"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Totem alanda mirasçılık ve temas etme kuralı şimdi; ittifakın mirasçısı olma ve ittifakın temas edeni olmaya dönüşmüştü. Bu iki temel başlangıç koşulu köleci sisteme göre dönüşmüştü. Bu dönüşme; kişiyi ana babasına mirasçı yapan dönüşmeydi. Kişiye ana baba kardeşler arasında el ele değdirmenin temasını yapan dönüşmelerdi. Kolektif yükümlülükler ana babaya göre inşacı ana baba totemi üzerine indirgenmişti. Köleci sistem içinde bir de mülk sahipliğini gözeten totem vardı. Ki mülk sahipliği totemi kolektif kapasiteyi ele geçirmekle veren ve alan El ‘di. Ana baba totemi hem kişilerin geleceğine garanti olan bir inşa şekliydi. Hem de kişilerin ana babasına, elden ayaktan düşmenin garantisiydi. Aslında kolektif miras ve kolektif yükümlülükler ana baba üzerine transferdi. Ortak bir bağlanımla kişiler arası bir meşruiyet anlayışı ortaya koymazsanız; karşılıklı ihtiyaçlar temini olan kolektif sistem çevrimi, başlayamaz. Her nesnelliğin mutlaka kolektif bir öznel anlama birliği ve bilgisi olacak. Totem alandaki kardeşler arası temas etme meşruiyeti; bu kez ittifak içinde İlahi kardeşler arasında cinsel temas etmenin meşruiyet ilkesi olmuştu. İttifakın İlah kardeşliği kavramı içinde totem kardeşler mana anlayışının sadece cinsel temas edilirlik içindeki yönelim şekli değişmişti. Totemin temas etme tabusu, ilahi kardeşlik içinde gruplar arasına temas etmeye doğru genişlemişti. Yani totemi temas yasağı, ittifak içinde dışa açılmanın ve uygarlığın gereği olan bir temas ilkesine dönüşmüştü. Köleci sistem içinde aynı ana babadan olma kardeşler; ana babasına mirasçıydı. Ana baba da çocuğuna mirasçıydı. Köleci sistem ilahi sistem içinde çıkacaktı. Bu çıkışa bağlı olarak kolektif yapı içinde kolektif paydaşlı olan kolektif doku; bir olupbitti El marifetiyle kimi kişilerin özel malı, mülkü ve gaspları olacaktı. Paydaşlı olarak ortaya getirilen ürünler, kullanım ve tüketimler; El marifetiyle rızık olarak kimi kişilere verilecekti. Çoğunluğun kendi payını alamadığı köleci ortamda; gaspı elinde tutan mal mülk sahipleri nedenle kolektif garanti ortadan kalkacaktı. Tekil kişiler kolektif başlangıca kadar hiç bir zaman yarın güvencesi ortaya koyamamışlardı. 17/2 Yarın güvencesi ancak kolektif alan ile ortaya konan bir kolektif garantiydi. Manyetik korumanın dünya üzerinde kalkması ile ne olacaksa; mal sahibi kişiler yüzünden yoksulların üzerinde kalkacak olan kolektif garanti ile de bozulan denge içinde benzer analojik kargaşalar olacaktı. Batan kolektif garanti, bu kez de ana babaların mirasçılığının güvencesi olarak yeniden su yüzüne çıkacaktı. Ana baba mirası, güya kolektif miras güvencesinin yerini tutacaktı! Ana baba kardeşliği önce ana baba mirasçılığına işaret ediyordu. Sonra da ilahi dönemli anlamıyla totem kardeşler ya da ana baba kardeşler arası temas değil de “ana baba, ebeveyn ve ana babadan kardeş olanlar dışındaki kişilerle temastı. Bu temas şekli tıpkı ittifak yasasındaki “gruplar arası temasın meşruluğuna” işaret ediyordu. Ancak nedenler çok farklıydı. Gruplar arası temasın meşruiyeti üretim hareketi nedenle oluşan bir ihsastı. Oysa Ebeveynler ve ana baba kardeşler dışındakilerle dıştan temas; mülk sahibi ittifakına tabi olma esasına göre yapılan bir düzenlemeydi. Nasıl totem kardeşler birbirleriyle temas ediyorlarken zıttı durumla kendi grubu dışındakilerle temas etmiyorlar ise; şimdi üretim hareketinin selameti için totem kardeşler birbiriyle; mülk sahipliği denen köleci ittifakın selameti için, ana baba kardeşler de birbiriyle temas etmiyordular. Artık doğuran, doğurtan size kardeş değildi. Çünkü totem kardeşlere göre; ilah kardeşliğinde de; ana baba kardeşliğinde de, kardeş olmanın özneleri değişmişti. Aktörler bağı değişmişti. İlahın ve ana babaların rolleri değişmişti. Totem dönemde ve ilahi dönemde; doğuran ve doğurtanlar doğanlarla kardeşti; temas edilenlerdi. İlahi yasalara göre ittifaklar içinde bu taraf bir kadından doğan çocuk yine bu tarafa verilirse meşruiyet ne olacaktı? Bu taraf kadından doğan çocuk kendisini doğuran tarafa verilirse çocuk doğuranıyla "totemi kardeş olacağı" için ittifak yasasına göre çocuk doğuranla temas edemeyecekti. İttifak içinde bu taraf kadından doğan bir çocuk eğer karşı gruba verilirse, çocuğun verildiği grup, çocuğu doğuran grubun karşı grubuydu. Bu kes çocuk kendisini doğuran gruba "kendisini doğuran mantığıyla yaklaşmayacaktı. İttifak yasası içinde çocuk kendisini doğuran gruba, "karşı gruptan olma gözüyle bakacaktı". Bir ilahi gruba, karşı ilahi gruptan olanların hepsi temas meşruiyetiydi. 17/3 Bu durumda çocuk, kendisini doğuranın karşı gruptan olması nedeniyle çocuğa kendisini doğuran grubun her biriyle temas etme meşruiyeti vardı. Unutmayın ki o çağlarda doğuran bilinci yoktu. Ya totem bilinci gibi totem kardeşlerden doğmanın bilinci ile totem kardeşlere temas etmenin bilinci vardı. Ya da ilahi ittifak içinde ilahi kardeşlerden olup; karşı gruptaki ilahi kardeşlerinizle temas etmenin bilinci vardı. Her iki sistemde de doğuran bilincine yönelik seçme ayıklama tutumu ve davranışlar anlayışı yoktu. Totem kardeşleri veya ilahi kardeşleri yahut ta ana baba kardeşleri ifade eden, kardeşin mirasçısı olmayı ifade eden ve kardeşiyle teması ifade yaklaşımlardaki kurala göre yansımalarla davranışlar farklı farklı olacaktı. Evet, ilah gene paylaştırandı. Ama ilahi ortamda doğan her çocuk, hem onun aiti değildi. Hem de ilah ittifakı ortamda doğan her çocuğa paylaşmadıkça sahip çıkamıyordu. Bunlar ve bunun gibiler rollerin değiştiği akışlardı. İttifakı alan içinde İlahın salt kendisinde olmayan ya doğuranı veya doğurtanı olduğu melez çocuklar vardı. Yani başka ilahın da doğuran ya da doğurtanı olmakla başka ilahın çocukları da vardı. Bu nedenle çocuklar ilahtan çok ittifakın mirasçısıydılar. İttifakın temaslısıydılar. İttifaklar da bir konsorsiyum aiti olmakla mülktü, devletti. Ana baba bir veya anası başka babası başka kardeşlerde, çocukların her bir ana veya babaya mirasçı olma rolü ve aktörlüğü vardı. Bu nedenle köleci ittifakın mirası; toteme göre mirasçılığa ya da ittifak mirasçılığına göre olmayacaktı. Çocuk kendisini doğuranın ve kendisini doğurtanın mirasçısı olacaktı. Bu mantığın yansıması da farklı olacaktı Totem dönemden beri, ilahi dönemden beri kardeşlerin farklı dokunma karakteri şimdi mülk sahibi ana baba kardeşler olup olmamaya göre temas etmenin ya da temas etmemenin ayarı olacaktı. Köleci ittifakta temas etme kuralı, tıpkı ittifakın temas kuralı gibi dıştan iman kardeşleri üzerinde temas etmenin kuralına göre işleyecekti. İttifaklarda temas etmede de temas etmemede de rol karşı ittifaktan olup olmamaya göreydi. Yani rol ilahi aitliklerdeydi. İttifaka göre temas “dıştan temaslı” olma kuralıydı. Ana baba velayeti de ilahi ittifakın içinde benzeşen analojiden çıkıyordu. 17/4 Köleci ittifak içinde ana babanın rolü, dıştan temas eden ittifak gibi (dıştan evlilik gibi) benzerlikle kendisini ittifakı röle kaptırma biçiminde ortaya çıkacaktı. İttifak eden bir grubun, kendi totem grubu dışındaki ilahi kardeşlerle teması ön görülmüştü. Köleci ittifakın ana baba velayeti de” totem aile dışındaki iman kardeşleriyle temaslı olmaya ön gören dönüşümün yansıması olacaktı. Mirasçılığa gelince ana baba mirasçılığında ana babanın ister malı mülkü olsundu isterse olmasındı. Kimin kulağı duyardı. Siz mülkün sahibine ve mülk sahibinin rızkları nasıl dağıtırsa dağıtsın mülk sahibinin dağıttığına iman eden bir iman kardeşler aforizması içinde seçici oluşta iman kardeşlerinizle temas edebiliyordunuz ya siz ona bakın. Gerisi vız gelir, tırıs giderdi. Köle de mal mülk sayıldığından, ana baba köleliği de çocuklara mirastı. Nasıl mal mülk sahibi olup olmamanıza göre ana babalar mirasçılığı doğmuştu. Yani mülk sahibinden mülkü olanlar doğacaktı. Mülk sahibi olmayan ana babadan da mülkü olmayanlar doğacaktı. Üretim hareketine dayanmayan ve üretilenleri, kolektif kaynakları sömüren köleci ve inancı mantığın doğuran doğurtan ana baba bilinçli dağılımı içinde; Zengin de zenginler doğacaktı. Fakirden de fakirler doğacaktı. Köleden de köleler doğacaktı. Yansıma buydu. Bu da kaderdi! Çünkü El; “kiminizi, kiminize çalışsın diye (Mülk sahibine kölelik etsin) diye rızkını eksilttik. Kiminizin rızkını da sabredenlerden olsun diye kıstık” diyordu. Yani kölelik mal gibi rızk olarak dağıtılmıştı. Bu da rızk vermenin bir kölelik yanı olduğunu gösterdiği gibi El, köleliği de mal mülk olarak dağıtıyordu. El mülk sahibi ve mülkünü rızk olarak dağıtığına inanılan mana anlayışıdır. Kolektif anlayışın zıddı olarak ifade edilmiştir. O çağda El dağdaki yabanıl öküze mülküm demediği gibi El yabanıl öküzü de rızk olarak vermiyordu. Ya neyi rızk olarak veriyordu El? Kolektif üretim hareketi içindeki kolektif gücün birikimlerine göz koyan El, kendisini kolektif gücün mülk sahibi olarak ilan etmesiyle; bu sanal mülkünü rızk diye veriyordu. Yani El ortaklığın kapasite sahipliği içindeki öküzü, tarlayı, bağı, bahçeyi, avadanlıkları, bilgiyi, rızk diye, nimet diye, hikmetinden sual olunmaz diye dağıtıyordu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |