Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
“Rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem”. Rızk ve kul söylemindeki kolektif geçmişli hafıza yeni biçimiyle hatırlanıp, özelleştiren mantığın direncine dönüşecekti. Özelleştiren “kolektif mülkiyet içinde”: kişinin temel ihtiyaçlarıyla belirli ve yönelimle olan davranışlar, dışta karşılıklı ve bağıl enerjili transfer enerjilere dönüşmüştü. Kişi üzerindeki transfer enerji, başka kişi üzerinde bir enerji türünden diğer bir enerji türüne dönüşüyordu. Örneğin, kişi üzerindeki yönelimle av yapma ve besin bulma türü zamana bağlı dönüşür, değişilebilir enerji karşı kişiler üzerinde kolektif bağlı yük enerjilerine dönüşüyordu. Kolektif bağlanımla oluşan takas veya transfer enerjiler de kolektif alan içinde karşı kişiler üzerinde savunma, yavru bakımı, eğitim gibi birçok parçalı enerji çeşitlerine dönüşüyordu. Kişi orjinli enerji; kolektif alanda, kolektif bağlanımlarıyla oluşan transfer enerjileri; kolektif paylaşım üzerinde tekrar kişiye dönüyordu. İşte geçmişe dek unutturulan kolektif girişmeli, kolektif bazlı değişilebilir paydaşlı, kolektif kişi emek transferleri; mülkün sahibi El kavramı içinde şimdi “rızk” ve rızk verme ile dile getirilir olmuştu. İttifaka dek İttifakın insanı da “kul veya köle” olarak dile getirilir olmuştu. Bilgi iyiden iyiye karartılmıştı. Rızk kavramı El kavramını çağrışır. Kişiler de El kavramı tarafından çekiliyordu. Böylece kolektif alan içine modüle edilen çeşitli inanç söylemleri ile yeni davranış biçimli, yeni eylem ve mana anlayış alanı kodlanmıştı. “Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem” türü anlayışlar köleci anlayış içinde köleci karartmaya karşı yeni tarz direnç ürünü eylem ve söylem olmakla; yeni alanlı, yeni tarz düşünceci bakışımlardı. Artık kişiler kolektif bir alanda değişilebilir transferli bağıl emekler nedenle değil de “El rızası” için davranır oluyordular. Zorunlu kolektif bağlantılar yerine rıza alıp rıza veriyorlardı. Temeldeki karartmalar karşısında El ‘in şefaatine sığınma gibi rıza alan, rıza veren teslimiyetler ortaya konuyordu. Kolektif alan içine açılan “yeni eylem alanı” ve yeni tarz düşünce olan bu türden anlayışlar kolektif alanı enfekte ediyordu. Rıza verilen yani rızayı alan İbrahim ile Musa’ydı. Çünkü İbrahim ve Musa yeri ve göğü kişilere verecek olan mülk sahibinin somut ve görülen kişiler söylemlisiydiler. Bu imleç söylemin bağlamı içinde kişiler kolektif alana karşı kişi hoşlanması olan bencilliği öne çıkardılar. Tan anlamıyla bu “aklı peynir ekmekle yemekti”. Kolektif olup bitenleri özelleştirmeci ve vaat edilen kişi hoşlanması hazla yemekti. Kişi hoşlanması eğriliği gözeten niyet nedenle rızayı verenler İbrahim ve Musa’nın inanıcısı olan İbrahim, Nemrut, Musa ve Karun’un kavmiydi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |