Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir.
-Cervantes |
|
||||||||||
|
El, köleci sistem içinde efendinin aldığı can, mal gibi öncüdün kat kat fazlasını vaat etmekle öncüdün karşılığını kat kat verme demekle (faizi-üremi, nemayı) şirin gösteriyordu. Faiz, köleci sistemin üssel durumları içinde hak ediş olarak evirildiği yollardan sadece birisiydi. Yine faiz bu kes de para adamı burjuvaların, feodal efendilere verdiği borç ya da öncüt karşılığı paranın faizine dönüşmesiyle "faiz" tu kaka edilip; “haram” kılınıyordu. Bu faizin ikinci tür evrimiydi. Dinlerin ilk oluştuğu evrede burjuvazi olmadığı gibi borç alan bir El ve borç alan bir feodal bey de yoktu. Bu nedenle dinler faiz gibi burjuvaziyi de hesaba katmamışlardı. Dinler monarşin dönemin embriyo dönemi sonrasında, monarşin sistem oligarşiye yöneldi. Oligarşiye geçiş ganimet edilen süreçlerle açılacaktı. Ganimetçi dönemde El insanları can ve malını ödünç vermeye çağırıyordu. İnsanları efendiye can ve malını hem ganimet karşılığında, hem de cennetteki karşılığı kat kat ihsanlarla ödenecek olmanın vaadiyle çağrılıyordu. Buna tüccar mantığıyla (köleci sistem mantığıyla) ne güzel alış veriş diyordu. Efendi alış verişin bir kaybedeni olacağından hiç bahis etmiyordu. Zerdüşt böyle buyurdu kabilinden dinler de günümüzün egemen para sahibi iş adamı olan burjuvalarını da hesaba katacak yorumlarda bulunacaktı. Bu konuda derin görüşlü âlimlerden (lümpenlerden)(!) fetva üstüne fetva beratı alacaktılar! Lümpen söylemi burada ezen ve ezilen sınıf arasında hem sütre yapma; hem tampon görevi yapma; hem ezen sınıfın şeriat ve ideolojisini savunan, telkin eden din adamı rahiplerdi. Köleci sistemin inşacısı feodal efendiler ortalama bir tutumla MÖ 6. yüz yıldan beri faizi haram diyerek bangır bangır bağırıyordu. Derin din âlimlerine göre feodal efendilerin haram dediği faize günümüzde “enflasyon ölçeğinde faiz alıp vermekte hiç sakınca yoktur!” diyecekti. Şaka değildi. Dahası “TOKİ’DEN ev almak için faiz vermek meşruydu”. Diyanet öyle diyordu. Çünkü “devlet kazanç için faiz almıyormuş!” Yani devlet faiz alıyormuş ta niye alıyormuş? Diye sorarsak; bu mantığa göre cevabı şu olur: Her halde devlet "faiz almak için faiz alıyormuş". Ama kâr olmuyormuş! Âlimler bir saçmayı başka bir saçmaya doğrultacak cevabı vermek için bin dereden bin su getirip buram buram terliyorlardı. Nasıl kısır döngü ama… Kolektif sisteme göre aba gibi farklı bir kullanım değerine karşı kundura gibi farklı bir kullanım değerini, değiştirip tüketme yaptıklarında; süreç bitmiştir. Her ikisi de yeniden kullanım ve değiştirme değerini üretmek için işe koyulur. Burada ne kat kat karşılık olan bir alış veriş vardır. Ne fiş vardır. Ne kâr, ne zarar mantığı vardır. Bunlar bilinmez bile. Neden bilinmezler? Çünkü bunlar inşa malzemesi değildirler. Bunlar inşaca gerekmeli bağlanım enerjisi değildirler. Bunlar köleci sistem için doğrudur. Sömürme sömürülme enstrümanı olmakla doğrudur. Üreten sistemi veren geri bağlanım yasalarına göre bunlar doğru değildir. El mana anlayışlı köleci geri bağlanıma göre çok doğrudurlar. Tarihsel olanı bilmeyen mantık, "günün hal ve icabına göre faiz alınabilir" demekle hem zırvalıyor hem bocalıyordu. Hem kapitalist olacaksınız. Hem kazanç yapmayacaksınız! Aklınız alıyor mu? Âlimseniz aklınız alır. Kar kazancı bilmemek ve gütmemek kolektif sistemin şiarıdır. Kolektif sistem deyince hem tüyleriniz diken diken oluyor. Hem de işinize gelen yerde çaktırmadan kolektif argümanı “devlet kâr amacı gütmeksizin faiz aldığında faiz haram olmaz” demeye getirirsiniz. Kolektif sistem bilmediği kâr ekseninde inşa olmamıştı. Hayatı ortaya koyan sağlama çevrimlerini kesikli sürekli güvence kılacak seçme ayıklamalarla ortaya çıkmıştı. Ne enflasyonu biliyordu. Ne döviz kur farkı vardı. Ne hayat pahalılığı oluyordu. Oysa köleci sistem kolektif üretim ilişkisi üzerinde çalışmadan para kazandıran El 'in yürü a kulum dediği sömüren sistemdi. Sömürüye ilişkin kâr, alış veriş, ödünç verme, faiz alma, enflasyon komisyon gibi onlarca seçme ayıklamaları seçecek bunların hak ve hukukunu, eskinin deyimiyle sizinle iman ahdi yapacaktı. Köleci sistemler öncelikle çoban-tarım toplumlarında çok yaygın olmakla birlikte, beyler (efendiler, vassaller, ağalar, feodaller) halka öncüt veriyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |