..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




29 Mayıs 2021
Üssel Devinmeli Köleci Açılımlar1  
Bayram Kaya
Oysa üreten işlerge kuvvet, zorunlu olarak dıştan takas yapan, değişme yapan geçişimleriyle bileşimli bir tamamlayıcılıktı.


:HCG:
Yazılarım özel bir başlık içerseler de tematik açılıma sahip bir yazı dizisidirler.

Kolektif etki; parçalı tekil kişiler üzerinde çevrimliydi. Kolektif etki beslenme, besin bulma, savunma gibi kişi üzerinde aynı anda birlikte olması gereken, birlikte gitmesi gereken süreçleri eş zamanlı başlatan tamamlayıcı bir etkiydi. 

Tamamlayıcı etki bir kaç kişi üzerinde avcı toplayıcı, birkaç kişi üzerinde iz takipçi, pusu atıcı, savunmacı, geride kalan yavru bakımı gibi farklı farklı işlev ve görevler değişimi geçişme olmakla, birbirine geçişen bu işlerge enerji nedenle kişiler arası bağlanım enerjisi oluyordu. 

Kolektif etki kişi için eş zamanlı başlaması gereken süreçleri başlatıyordu. Kolektif etki kişi ile birlikte ama kişilerin bilincinde ve kişilerin iradesi dışında olmakla; tamamen kişiden bağımsız bir kuvvet ve etkidir.

Kişinin kaldıramayacağı ağırlıkta bir kaya kütlesini 5 kişi bir arada kaldırdığınız zaman, kaya kütlesini kaldıran kuvvet sizinle birlikte ama sizin dışınızda bir ortaklaşa (kolektif) kuvvettir. 

Sizin dışınızda, sizden ve sizin bilincinizden; sizin isteminizden bağımsız olan kolektif kuvvet; sizin kuvvetinizi daha etkin daha az zamanda daha çok iş yapmakla sizi etkin ve işler kılmıştır. 

Kolektif etki üssel durumla daha parçalı zamanlar bileşimli bir kuvvetler entegrasyonu olup, her bir sekanstı görevler arası enerji dönüşüm santrali; iş kolu veya sektörel fabrikalarla işleyim gücüdür. 

Kolektif kuvvet, kolektif bir etkidir. Kolektif etki kişinin kendi dışında kişiler arasında birbirine geçişen; farklı enerji değişimlerinden doğan bağ kuvvetiyle oluşuyordu. 

Kolektif etki, dıştan kişiler arasındaydı. Kolektif etki topluma göre türlü türlüdür.  Kolektif etki kişinin gördüşü işe göre bir türlü olmakla kişi için hep aynı işi yapa gelişin duygusu olmaktadır.

Enerji dönüşümlü, enerji takasları  içindeki kişiler, hep aynı iş kolu görevi içindeyken; gördüğü işle hem başkasının eksiğini tamamlayan hem de başkalarının gördüğü iş ve eylemlerle tamamlanan, toplum eksenli aktif öznelerdir. Tamamlama ve tamamlanma içinde adeta farklı işlevin enerji potansiyeline dönüşürler. 

Farklı enerji bileşimli parça kuvvetler de kişiler arasındaki eş güdüm ile eş zamanlı farklı farklı enerji enerji tüketip farklı farklı enerji üreten sistem içinin çevrimler başlayışına tamamlayıcı bir etkiydi. Bu nedenle kolektif etki işlerge kuvvet ve işleyim gücüne sahipti.

İşlerge kuvvet içinde, toplumun ve sistemin tüketimini karşılayacak olan bir tür enerjiyi üretmekle siz sisteme katılıyordunuz.  Üretmeniz sonundaki kolektif takasla yetenek ve ihtiyacınıza göre bir çok tür enerjinin kullanım ve tüketimine sahip oluyordunuz.

Kolektif etki kişilerin eylemi ve kişilerin öznesi üzerine bir modülasyon ve kullanımdır. Kişi kolektif beceri ve kolektif bir kapasitedir. Kolektif patentli kişi kolektif kapasitesi nedenle kolektif etki gibi davranabilmektedir. 

Bugün biz yazılım ve programlama uzmanıysak, bu uzmanlığımız bizdeki kolektif kapasitenin etkisini gösterir. Proğramlama beceri ve olanaklarını, toplum önümüze hazır eder. Bizler de kişisi maharetlerimizle hazır olan kolektif kapasiteli örnekçeler üzerinde kısmi çalışmalar yaparız.

Bizlerin kişisi kapasiteyle yaptığı parça çalışmalar, toplumun hazır ettiği örnekçeler üzerinde eğip bükmeler yapar. Öncesine uyumlu olan yeni ve farklı tarz eğip bükmeler bir gelişmeyi ortaya koyar. Böylece kolektif alan içinde birçok yeni ve ve birbirinden bağımsız birçok parça işlerin entegresiyle kolektif kapasite ortaya konur.

Kolektif inşa, kişinin önüne her zaman, hazır bir kolektif olanak; hazır bir kolektif kapasite; hazır bir kolektif deneyim; hazır bir kolektif teknik, kolektif birim zaman ve kolektif bir araç gereç gelişmişliği ortaya kor. 

Kişiler donmuş olan bu kolektif olanaklı değerler üzerinde; kolektif mantık ve kolektif akıl olan donanımlar içine, kendi yetenek ve kendi deneyli düşüncesini de katmakla etkin ve eylemli olur. 

En nihayetinde toplumsal bir kapasite içinde, kişisi yeteneklerimizle bir deney; bir biliş, bir buluş yapabilmemiz için temelde kolektif bir alanla; kolektif bir işlerge kuvvetler dönüşümünün, çevrim ediliyor olması gerekir. Böylece kolektif mantığa sahip kişiler kendi kendisine yeten kısmi bir tamamlayıcı etkiye de dönüşebilmektedir.

Kolektif etki mirasıyla donanımlı bir kişi, kimi kişisi gereksinimleri; bir arada, birlikte, eş zamanlı eş güdümle başlatabilmektedir. Bu olanak tıpkı Robinson Crusoe, İbni Tufeyl'in Hay Bin Yakzan 'ı ıssız bir adada ilk sel mantıkla değil kolektif alanın toplumsal hafızalı mantıkla vardılar.

Kolektif mantık, her iki eser içinde donmuş tekil durumlarla art arda edilmektedirler. Hay'ın Tanrı 'yı bulacak kadar bu kadar düşünceyi kendi kendisine yüklenmesi, ilk sel groteskti hayatın içinde yoktur.

Tufeyl ceylanların büyüttüğü insan yavrusunu Hay'ı hiç bir şey bilmez oluşla tanımlasa da;  büyüyen çocuğun akıl çıkarımlarına baktığımızda; bu çıkarımlar ilk sel mantığın groteskti çıkarım ve sorgulamaları olmayıp; aksine Tüfeyl gibi toplumsal donanıma sahip yazarın ancak kolektif düşünce ile olası olan düşünce çıkarımlarıdır. Hay'a maal edilmektedir. 

Köleci sistem, kolektif yapının tamamlayıcı etkisini; kendisinin anne, baba, dayı, amca, hala, büyük anne büyük baba dediği sosyolojik akrabalıklarla, evliliğin eşleri üzerine ihale etmiştir.  Böylece kişi yararlanıcı kolektif kapasite, köleci sistemle hayli daraltmıştır.

Bir tarafta daralan kişi yararcı kolektif kullanım ve kolektif sağlamalı tüketimler kıtlığı; diğer yanda da bollaşan birikim, zenginlik ve refah ile sömürüye dönüşmüştür. 

Yine köleci sistem bu değişikliğe karşın kolektif alanın kolektif üretim tarzında vaz geçmemiştir. Aksi takdirde kolektif etki olmadan enerjiyi başka türlü işlerge kuvvete dönüşemezdiniz. Köleci sistemsizi kolektif paylaşım hakkından vaz geçirir.

Köleci sistem sizi mülkün sahibine çalışan kişiler kılar. Buna da kulluk görevi der.  Köleci sistem sizelere kolektif sekanslara göre üretim yaptırdıktan sonra (kulluk görevinizden sonra); Sizin kolektif katılım payınızı keyfi takdir olarak söyleyip; kazanç takdirine, kâr takdirine dönüşür!

Sizin ölmeyecek kadar yaşamı sürdürecek olan kaderiniz; ancak sizin çalışmanızla, kazancınızla takdir edilmişti. Oysa mülk sahibi için yaşamını sürdürmek; "kulluk görevi içinde mülkün sahibine gösterilmesi gereken saygıyla; mülk sahibinin huzuru olup; mülk sahibinin yaşamı mülk sahibinin huzur hakkına dönüşmüştür.

Köleci sistem kolektif garantiyi sosyoloji üzerinde tamamlamaya dönüşmüştü. Yani köleci sistemle üreten ilişkiyi sosyolojiyle açıklanan bir gözbağcılık olmuştu. Artık kolektf inşanın hazır edip önünüze koyduğu kolektif olanak ve kolektif donanım içine doğmak; yerine zengin ve sefil aileler içine doğan kaderiniz vardı. 

İşte köleci süreçli üssel açılımlar; üretirken kolektif üretim tarzına bağlı olmanın açılımı içindeydi. Köleci sistem tüketirme yaparken paylaşmayı kolektif katılıma göre değil de keyfi takdir olan illüzyona göre yapiyordu. İllüzyonla yepyeni bir üssel açılımlar ortaya koyuyordu.

Kaderleriniz ilkin mal sahibi olan ve mal sahibi olmayan aileler içine doğmakla başlayıp; üreten ilişkiyi sosyoloji boyutlu aile içinde varlıklı ve yoksulluk içine doğdurulmanızla; kader olacaktı(!)

Ne doğmak elinizdeydi, ne kimin anne babanız olacağını seçmeniz elinizdeydi. Ama köleci sistem içinde yapılan takdirler nedeniyle kimlerin zengin, kimin fakir olacağına dek alın yazıları yazılmıştı.

İşte siz üzerinde zenginlği fakirliği olmayan seçemediğiniz ama zenginliği-fakirliği sistem tarafından üzerine giydirilmiş kişilerin mirascısı olarak sistem içine doğduruluyordunuz.

Siz sadece doğal bir ortam içine doğuyordunuz. Doğal durumla sosyolojin ve kolektif olan bir alan içine doğmuyordunuz. Sosyoloji ve kolektif oluş; kuantum başlanıştan, atom düzeyli biyo kimyasal ve sosyo toplumsal "özne" süreçlerden sonraydı. 

Ama siz doğal yoldan biyo kimyasal hayatla evirilen gelişmenin, "dıştan girişmeli özne bilinci" nedenle; sosyolojik ve kolektif bir alan içine doğduruluyordunuz. 

Doğa zenginlik ve fakirlik içermez. Siz kimden doğarsanız doğun; zenginliği fakirliği olmayan böylesi bir doğa içine doğuyordunuz. Doğal durumla olan doğumlar üreten köleci sistem içinde doğma değil, doğumları bilerek tasarlama yaparak zenginlik ve fakirlik içeren sosyoloji içine doğdurulmaydınız.

Köleci mantıkla düzenlediğiniz ortamlara doğdurma işi tamamen "üreten sosyo toplumsa öznenin elindeydi". Hazır edilmiş kolektif donanımlı kolektif olanakları önünüzde hazır olarak bulmak ta üreten sosyo toplumsa öznenin elindeydi. Kimin fakir, kimin zengin olmasını takdir etme işi de "üreten köleci sosyo toplumsa öznenin elindeydi". 

Yaklaşık bir tahmini söylemle söylüyorum on bin yıl öncesine kadar milyonlarca yıldan beri milyonlarca kişinin hiç biri üreten ilişki içine doğmuyordu. 

Kabaca on bin yıldan yine kabaca 5000 yıl öncesine kadar üreten kolektif alan içine doğan mutlulardık. Yine üreten bir köleci kolektif alanın içine doğuyorduk; ama bu sefer zenginlik ve fakirlik kaderi olan doğumlarla, zengin fakir aileler içine doğuyorduk!

Bunu kim belirlemişti? Kolektif özne mi belirlemişti? Kolektif özgecilik mi belirlemişti? Yoksa kişi tamahıyla ortaklığın gücünü kendisine mülk edinen El mi belirlemişti? İlk El söylemlerinden birisi de "mülkün sahibine hamdolsun" diyen El adamı söylemiydi.

Üreten kaderlerimiz, üreten ilişkilerimiz, kolektif bir sosyo toplumun ürünüdür. Ortaklaşa üreten ilişkilerimiz, köleci sistemle birlikte kişisi paylaşım takdiriyle kişisi mülke çevirdik.

Üreten ilişki, kulluk görevi anlayışlı illüzyon nedenle kişisi mülk sahibinin huzur hakkına dönüştü. Ve üreten ilişkiyi ve üretim hareketini mülk sahibinin huzur hakkı yapmakla kaderlerimiz; özellikle de günümüz de "köleci sosyo toplumsa öznenin" elindeydi.

Bugün uzaya gitmekle doğumları uzayda yaptırmak kader oluyorsa; bu alın yazısı değil kolektif alanın etkisiydi. Kolektif alanın etkisi de temelde kuantum düzlemli sıçramalardan hareketle bambaşka süreçlerin eseri olarak vardı. Kuantum sıçrama atom düzenli bambaşka sekans içine geçmişti. Ve atom düzenli süreçler de fiziksel biyo kimyasal süreçlerin tetiklemesiyle hayat denen sekans hareketleriyle sosyo toplumsal kapasiteye dönüştüğü bir gerekircilikle, bambaşka süreçlerin ürünüydü. 

"Kolektif alanın etkisini" kişisi ego ile "mülkün huzur hakkı yaparsak" kolektif alanın etkisi, mülk sahibi kişi elinde "sosyolojik bir alın yazısı" olurdu.

Oysa kolektif süreçli sağlasan kuvvetler salt sosyal davranışla ve salt sosyolojin ilişkiyle başlamamıştı. Sosyolojik ilişki kolektif etkinin, kendisi önünde hazır bulduğu ve kolektif süreci kısmen hızlı başlatmakla, asıl neden olmayıp; dış bir etkiydi. 

Yani kolektif etki ortaya konurken, tabii ki kolektif inşacıların cinsellik gibi; yalnızlık duygusu gibi ilişkileri de kişi ile birlikte kolektif etki içine getirildi. Bunlar kolektif alan içine getirilen sosyal davranışlardı. 

Kolektif alan içinde sosyal ilişki vae diye sosyal lişki kolektif ilişki değildi. Kolektif ilişki hayati önemde sağlasan ve üreten ilişkiye dayanır. Cinsellik neslin devamı bağlamında hayti öneme sahip olsa da, kolektif ilişkiyle değil sosyal ilişkiyle karşılanıyordu. Yani kolektif etki, sosyal bağıntı lamadan daha fazla işlerge bir kuvvetler dönüşümü olmakla, organize oluştu. 

Kolektif alan daha çok üreten işlerge kuvvete dayanır. Kolektif alan işlerge kuvvetle organize olmayı, ilkin totem alan içinde kesikli sürekli çevrim yaptı. Kolektif tutum totemi bir alan içinde yalıtıldı. O totem alan içinde yalıtılan kişi ile kişinin sosyal ilişkileri de o alan içinde yalıtılmış oldu. Böylece yalıtıma kolektif etki, o sosyolojiye hitap eder görünmüştü. 

Ön ittifakların içinde görülecekti ki hiç bir sosyoloji, ne kolektif bir tamamlayıcı etkiydi. Ne de sosyoloji her bakımdan sistemi büyüten bir etkiydi.  Sosyal bileşimler kolektif kuvveti oluşsa da kolektif oluş soyoloji değildi.

Sosyolojinin sadece büyüyen bir nüfus potansiyeli, nüfusa bağlı mekanik bileşimle bir kolektif kuvvet varsa da üreten ilişkiye geçilmeyen zamanlarda nüfus oldukça küçük sayılar etrafında tıkanıp kalıyordu. Çoğalamıyordu. Kimi zaman da sosyoloji mevcut nüfusu bile koruyamıyordu. 

Üreten ilişki totem mesleği olukla içte işlerge kuvvet etkisiydi. Üretim hareketinin de üreten gruplar arasında totem mesleklerin takas edilmesinden doğan işlerge bir kuvvet etkisi vardı.

Yani dıştaki totem grupların üreten işlerge kuvvet ilişkisi vardı. İşlerge kuvvet ilişkisi farklı değer üreten, farklı tüketime konu edilen ve farklı kullanım değeri ortaya koyan grupların, kişi üzerinde kişinin eş anlı süreçlerine tamamlayıcılık etkisiydi. 

Grupların sosyolojisi üreten ilişki olmadıkça pek pek dıştan bileşimle büyüyen gelişen yapı değildi. Aksine sosyoloji benzer duygudaşlıklar üzerinde en ufak bir sosyal grubu geçici olarak yalıtan bir muhafaza edişti. Grup sosyolojileri çevrimsiz tutumlarıyla ve geçici ilişki de olması nedeniyle, fazla bir yalıtım kazancı ortaya koyamıyordular.

Oysa üreten işlerge kuvvet, zorunlu olarak dıştan takas yapan, değişme yapan geçişimleriyle bileşimli bir tamamlayıcılıktı.

Dinlerin üzerinde tepine tepine at koşturdukları kolektif etkiyi bir kez daha hatırlamadan köleci sistemin üssel açılımlarını kavramamız her zamanki gibi kolay olmayacaktı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ölçü 2
Ölçü 1
Ölçü 4
Hemcinslerin Tarihi 11
Hemcinslerin Tarihi 14
Hemcinslerin Tarihi 4
Ölçü 3
Hemcinslerin Tarihi 6
Hemcinslerin Tarihi 12
Hemcinslerin Tarihi 13

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bildin mi? III [Şiir]
Ayrılık Nedir? [Şiir]
Bildin mi? [Şiir]
Bildin mi? II [Şiir]
Bülbülü Öldürmek [Şiir]
Hata Yapmak [Şiir]
Asuman [Şiir]
Ne Devletsun Ne Devletlu [Şiir]
Köle 2 [Şiir]
İçimizdeki Yabancı [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Emekli eğitimci. 1950 Mucur / Kırşehir doğumlu.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.