Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
İnsanlar güvenli evlerinin camından dışarıyı izliyorlar. O kadar özeniyorum ki onlara. Onlar için her tane, romantik bir anıyı canlandırıyor. Sokak hayvanları bile benden akıllı bugün. Tek tesellim sana kavuşacak olmam. Yüzünü hayal ediyorum. Bunca zaman sonra ne konuşacağız bilmiyorum. Seni neden terk ettiğimi açıklamamı isteyeceksin biliyorum.. Sessiz kalacağım ve sende sinirlenip dizine vuracaksın, sırtını çevireceksin duvara doğru. Gülümsüyorum içim ısınıyor. Heyecanlanıyorum yaklaştıkça buluşma noktasına. Bu sefer özen göstermedim kendime. Baksana atkımı bile almamışım evden çıkarken. Kafenin sokağa bakan masasında oturmuş, camından dışarıyı izliyorsun, güvendesin diğerleri gibi. Eminim sen sıkı sıkı giyinmiş ve hiç yürümeden ulaşmışsındır oraya. Zaten sen hiç üşümezdin soğuklarda. Göz göze geliyoruz içeri girerken, ne kadar da değişmişsin. Koca adam olmuşsun, yaşlanmak da diyemem buna, değişik bir şey. Hayat seni daha ağırlaştırmış. Gülümsüyorsun bana, bende sana. Tüm yaşanmışlıklar, tüm acılar yokmuş gibi refleks olarak gülümsüyoruz birbirimize ve yavaşça sırtımızdaki ağırlığı bırakıyoruz masamıza. Masamız o kadar yaşanmışlık dolu ki, eldivenlerimi nereye koyacağımı bilemiyorum heyecandan. Sakinleştiriyorum kendimi...... - Sen başla, Derin bir nefes verdin. 4 sene tutmuştun sonuçta. - Neden beni terk ettin? - Nedenini hiçbir zaman bilmeyeceksin. Çünkü bende bilmiyorum. Hem bu kadar zaman sonraki ilk sorun bu mu? - Aslında bu değildi ama biliyorsun lafı uzatmayı sevmiyorum. - Peki sen beni neden terk ettin. - Nedenini hiçbir zaman sende bilmeyeceksin. Bende bilmiyorum.. Yani biliyorum da çok saçma.. - Peki neden buradayız? - Ne kadar kaybettiğimizi görmek için… - Sence ne kadardır? - İki çocuk, iki araba, bir ev. Sence? - Restini görüyorum, bir çocuk bir boşanma ve yeniden bir evlilik. - Hımmm pas diyorum o zaman. - Ben sıcak çikolata alayım, sen ne istersin? - Ben naneli limonata - Nasıl ya bu havada mı? - Evet canım istedi. - Peki. Ve birbirimize bir süre bakmamaya karar veriyoruz. Dışarıda koşturan çocuklar. Hava daha bir aydınlık kışın. İnsanları izlerken bile ürperiyorum. Sonra sana dönüyorum.. - Biz ne zaman bu masaya oturduk seninle? - Kumar masasına mı? - Evet.. - Bilmiyorum. - Peki tüm varlığımızı kaybedene kadar burada mıyız? - Hayır kalkalım bence? - Ee limonatan ne olacak? - Pas……
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © pelin yetkin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |