. Karşınıza aniden çıkıyor. Ürpertici bir görünümü var. Simsiyah duvarlar ve altında yemyeşil ağaçlar var. Duvarlar ateş yanığı gibi. İs halini almış. Demir parmaklıklar arasından aşağıya bakıyorsunuz. Eğer yükseklik korkunuz yoksa müthiş bir manzara ile tanışıyorsunuz. Yükseklik korkunuz da varsa ayaklarınız titreyerek oradan bir an evvel uzaklaşmaya çalışıyorsunuz. Cehennemden sonra cennete gidiyorsunuz. Bu, bende, günahlarını cehennemde çekip cennete giden insanların durumunu hatırlattı. 100 metre kadar aşağıda Cehennem Göçüğüne geliyorsunuz. Burası da bir göçük. Yıllar önce bir yer altı deresinin yol açtığı kimyasal erozyondan dolayı, tavanın çökmesi sonucu oluşmuş. 250 metre uzunluğunda. 110 metre genişliğinde ve 70 metre derinlikte bir çukur. Çukur, yeraltına doğru ilerliyor. Çoğu antik 452 basamaktan yürüyorsunuz. 250 metre uzunluğunda dev bir mağaraya geliyorsunuz. İç kısımlar tamamen karanlık. Çünkü güneş almıyor. Soğuk ve serin bir havası var. Işıklandırılmış. Mağaranın girişine küçük bir kilise yapılmış. Kalıntısı hala duruyor. Paulus adında bir dindar, burayı MS 5. veya 6. yüzyılda Meryem Anaya ithafen yaptırmış. Merdivenleri inerken ağaçlar arasından ilerliyorsunuz. Çeşitli bitkiler ve çiçekler de var. Kuş cıvıltıları hiç eksik olmuyor. Kendinizi cennette gibi hissediyorsunuz. Çıkışta dinlenmek zorundasınız. Hemen çıkıştaki dinlenme tesislerinde soğuk bir su veya bir ayran içiyorsunuz. Yorgunluğunuz bir nebze de olsun gidiyor. Sıra, az ilerde bulunan Astım Mağarası’nı gezmeye geliyor. Burası da görülmesi gereken bir doğa harikası. Ejder Tifon’un meskeni olan mağara 16 metre derinliğinde sarkıt ve dikitlerle süslü bir mağara. 200 metre uzunluğa sahip. Üç galeriden oluşmuş ve 78 demir basamaktan oluşan merdiveni var. Mağaranın havasının astım hastalarına iyi geldiğine inanılıyor. Aşağıya iner inmez müthiş bir manzara sizi karşılıyor. Mağara sarkıtlarla dolu. Her sarkıt yüzlerce yıl sonunda oluşmuş. Baktığınızda her biri bir canlıya benziyor. Her şeye benzetmeniz mümkün. Burada fazla kalamıyoruz. Çünkü elektrikler kesiliyor. Jeneratör devreye giriyor ama tam sağlıklı değil. Elektrikler gidip gidip geliyor. Yanımızda çocuklarımız da olduğu için dönmek zorunda kalıyoruz. Çocukların bağırması korku filmlerindeki çığlıkları andırıyor. Ses, mağarada yankılanıyor. Işıkların kısa bir süre sonra gelmesiyle rahatlıyoruz. Hemen dışarı çıkıyoruz. Çıkışta dinlenme tesisleri var. Görevliler, sizi ayran içmeye davet ediyorlar. Yorgunluktan dolayı bu davete hayır demek mümkün değil. O kadar yoruluyoruz ki oturup soğuk su ve ayranlarımızı içiyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |