"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Kimi bencil kişiler kendi bencilliklerinin peşinde gitmek için mülkün sahibi söylemini kurgulamıştılar. Aklı içinde "mülkün sahibi" tasımına alanı açan, fakat mülkün sahibi türü bir mana anlayışını da ortaya koymayan kişiler de bu tür mana anlayışına hayli yakın kişilerdi. El mana anlayışı içi ve açılımı kodlanmış (şifrelenmiş) mülkün sahibi söylemindeki bencilce düşünme ve bencil eylemli iştahtan ileri geliyordu. Mülkün sahibi söylemli mana anlyışı hali hazırdaki kolektif gerçeklik karşısında gerçek olamadığı için inancıydı. İnandırmayı, aldatmayı, sahte olanı ortaya koyar. Bunlarla meşru olmak ister. Kişilere pusula ya da yol haritası olacak bir kolektif alan bilinci olmadığı zaman kişi sel çevrim ekseni; inanç denen sanı, kanı, öyle kabul etme türü modülasyonla bir çevrim eksenine dönüşür. Sanı, kanı, inanç belirsizlik içinde bir yönelme, bir yön edinme tutumudurlar. İlk kolektif ve totemi inşanın içindeki belirsiz durumların bir çıkmazı karşısında inanç, sanı, kanı; yeni bir değişme süreci arifesine kadar kullanımda olmakla iyidir. Bu tür bir başlangıç inanması içinde olunan yönelimlerinizi sınaya sınaya hale yola korsunuz. Dıştaki yakınsatıcı kişi-kişi girişmesi bu gibi sınama yanılma içinde olan kişilerin birikimli kişi öznesi giderek kolektif özneyi oluştururlar. Şimdiki kolektif öznenin olduğu depo enerji içinde pek pek inanca, sanıya, kanıya yer kalmamıştır. Sanı kanı, inanç içimizdeki eski bir fosil kalıttırlar. Sizden önceden beri size gelen bilgileri siz; ne davranış olarak, ne depo eden hafıza olarak; ne zaman olarak, ne de mekân ve enerji harcanması olarak ortaya koyamayacağınız sayıdaki kolektif bilgi ve kolektif deneyimdirler. Çevrim ekseniniz sanıya, kanıya, inanca yer bırakmadan bunlardan oluşacaktır. İnanç, sanı kanı bilginin bittiği yerde başlar. Ve inanç öğrenilince de başladığı yerde biter. İnanç, sanı kanı gibi erken dönemde kalma fosil düşünme biçimi olan bu "sanıcı etki alanı" günümüzde "mülkün sahibi" söylemli mana anlayışın rızk, kader gibi modülasyonlara taşıyıcı dalga olma istismarında kullanılırlar. Bu nedenledir ki şimdilerde inançlar "mülkün sahibi" söylemiyle kolektif sistemi viral etmekte kullanmak için mülk sahibi otoritelerin sıklıkla başvurduğu bir algılatma yöntemidir. İnanca dek bilmezliği içinde bencil hoşlanmalarının peşinde giden kişiler; sanıcı hoşlanma ve kanıcı bilmezliğin bencil tamahı sayesinde kolektif sistemin olanaklarını kaybetmişlertiler. Şimdi de sanıcı kanıcı inanç ve iman içinde kaybettiklerine vaat, sabır, müjde, öğüt vs. üzerinde ulaşmak istemektedirler. Böylece inanca daha çok sarılırlar. Bu tür birikimli inanç müktesebatı dini doğurmuştur. Dinler siyaseten özel mülk sahipliğine uygun söylemdi. Anlamdı. Dinler, sanıcı içerik modülasyonlarıyla kolektif direncin iradesi yerine geçmiştiler. Kolektif alan içinde dinlerin iki taşıyıcısı vardı Birisi kişi öznesi içindeki sanı, kanı, inanç eksenli duyum taşıyıcıydı. İkinci taşıyıcı da dış ortam içinde "mülkün sahibi söyleminin avukatı olan ideolog din adamı lümpenlerdir". Bu bağlamla kolektif bilinç kaybı, kendi ürettiği kolektif kapasiteli kolektif emek gücüne "rızk" diye bakan şaşkın gözdeki bir yanılgıdır. Bu yanılgılara türlü türlü anlamlar veren algısal zihniyettedir. Gerçekte ise toplumlar sanı kanıya göre değil kolektif yasalara göre üretirler. İnancılar mamulü olanı paylaşırken kolektif bilincin gereklerine değil mülk sahibinin keyfi iradesine göre dağıtmaya inanmıştır. İşte bu nedenle köleci ve kapitalist siyaset Ali Cengiz oyunu olan bu inandırılmadadır. Totem alan dışa karşı büyük oranda yalıtılmış bir yapıydı. Totem alan, bu izolasyon içinde grubuna neyi yasaklamışsa, gruplar ittifak içinde gelince kendilerine yasaklananın gerçek bir yasaklama olmadığını görmekle GÖZLERİ AÇILMIŞTI. Dini deyimle totem alan içindeki dokunma tabusu gibi pek çok haramlar, ittifak içinde "helal" olmuştu. Bu gibi bilinç tasnifleri ilahlar arasında o ilahın tanınma sıfatına da dönüşmüştü. Bu bağlamla "gözü açılan Enki, zekanın ve bilgeliğin ilahıydı". Kolektif bilince sahip Enki, bu bilgeliği mülkiyetçi bir kurnazlığa ve kolektif alana karşı tuzak kurmaya dönüştürmüştü. Bu yüzden köleci sistemde Enki' nin adı "kurnaz Enki'ydi". Dinler bunu "sizin Rabbiniz tuzak kuranların en hayırlısıdır" diye ifade ediyordu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |