Başka dillerle ilgili hiçbir şey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir şey bilmiyorlar. -Goethe |
|
||||||||||
|
Sana özlem ve hasret dolu olduğumu anlıyorum ne zaman alsam kalemi elime… Sen benim hayatımda en güzel şanslarımdan birisin ve bunu sana yazmak boynumun borcu. Elimden geldiği kadar her fırsatta fısıldıyorum kulağına, duyuyorsun değil mi beni? İnsan özler mi kalemi? Kalem özler mi sahibini? Hem de nasıl özler… Saygıyla özler, sevgiyle özler, buram buram tüter, boynuna atlayıp sarılası o duygu.. Birbirimizin belki boynuna atlayıp sarılamıyoruz görünürde; fakat kelimeler cümleler vasıtasıyla gönülden gönüle izahı tarif edilemesede prangalıyız birbirimize. Bağlandım sana, senin bana bağlanışın gibi daha ne isteyeyim Cenab-ı Haktan… Sana bir özür borçluyum elbette.. O da Sevgili Günlüğüm✍🏻 olmana rağmen, günü gününe kalemi elime alamayışımın mahcubiyeti. Çoğu zaman daralıyor kalbim, hasretim büyüyor sana ve dünyamda olan şeylerden seni merakta bırakmayıp haberdar etme duygusu itiştirip, kakıştırıyor yakamı. Yüreğimi darlıyor yaz yaz yazsana hadi diye mızmız bir çocuk eteklerime yapışmış gibi haklı bir duygunun karşısında mahcup mahcup dünya meşgalelerime devam ettiğimi sansam da, eksiğim sensiz… Haksızda değil işte o duygu, bu yüzden sana mahcubum. Bugün şöyle içsel bir karar aldım bakalım sen ne düşünürsün. Bir hedef koydum önüme; her şeye yetişmeye çalışan ben, sevdiceğim sevgili günlüğüme sıra gelince mi meşgulum dedim! İşte o an şimşek çaktı yüreğimde sanırım, gözlerim kamaştı ve kalem tutan elimi çarptı ki, baklagilleri düzenlerken raf kesti elimi, öyle böyle değil hemde bayağı kanadı. Kan tutar beni dedim ve bıraktım baklagilleri tezgah üzerine, pansuman yaptığım gibi; elime dikkat edip çabucak dış giyim giyindim kıyafetler değmesin dedim pür dikkatim bi görsen beni: dışarı attım kendimi. Yine yolda seni düşündüm elbette, cız etti yüreğim ihmal ettiğimin mahcubiyeti yapıştı ayak bileklerime. Zor yürüdüm spor ayakkabılar ile… Deri ayakkabı giyseydim daha mı kolay mı yürürdüm bilmiyorum orasını ama yapıştı bu duygu boynuma borç gibi ve hedefime odaklandım… Önce on gün; günü gününe yazma hedefi kararı aldım. Öte yandan kan tuttuğu için beni nereye gideceğimi bilmeden atmıştım kendimi dışarı. Nereye gidiyordum ki? Yürüyesimde yoktu öte taraftan, bugün korkulu bir rüya görmüştüm, uyanmamda uzun sürmüştü. Halbuki ne planlarım vardı bugün yerdeki su birikintisine baktığım gibi suyamı düşmüştü bugünkü planlarımın hepsi diyerek buruk bir gülümseme gamzemide ortaya çıkaramadı, buruk olduğu için gülümseme nazlandı gamzem, ayna olsa şunu söylerdim elbette ortaya çıkıp çıkmamak senin kararın ve bu bedende özgürlüklere ehemmiyet verilir derdim. Derdim yani sevgili günlüğüm✍🏻 insan çekinir mi duygu ve düşüncelerini söylemekten? Ben çekinmem! Niye çekineyim ki ? Kıymet bilen insanlarız biz. Vatanın, Ananın, Babanın, Taşın, Toprağın kıymetini bilen bizler azalarımız veya vücudumuzda bize bahşedilen gamzeler ve çillerin mi değerini bilmeyeceğiz? Bugün yirmi bir Aralık ve en uzun gecenin kapısı aralandı. Planlarım suya düştü fakat yenilerine gebe fikir ve düşünceler içersinde bak aldım kalemi elime ve buluştuk nihayetinde. Bunda ki hayırda buymuş, daha ne olsun ne mutlu yüreğimi yazıya döken kaleme✍🏻 İçinden bir kaçını yapabilsem kendimi iyi hissetmeme sebep olacaktı ama aynı gün kan tuttu birde beni iyi mi diye düşünmüştüm akşam namazına kadar. Efendim? Efendim sevgili günlüğüm? Haklısın haklısın elbette bak huy işte dışarı atmıştım kendimi nereye gittin peki diye sormam ne kadar yerinde! Atlıyorum konudan konuya huy işte hay Allah; ah beni beni! Sözümü balla kesmesen okuyamayacaktın markete gittiğimi… Etiketlere bakıp geri çekilip,bir adım öne gelen, hatta yakın gözlüğünü takıp tekrar fiyatları ve son tarihleri kontrol eden insanlardan bahsedemeyecektim eh biride bendim bu insanlardan elbette… Çözdüm ben bu işi, bir sıfır atıyorum toplam alış veriş fişinden ver elini mutluluk. Etiketlere bakmıyorum, masanın üzerine bırakmıştım alış veriş listesini hop hop hop al at sepete yaptım. Buzdolabı poşeti ile başladım alış verişe, patates, soğana geçtim. Kıl biber alayım dedim elimle ölçtüm boyu bir koca karış, ne zaman bu kadar uzadı biber boyları midem almasada yedi tane bir karıştan kısa olanları gözlerimle ölçerek aldım poşete, çeri domates, Çengelköy yazılı salatalıkların dip kısımlarında çiçekleri sarı değildi, solmuştu çoğunda çiçek açmamış, açamadığı gibi solamamıştı bile… Yerli ve ithal muzlardan aldım şeffaf poşet içersine yerleştirdim ıslaktı muzlar, suda mı bekletiyorlar diye düşünmeden edemedim sevgili günlüğüm✍🏻 etiket fiyatlarından çok bu düşünceler üzüyor, üzdüğü kadar yoruyor beni… Sirke reyonuna gelince beyaz sirkeyi aldım sepete ekledim..Çıkmak istedim marketten ne yiyoruz Allahım niye benim bir köyüm, köyümde bir kaç karış bahçem bahçemde maydanozum, terem yok diye diye ödedim söylenilen fiyatı… Oradan organik mamuller satılan dükkana gittim. Kokusu marketten ne kadar farklıydı kendime geldim yağmur çiselerken bir kaç kezde başımın yönümü yağmura dayadım. Islat yüzümü sırılsıklam olmayan köyümün yağmurları ile ıslat dedim sitemle.. Yağmur alındı, umurumdamı dedim hıh dedim bi de! Limonlar karşılıyordu organik dükkan dış tezgahında tüm müşterilerini. Seçtim yine şeffaf poşet içine beş adet, buram buram kabuğu narenciye kokan limanlardan Dalyan ‘da ellerimle limon ağaçlarından kopardığım limonlara benzemesede marketten hallice şükür dedim, şükrümü eda ettim ikimiz adına sevgili günlüğüm Rabbimize. Şükrümüzü dergahı izzetinde kabul buyur Ya Rabbi. Bir kilo mandalina, üç adet elma ki aramızda kalsın elma sevmem yanlış ama sevemedim bu mübarek meyveyi. İçeri girdim yoğurt, peynir, elma sirkesi, tereyağı, yeşil zeytin ve cevizli sucuk alıp ödedim ücretini helal olsun Allah razı olsun aynı zamanda paranın karşılığını alıyorsun daha ne olsun? Organik ürünler alış verişimde bitti tam eve gidecektim ki aaaa aaaa o da ne? Yılbaşı günü günümüz var ve gün bende onun için un eksikti sevgili günlüğüm✍🏻 Efendim ? Evet yılbaşına daha kaç gün var biliyorum ama arada elime bakıyorum kan tutuyor ya hani beni kendimi serin rüzgar içinde oyalıyorum bir çocuk gibi. Neyse doğruca diğer markete gittim ellerimde poşetler ile; beş kiloluk turuncu paketli undan aldım, makarna salatası yaparım bir de dedim, bir makarna attım sepete; Allah Allah o da ne çikolata reyonu bir gör halimi gülerdin. Niye mi? Eh bilmiyorsun tabii onu da sonra anlatırız hadi kasaya gidelim elimizde çikolatalar ile On Günlük Serinin Birinci Günü✍🏻
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |