..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Sami Güzel




17 Kasım 2003
Mutluluk Görünür Mü?  
Sami Güzel
Yaşam albümünde kaç doğru resminiz var sizce ?


:AIFA:
 

  Sonbaharın geldiği yeşil bir vadi düşünün, oturduğunuz ağaçtan yavaş yavaş yapraklar dökülüyor. Önünüzde ki büyük göl, batan güneşin yansıması halini almış. Uzaktan mırıldayan rüzgar, mutluluğun melodisini fısıldıyor kulaklarınıza.. Bu tablo bir çoğumuzun aklında ki mutluluğun farklı bir portresi midir acaba ? Mutluluk burda mıdır ? Yoksa bahçeli bir ev ve iyi bir aile sahibi olmakta mı ?

  Cevap hayır. O zaman nerededir ? Sokakta yatıp kalkan çocuklarda olmadığına göre, vahşetten başka haber yapmayı bilmeyen televizyon kutusunda da değildir. Peki dondurucu soğuklarda yırtık bir eldivenle elli bin lira daha ucuz ekmeği alabilmek için saatlerdir kuyrukta bekleyen amca, biliyor mudur acaba sorumuzun yanıtını ? Seyahat etmeyi düşleyen bir çok kişinin sonu olan kanlı yollar, yanıtı yanlış yerlerde aradığımızı iletir bize..

  Hep bir mutluluk düşü kurar ve asla o düşü yaşayamayız. Çünkü hiç bir zaman memnun olmadığımız için, mutluluk denen kavramın bize çok olduğunu düşünürüz. İnsan olmanın temelinde vardır belkide bu his, elinde olanın değerini bilmeyip, elinde olmayana heves etmek.. Kaçımız gözlerini bir gün boyunca kapatıp gezdi ? Karanlıkların, kurdelelerle süslediği o sonsuz siyahlığı gördünüz mü ? Bir gün bile sabredemezken, buna ömür boyu mahkum olanları düşünmemek, insan olmamızdan gerek.. Fakat ben onları da gördüm, bisiklet sürme yarışması yapıyorlardı, üstelik o kadar acı ki, bir çoğumuzun çoktan kaybettiği sonsuz yaşam tutkusuyla..

  Evet, sıradanlaştık ve monotonlaştık... Sabah kalkar işimize gider, akşam evimize döner, haftasonu eğlenir, geceleride uyuruz. Bu kuyunun dışındaki yaşamın ne anlamı var bizler için ? Nasıl olsa kapımızın önünü temizleyen kişiler var, hatta başkalarının kapısının önünü temizleyenlerde var.. Bunlardır işte ağır aksak bizleri karamsarlığa iten.. Yaşanılan her anın bir fotoğraf olduğu bu albümde, sizce kaç adet güzel resminiz var ?

  Albüme doğru resimler koymanın vaktidir derseniz, bu hafta sonu her zamankinden farklı birşey yapalım. Çocukluğunuzdan kalma bir kaç oyuncak çıkartın. Ufak bir iki çorap ve mümkünse bir ayakkabı. Sessiz ve kimsesiz bir mahallenin taş yollarına girelim. Gördüğümüz ilk evin kapısını çalıp, misafir olalım. Hemen girişte bir kız çocuğu bekleyecek sizi, tazecik ayakları ile donmuş betona basan, gözlerinde bir hüzün esintisi, merakla sizi izleyecek.. Önce ayaklarını giydirin, ardından oyuncağını verin... Sonrası yanağına kondurduğunuz bir busenin, gözpınarlarını doldurmasıdır artık. Dünyaları bağışladığınızı zanneden bir ufak yorgun ile sizin aranızdaki bağdır. Gözlerine bakmalısınız ki bir kaç saniyede olsa mutluluğu yakalayıp, görebilesiniz.. 

  Arkamızda mutlu bir kaç yürek bırakıp yolumuzu bir barınağa çevirelim ardından. Barınakların ilk kapısından içeri girmek oldukça garip hissettirir, yüzlerce havlayan köpek, aralardan kafa uzatan hastalar ve henüz "dünya nedir ben bilmiyorum" bakışlarıyla yavrular.. Hiç hareket etmeden etrafınıza bakın, bir çok bölümde yüzlerce canlı sizin için bağırıyorlar. Yüzlercesi onların başına bir kez elinizi koymanız için yalvarıyorlar ve ufacık sevginiz için tüm bu kıyamet.. İtiraf edin, hayatınızda hiç bu kadar ilgi görmemiştiniz, göremeyeceksinizde..

  Bir parça yiyecek için insanlara muhtaç olan, bizler yüzünden yaşamadıkları acı kalmamış bir çok canlı, hala bizlere sevgi gösterilerinde bulunuyor. Çünkü onlar düşmüşler, çoktan bardakları kırılmış ve suları dökülmüş. Tek istedikleri de sevgi ve ilgi, yoksa sahne arkasında yaşam anlamsız onlar için.. Böyle bir yüreğe kaç insan sahip acaba ? Ben sahip miyim ? Ya sen ?

  Vakit akşamı çekerken, aktığımız nehir yavaşlamalıdır. Neler sığdırdık bir pazar gününe ? Alkolsüz, eğlencesiz, oyunsuz ve gösterişsiz bir pazar yaşadık. Ama bu pazar öyle bir çift göz bize baktı ki, hayatımızda hiç bu kadar minnet duyulmamıştık. Öylesi pohpohlandık, öylesi bir sevgi gösterisine maruz kaldık ki, sevileni bile tekrar gözden geçirmeyi düşündük. Göz ucuyla bakmaktan vazgeçtik yaşama ve gizliden gizliye sattığımız düşlerimizi tekrar satın aldık, üstelik değerini de fazlasıyla ödeyerek...

  Günün sonunda biz çoktan aradığımız sorunun yanıtını bulmuştuk. Ne arabaydı mutluğumuz, nede saray.. Taze bir ekmeğin kokusu, bir miniğin elindeki elma şekerindeydi.. Kimi zaman bir kır çiçeğinin güneşe bakışında, çoğu zamanda kahve gözleriyle, konuşmadan anlaşabilmeyi neler neler anlatabilmeyi bize öğreten bir yavru köpekte.. Geçmişin tozlarına üfleyebiliriz artık, kutudan çıkan sırrı paylaşmalıyız birbirimizle.. Yeniden görüşmek ümidiyle, bir hoşçakal mağrurluğuna emanetsiniz şimdilik..

  Hayat albümünüze bu pazar bir fotoğrafta siz yerleştirmeye ne dersiniz ?

 



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İyi ki Gittin
Kırmızıya Mektuplar / Gökyüzü ve Yeryüzü Bembeyazdı
Kırmızıya Mektuplar / Yanmanın Başka Bir Tadısın
Yağmurumsun
Kırmızıya Mektuplar
Kırmızıya Mektuplar / İştahı Kaçmış Sevdaların
Kırmızıya Mektuplar / Sessiz ve Dilsiz Dostlardı Kaldırımlar
Yalnızlık Krampları
Sadece Bir Damlayım

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gözyaşım Kırılmış [Şiir]
Sarhoş [Şiir]
Yağmursuz Bir Sonbahar [Şiir]
Hasrettik [Şiir]
Rüzgar [Şiir]
Uçurum [Şiir]
Ona Yürüdüm [Şiir]
Dile Geliş [Şiir]
Hayat [Şiir]
Kavuşma [Şiir]


Sami Güzel kimdir?

Çatlamış dudaklara yapılan, sulu ve pamuklu pansumandı belki yazılarım. . Belki de çoktan ölmüş hislere yapılan bir otopsi. . Okumadan yaşanmaz, yazmadan anlatılmaz. .

Etkilendiği Yazarlar:
Hersey


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sami Güzel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.