Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt |
|
||||||||||
|
Hayatımın en mutlu, en güzel ve de en anlamlı günlerinden birini yaşıyorum. Sevinç ve mutluluk gözlerimden okunuyor. Üniversite öğrencilik yıllarımda tanıdığım, can dostum dediğim, sevgili kardeşim, kardeşten de öte ne varsa o bildiğim, kadim dostum, vefalı arkadaşım Mahmut Bal’ı ağırlıyorum. Öğrencilik yıllarımızın her anı hemen neredeyse beraber geçti. Mahmut Bal, Mustafa Altunok, Yusuf Önlü ve ben ayrılmaz dörtlü idik. Anadan ayrı, babadan ayrı, kardeşlerden ayrı, eş dostlardan ayrı, Erzurum’un soğuk kış gecelerinde gurbet günleri yaşadık Onunla. İçimizi, birbirimize olan sevgi, saygı ve dostlukla ısıttık. Zor günlerimizi birbirimize destek vererek atlattık. Yardımlaşmanın, dayanışmanın, sevgi ve saygının en güzel örneklerini yaşadık… Unutulmaz anlar geçirdik. Aradan yıllar geçmiş. Geriye baktığımızda dostluklar ve sevgiler kalmış. Kopmamışız birbirimizden, beden olarak olsa da ruh olarak, kalp olarak hiç ayrılmamışız. Sevgimiz, bağlamış bizi birbirimize… Soğuk, karlı Erzurum günlerinde parasız kaldığımız, aç kaldığımız günler oldu. Hasretlik en üst dereceye çıkardı. Dostlukla, sevgiyle aştık bu zorlukları… Birbirimizden hiçbir karşılık, menfaat beklemeden yardımlaştık. Bir dilim ekmeği paylaştık. Cebimizde kalan son lirayı paylaştık. Hasta olduğumuz günler birbirimizin başında bekledik. Sırtımızda taşıyıp doktora götürdük… İlaç alıp verdik, çay yaptık, çay içtik… Hastalığı sevgiyle yendik… İşte dostluğu, kardeşliği biz böyle yaşadık… Hayallerimiz vardı… Umutlarımız vardı… Yokluk, fakirlik gölge gibi ensemizdeydi… Bırakmazdı bizi… Ona inat derslerimize hırsla çalışır, anlamadığımız konularda birbirimize yardım eder, konu anlatırdık. Mahmut, dil derslerinde çok iyiydi. Bir okumak veya öğretmeni dinlemek yeterdi ona… Öyle uzun uzadıya ders çalışmazdı… “Benim boş kafa, sizin dolu kafaya eşittir” derdi… Ben de kızardım ona… Gülerdik… Adıyamanlı Mahmut… İnsanlığı bilen, dostluğa bağlı, kardeşliği seven insanların diyarından… Sevdiği insanı ölümüne seven, dost bildiğini canından ayırmayan bir yiğit Mahmut Bal.. Şimdi öğretmen… Geçmişteki birçok hayalini gerçekleştirmiş, evlenmiş, çocuklarını okutmuş, büyütmüş, kimisini de yuvadan uçurmak üzere nişanlandırmış. “Dünyanın en mesut, en bahtiyar insanıyım” diyor. Çünkü tüm görevlerini eksiksiz yerine getirmiş. İnançlı, doğru ve dürüst bir insan. Memlekete binlerce insan yetiştirmiş. Ve son hayalimizi de gerçekleştirdik. Okul yıllarında “Bir gün Kıbrıs’a gelirsin, gezeriz” diye konuşurduk. “Kısmet” derdi… Kısmet bugüneymiş. Ve Mahmut çok değerli eşi Fatma Hanımla birlikte Kıbrıs’a geldi. Çok geç de olsa yine beraberiz. Sevgiyi, kardeşliği, dostluğu yeniden yaşadık… Eski günlerimizi bir kez daha yâd ettik… Oturup uzun uzun okul günlerimizi konuştuk… Yaptığımız muziplikler gözlerimizin önünden tek tek geçerek yeniden canlandı… O günleri, o anı tekrar yaşadık… Mutluluk gözlerimizden okunuyordu… Sevincimiz kat be kat artmıştı… Sabah erkenden kalkıp gezmelere başladık… Önce Mağusa’yı gezdik… Özgürlük Anıtı, Kaleiçi, Othello Kalesi, Namık Kemal Zindanı, Lala Mustafa Paşa Camii, Maraş bir çırpıda gezildi… Resimler çekildi… Tabii trafikte sol taraftan gitmemiz tuhaf geliyordu onlara. Arabanın direksiyonu da sağ tarafta olunca Mahmut gülüyordu… “Ya ben burada hiç araba kullanamam. Karşıdan gelen araba üzerime geliyormuş gibi oluyor” diyordu… İkinci gün Muratağa Şehitliği’ni gezdik. Mahmut, burada dualar okudu… Küçük bebeklerin dahi şehit olduğunu görünce çok duygulandı… Sonra önce Boğaz’a, sonra da Dipkarpas Köyü’ne gittik… Apostolos Andreas Manastırı’na gelince Mahmut’a “Seni burada Hacı yapayım” dedim. Mahmut güldü. Öğle yemeğimizi piknik yaparak geçiştirdik. Ve tabii ki Altın Kumsal’da denize girdik. Burasını çok sevdi Mahmut… “Gerçekten altın gibi” diyordu… Çok güzel bir günün ardından akşama doğru eve dönmek üzere yola çıktık… Yorgunluğumu hiç hissetmiyordum. Çünkü kadim dostum Mahmut Bal’ı ağırlıyordum… Hoş geldin Sevgili Kardeşim, Hoş geldin Mahmut Bal…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |