Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Bilim, bilgi üreten koşulları daha kolay daha paylaşma yapmakla kas gücünü en aza indirgeyen kolektif güç içinde olmakla hayatı yaşatan kolektif etki olmakla herkese göreydi. Bir tarağın üretilmesi, manikür pedikür vs. gibi kullanım ve tüketimler yaşamın kalitesi olukla gerekliyse de “ kolektifi oluşan, hayatı yaşatan ve sürdüren mutlak değerli paylaşım” değildiler. Toplum bunları düzenlemede sömüren bir baskı ve basıncı ortaya koymadan, mutlaka değil ama isteyen herkese farklı mesai ile farklı kullanım ve tüketimim düzenlemesi içinde olabilir. Kolektif alan içinde müktesebatı kolektif oluşup, kolektif mirasla eşit devir alıp; eşit devir alınandan doğan hak ve hukukun korunması temelinde kolektif kapasite içinde herkesin yeteneğine ve herkesin ihtiyacına göre tüketilmesi olan akış çeşitlilikti. Ama mutlaka herkesin yetenek ve ihtiyacına göre kolektif kuvvetten sağlaması, temel değerler üzerindeki kolektif kuvvete paydaş olması esastı. Kişilerin elinde tarihsel oluştan doğan zemin mirasını almayacaktınız. Yani kolektif miras olukla buz pateni zeminini kişilerden alıp; bunu özelleştirme, rızk takdir etme, vaat etme ayağına kolektif gücü bir başkasına vermeyecektiniz. Biz tekil durumla kolektif bir alan etkisi ortaya koyuyor değildik. Tüm kullanımlar kolektif alan etkisi içinde kolektif kapasiteyle ortaya konan etkilerdi. Kolektif gücün tasarrufunu rızk olarak ben takdir ettim. Sen de sabret. "Göz değme ne olur. Çalış ta senin de olur" gibi veciz yumurtlamalarla yatıştırıcı olmayacaktınız. Kişiler kolektif alan bileşimini ve kolektif alan etkilerini ortaya korken eşit koşullarla denkleşen Kolektif alanı oluşacak kesişmeleri ortaya koyarken kimse kimseye haydi sen 50 gün bana meyve ve av eti getir. Sen de 100 gün beni koru kolla. Sende 40 gün 40 gece çocuğa bak ondan sonra birleşelim demeden kolektif girişmeyi başlatıyordu. Oysa şimdi tüm bunlar olmamış gibi, sanki kolektif bir ortamda kolektif bir miras içinde değilmişiz gibi davranılıyordu. Bugün uygarlık olukla gelişmişlik olukla neler varsa kolektif olmanın ürünüydü. Ortaya konmuş olan kolektif alanı ve kolektif gücü sahiplenmeyi eksen alarak; “rızkları veren benim. Benim lütfumla yaşıyorsunuz dediğiniz an dananın kuyruğu kopuyordu. Devamla “bu benim takdirimdir. Özelleştirme yapıyorum, ihalede ihsanda bulunuyorum” gibisinden türlü dalaverelerle kişilerin elinde kolektif işleyişi alırsanız; kolektif güç kullanımı karşısında kolektif güçten yoksun olan kişinin işi bitiktir. Kişinin elinde buz zeminini aldığınız halde (kişinin paydaş olduğu kolektif gücü kişinin elinde aldığınız halde); sanki kişinin elinde kolektif gücü yani buz zemini varmış gibi davranıyordunuz. Buz paten alanı olmayan kulvarda kolektif zenginliği kaptırmıştınız. Kolektif gücü El ilahın takdiri saymakla meşru kıldığınız kolektif zemini göstererek “haydi sende onun gibi paten yapma yeteneğini göster”, demenin hilesi içinde hiç olmayacaktınız! Önce kişinin kolektif geri bağlanım yasalarından doğan hakla bir buz zemini kullanma hakkı ve olanağı olacaktı. İnsan hakkı diye sayıp döktüğünü tüm kazanımlar kolektifi geri y bağlanım yasaları olan kolektif mirastan doğuyordu. “insanlar hür ve eşit doğar hür ve eşit yaşar “ diyen insan hakkı söylemi saçmaydı. Kişileri ne hür doğuyordu. Ne hürriyetsiz doğuyorlardı. Üstelik hayat ya da kişiler eşit olukla doğmuyordu. Burası mutlak durumla verili temel referans noktamızdı. Verili doğal alan içinde insanları hür doğdurup hür yaşatmak şimdilik kolektif güç olukla elimizde değildi. Ama verili noktadan hareketle, kolektif bir alan içinde insanları hür doğdurup hür yaşatmak olasıydı. Bu kolektif irade ve kolektif yapabilirlik gücüydü. Yani insanı kolektif bir alan içinde kolektif geri bağlanım yasasından doğan haklardan ötürü; kolektif yapabilirlikle hür doğdurup, hür yaşatmak pek ala elimizdeydi. Sizin insan hakkı dediğiniz anlam, kolektif yasalardan doğan kolektif güç içinde olmayı kullanan kolektif kapasiteydi. Tıpkı insan olmanın üreten kolektif kapasiteli ittifak ürünü, bileşim içinde doğan kolektif bağlaçlarla insan olması gibiydi. Bir başka insan (kolektif) hakkına göre “İnsanlar din, dil, ırk, kültür, inanç bağlamında aşağılanamaz kınanamazdı! Neden? Çünkü bugünkü kolektif inşa olan gelişmişlik; köleci sistem dahi olsa geçmişte sosyal bileşimin özelliği olan yalıtımlı bir ortamın dili, sosyoloji, etnikliği, kültürü ve groteski anlamalı totem meslekten doğan inancaları doğrultusunda inşayı ortaya koyan kolektif mirastı. Bunlar uygarlığın ele verecek olan başlangıç koşulu içinde, yalıtımın koşulu olmakla; yalıtım koşulu da üreten ilişkileri; üreten ilişkilerde ittifak eden meslekler arası üretim hareketini ve bileşen uygarlığı ele veren doğumu gerekli kılan dış etki olup; üretim hareketi için mutlaka gerekli olmamakla gittikçe sönümlenen fosil kayıtlardı. Geri bağlanım yasasından doğan kolektif mirasçı hakla, kolektif güç bir düzenleme olmakla; kolektif öznenin ve kolektif iradeli kolektif yapabilirliğin elinde insan olmanın hakkıydı. Kısacası kolektif olanaklarla (buz zeminli alanla-eğitimle vs.) donanmış kişi isterse kayacaktı isterse kaymayacaktı. Buradaki temel hak, kolektif kişilerin buz pateni yapacakları kolektif güçle donanmış bir olanağın içine doğdurulmaya dek kolektif kararının alınıyor olmasıydı. Ve kayma olanağı içine doğan kişi de ister kayar, isterse kaymaz. Buz paten alanını ortaya koyan kişi değildi. Geri bağlanım yasasına bağlı olmakla bizim dışımızda olan ama akış içinde şimdiki kolektif alan içinde kesikli sürekli olan kolektif güçtü. Kolektif alan içinde, kolektif olanakla olmak demek; temel gereksinmeler dışında mutlaka herkesin aynı kolektif olanakla olması demek te değildi. Kişilerin istediğinde istediği zaman o kolektif olanaktan yararlanacak olmasıydı. Çünkü kişi her kolektif gücün belirmesi içinde, yine kendi dışındaki nedenle karşılık bir kolektif emek zaman katkısı vardı. Buz patenini ortaya koyan kolektif olanağa katkısı olan kişi buz patencisi olmadığı gibi buz patencisi olan kişinin de dünyadan habersiz cahil olmasıyla; bir Cahit Arf olmamasının sorgulanmadığı gibiydi. Siz kolektif mirasa mirasçılıkta eşittiniz. Hangi payınızı kullanıp kullanmamak size aitti. Kolektif inşanın mirası, herkesin koruyucu, herkesin bakıcı, herkesin sağlıkçı, herkesin avukat, herkesin matematikçi vs. olmasını öngörmez. Kolektif oluşun kendisi bunların hepsidir. Üstelik sizin, kolektif donanımın tümü içindeki bilişti düzeyde olamamamızın kolektif nedeni yanında sizin biyolojik yapılı engeliniz ile yine sizin dışınızda olan sizin biyolojik ömrünüzle sınırlı olmanız da kolektif donanımla olmanıza olanak tanımazdı. Kolektif kapasiteyle donansanız dahi dışınızdaki nedenle siz, o işi vücuda getirecek zamanla olanaklı olamayacaktınız. Akıl olukla, duygusal olukla, özel durum olukla kolektif alan içinde eşit değildiniz. Zaten kolektif alan içinde bunlarda sorgulanmıyordu. Ve duygulu özel durumlu oluşlar da inşanın temelinde yoktu. İnşanın temelindeki akıl da kişi aklı değildi. Kolektif akıldı. Tümden bir kolektif akıl da kişide olamazdı. Kişinin mesleği ve kişinin ilgi, ihtiyacı kadar bir kolektif akıl kişide vardı. Ancak kolektif paylaşım içinde üreten bir iş kapsamıyla ilgili ortalama bir kolektif akıl ve eğitim ile olmanız yeterli ve gerekli şarttı. Özel yaşamınızı oluşturacak hak edişler de bu koşullar içinde olacaktı. Ortalama aklı ortaya koyup üretemeyenler, tarih sel mirasla olacaktı. Sizin dışınızda ve sizden bağımsız olan geri beslenim yasalarıyla olacaktı. Kişi, tarihsel zeminin geri doğrultma yapan bilinciyle davranacaktı. Tarihsel geri bağlanım bilinci olmakla köleci sistem öncesi tarihsel zemine göre inşa başlangıcında ve inşanın gelişme evresi içinde sadaka vermek yoktu. Şu halde bu kolektif bilincin doğrultması içinde olmakla; bırakın sadaka vermenin ömrü uzatır olduğu söylemine inanmayı; kolektif bilince göre güncelde dahi sadaka verilmemesi gerekirdi. Kişiler geriye, başlangıca, ilk inşa koşullarına göre doğrulma yapabilecek düzeydeki kolektif etki kadar bir bilincin payı içinde yaşayacaktı. Kişiler kolektif alanın açtığı düzlemde özel bir hayatın hak sahibi olacaktı. Kolektif etki; geçmişin inşa müktesebatı + şimdiki zaman içinde ortaya konulanlardan doğan sağlama yapan kolektif kuvvetin tüketimi, kullanımı, yaşantılaşmaydı. Kolektif etkiyi şöyle de kavraya biliriniz. Kolektif etki; geçmişiyle sizin dışınızda olan; sizden, sizin bilincinizden ve sizin isteğinizden bağımsız bir var oluş olmakla kuvvetli bir rüzgâr benzeri olsun. Oluştuğu bölge içindeki kuvvetli rüzgârın duran, hareket eden her bir kişi ve nesne üzerine ayrım yapmaksızın zorunlu bir kuvvet etkisi vardır. İşte kolektif alan da; kendi alanı içine böyle bir etkidir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |