..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayý isteyen bilime sarýlsýn, ahireti isteyen bilime sarýlsýn; hem dünyayý hem ahireti isteyen yine bilime sarýlsýn" -Hz. Muhammed
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > onur güner




14 Kasým 2004
Ýlkel Bir Adamýn Çýðlýklarý I  
onur güner
Neden ilk anda göremediði þeyleri þimdi görmeye baþlamýþtý. Göz karanlýða nasýl bu kadar kýsa bir sürede alýþabiliyordu. Birden çevresindeki her þeyinde böyle iþlediðini fark etti. Herkes ve canlý aniden olan deðiþikliklere bile birden kýsa bir sürede alý


:BCIJ:
Çevresine uzun býkkýn bir bakýþ attý ve birkaç adým daha. Her an duracakmýþ gibi yürüyordu. Niye böyle yapýyordu ? Niye oraya gidiyordu? Kendi kendine mýrýldanýp duruyordu. Birden durdu kafasýndan arkasýndan birinin geldiði saplantýsý geçivermiþti. Onu görmek umuduyla olanca gücünle kafasýný çevirdi. Kimse yoktu. “hepinizin caný cehenneme” aðzýndan kusarmýþçasýna söylediði sözlerdi bunlar. Adýmlarýný daha da sýkýlaþtýrdý. Birinden mi kaçýyordu? Niye bu kadar hýzlanmýþtý birden?
     Yerden dallarýn çýkardýðý seslerden baþka kendi homurtularý duyuluyordu. Bunlar küfürden baþka þeyler deðildi. Kime küfrediyordu? Beklide kendine küfretmek istiyordu. Buna henüz cesaret edemediði için insanlarý kullanýyordu rahatlamak için. Ama yinede bir türlü rahatlayamýyordu.
     Gökyüzüne baktý. Ay tepede yoluna ýþýk tutuyor sanki gittiði yere beyaz bir halý sermiþ gibi onu cesaretlendiriyordu. Oysa o uzun zamandýr karanlýkta; zifiri karanlýkta daha fazla huzur buluyordu. Fakat bu akþam biraz cesarete ihtiyacý varmýþ gibi aya bakýp gülümsedi. Dudaklarýnýn arasýndan gözüken sarý ve boþluklu diþlerinin yüzünün çirkinliðini nasýl artýrdýðýnýn farkýnda bile deðildi.
     Hýzlý atýlan bir adým daha. Yürüyordu yaklaþýk on gündür her akþam olmasa da en az gün aþýrý oraya gidiyordu ve her gidiþi onu üzerinde ayný etkiyi yaratýyordu. Neden bu 1 – 2 saatlik yolu yürüyordu? Henüz kendiside bunun cevabýný bulamamýþtý. Fakat bir þey Onu oraya çekiyordu. Uzun bir nefes aldý, baþýný kaldýrdý, gülümsedi varmak üzereydi. 10 - 15 adým ötede duruyordu giriþ yeri. Ve birden annesine koþan bir çocuk gibi koþmaya baþladý. Artýk varmýþtý ve þuan yol boyunca hissettiði hastalýklý duygularýn hepsinden uzaktý.
     Ýçeri girdi, oturduðu yerin üstünü temizledi. Ýçerde her hareketi büyük bir sakinlikle yapýyordu. Bu onun kendine ve bulunduðu yere olan saygýsýndan kaynaklanýyordu. Oturdu, çevresine bakýndý gözü karanlýða alýþmýþtý artýk. Her þeyi buðulu bir þekilde görebiliyordu. Oysa ilk girdiðinde az daha tökezleyip düþüyordu.
     Neden ilk anda göremediði þeyleri þimdi görmeye baþlamýþtý. Göz karanlýða nasýl bu kadar kýsa bir sürede alýþabiliyordu. Birden çevresindeki her þeyinde böyle iþlediðini fark etti. Herkes ve canlý aniden olan deðiþikliklere bile birden kýsa bir sürede alýþýveriyordu. Beklide doðanýn istediði bu olmalý diye iç geçirdi.
     Kendisine bakmaya baþladý. Uzun sayýlabilecek bir boyu vardý. Neye göre uzun? Çevresindeki çoðu insandan uzundu ondan da uzun birkaç kiþi vardý fakat bu baþka bir ortam için pekala geçerli olmazdý. Elleri büyük iriydi. Her yerini ilk defa görüyormuþ gibi incelemeye baþladý. Bir eþyayý incelermiþ gibi titizlikle davranýyordu. Hatta elbisesini kaldýrýp cinsel organýna bile bakýndý. Sanki hiç tanýmadýðý bir bedendeymiþ onlarý daha önce hiç kullanmamýþ gibi garip, garip bakýnýyordu.
     - “Bunlar illa böyle mi olmalý?”
     Þu an dudaklarýndan çýkan seslerdi bu kelimeler. “Neden her þeyi tam olarak anlamýyoruz yoksa bu bilerek mi yapýyordu?” bunlarý düþünürken yerden eline ucu keskin bir þey aldý. Ve avuç içine bastýrmaya baþladý. Damarýndan çýkýþ yolu bulan kan avuç içinde küçük bir gölü oluþturuyordu. Damla, damla akan kan ve ortaya çýkan hüzünlü düþünceler. “Ah her þeyi sorgulamak ve bir mantýk zincirine baðlamaya çalýþmak.”
     O küçüklüðünden beri her yeni þeyin anlamýný bulma uðraþý içindeydi. Bu onun bir budala gibi görünmesine sebep olmuþtu. Yeni gördüðü bir þeye bakarken bir çocuk gibi manasýz ve merak dolu bakan iki göz. Çevresindeki diðer insanlara göre ise O hiçbir þey duymadan yeni gördüðü bir ota bakan bir “budala”.
     Kaný izlerken de biri onu görse hiç þüphesiz bu kanýya varýrdý. Oysa O kaný ilk defa görmüyordu. Fakat kana karþý aþýrý bir kin duyuyordu. “yaþamsal kýrmýzý sývý” diye tiksinerek homurdandý. Kana olan düþmanlýðý kanýn onu küçük düþürmesinden kaynaklanýyordu. “Ölüm ve Kan” bu iki kelime onun için çok daha fazla anlam ifade ediyordu.
     Ýlk defa ölen birini gördüðü zaman vücudunun çevresinde bu kýrmýzý sývýdan bir göl oluþmuþtu. Ve bu sývý ölen bedenden çýkmýþtý. Birden aklýna bu kýrmýzý sývýnýn kaybedilmemesi gereken bir sývý olabileceði aklýna gelmiþti. Çevresinde gördüðü ölümlerle de bunu doðrulamýþtý. Demek ki kan çok önemli bir þeydi ve belli bir miktardan fazlasýnýn vücuttan atýlmasý insanlarýn ölümüne sebep oluyordu. Kaný yaþamýn anahtarý diye düþünüyor ve devamlý elinde sarmak ve kan kaybýný durdurmak için lazým olabilecek aletlerle dolaþýyordu. Böylece ölümün önüne geçtiðini ve anlatýlan hikayelerin çoðunun birer uydurma olduðunu düþünüyordu. Yaptýðý yardýmlarla birkaç kiþinin hayatýný bile kurtarmýþtý. Çevresinde ona inanan birkaç kiþi bile olmuþtu. Taki on gün öncesine kadar onu buraya gelmeye iten olaya kadar.
     “Kansýz ölüm”. Bu onun için felaketlerin en büyüðüydü. Apansýz nehirde ölmüþ birini gördü. Hemen kan izi araya baþladý. Daha öncede denemiþti ölen bir insana kan içirmenin bir anlamý yoktu. Çünkü vücut artýk çalýþmýyordu yani kaný içemiyordu. O etrafta kan izleri arýyordu. Hiçbir yerde yoktu belki suyun temizlemiþ olabileceðini düþündü ve ölünün yakýnlarýnýn tüm nefretli bakýþlarýna raðmen ölüyü soydu, vücudunu incelemeye baþladý. Vücutta kanýn çýkabileceði en ufak bir delik bile yoktu. Bir elinde ölünün elbisesi diðer elinde bez parçasý kilitlenmiþ kalmýþtý. Ayaða nasýl kalktýðýnýn ve nasýl yürüdüðünün farkýnda bile deðildi. Tek hatýrladýðý þey “Kansýz ölüm, kansýz ölüm” diye baðýrýþlarýydý. Etrafýndaki insanlar ona gülüyor alay ediyordu. Hatýrladýðý bir baþka seste “Ahmak her þeyi kontrol edebileceðini mi sandýn.” Onu en çok sinirlendiren þey yine kendisiydi. Nasýl olurda bir anda aptal durumuna düþmüþtü. Böyle bir þeyi hiç düþünememiþti. Her þeyi merak eden anlamaya çalýþan kendisi yine ölüm karþýsýnda faka basmýþtý. Diðer insanlar hiç umurunda deðildi. Çünkü onlarýn bir þeye inanmasý o kadar kolay oluyordu ki o buna zaten en baþýndan karþý çýkýyordu.
     Yoksa en baþýndan beri kendini mi avutuyordu? Her þey belli bir düzene baðlý ve anlamaya çalýþmanýn hiçbir anlamý yoktu. Önünde bir yaþam var ve yaþa hiçbir þeyi sorgulama, zaten sorgulasan da anlamazsýn. Yaþamýn güzelliklerinden olabildiðince yararlan, çevreni geniþlet ve öl. Beklide tek doðru buydu. Yaþa anlamadýðýn þeyleri kabul et. Ve öl. Düþünme sakýn hiçbir þeyden þüphelenme.
     Fakat onun yaþý gençti ve çok erken yaþta bir þeyleri anlamak istemek zehrine bulaþmýþtý. Onun ölümü beklemesi bir mahkumun 40 – 50 yýl hapis yattýktan sonra o lanet hücrede ölmesi demekti. Peki ya kabullenmek bu da onun için en olmaz þeydi ve niye kabullenmesi gerekiyordu? Niye böyle bir düzen vardý? Beklide bir insanýn doðanýn istediði bir þeydi. Fakat bunu doða kontrol edemezdi o zaman iþin içine baþka güçler giriyordu.
     Derin bir of çekti. On gündür bunlarý düþünüyor ve artýk ayný þeyleri düþünmekten aptal gibi görünüyordu. Hiç kimseyle bir þey konuþmuyordu. Daha doðrusu konuþamýyordu. Çünkü bunun bir iþe yaramadýðýný daha çok önceleri görmüþtü. En yakýnýndakiler bile bu konudan söz açýldý mý lafý býçak gibi kesiyordu. Beklide en doðrusuydu bu. Devamlý bir þeylere dalýp gidiyor insanlar ona deli yada aptal gözüyle bakýyordu.
     Ýçe çekilen derin bir nefes; belki çoðu insaný kendine getirmek için yeterliydi ama bu onun için o kadar da kolay deðildi. Kafasýný kurcalayan bu düþünceler onu sersem gibi yapmýþtý. Bir an silkindi uykulu bir hal vardý üzerinde. Beynindeki düþünceler o kadar daðýlýyordu ki; uzun bir süre ne düþündüðünü hatýrlamaya çalýþtý. Hatta bir ara yoksa ben uyuyor muyum diye kendi kendine serzeniþte bulundu.
     Birden bire ben niye ölüm olmamasýyla uðraþýyorum düþüncesi bir þimþek gibi beyninden geçti. Ölüm olmasa ne olacaktý? O yaþayacaktý onun çocuklarý da ve onlarýn çocuklarý da. Peki ihtiyaçlar þu an bu kadar fazlayken o zaman ne kadar olacaktý? Kafasý karýþmýþtý ne kadar fazla olabileceðini hesaplamaya çalýþtý. Beceremedi, aklý ermiyordu. Demek ki yaþadýðýmýz yer buradan çok daha büyük olmasý gerekiyordu. Peki ölümle ne saðlanýyordu?
     Birden ayaða kalktý. Yayýndan fýrlamýþ bir ok gibi hýzlý adýmlarla yürümeye baþladý. Belki de aklýna takýlan bir düðümü çözmek olduðun farkýna varmýþtý. Gelmek istediði yere yaklaþýnca yavaþladý ve kimseye görünmemeye çalýþýyordu.
     Burasý ölüleri gömdükleri yerdi. En eski olan gömüyü aramaya baþladý. Ortalýk tamamýyla çalýlarla kaplý çevrede uzun aðaçlar vardý. “Niye herkes ayný yere gömüyor ki.” Fakat þuan bu onu iþini kolaylaþtýrýyordu. Oldukça yaþlý olduðunu düþündüðü bir mezarýn önünde durdu. Bakýndý çevresine kimsecikler yoktu zaten buraya gündüz kim geliyordu ki gece birileri olsun. Kendi þüpheciliðine güldü. Ve kazmaya baþladý. Eline gelen bir kemik parçasýný bir dal parçasý sanýp fýrlattý. Oysa aradýðý þeyin o olduðunu kafaya benzer bir parça sayesinde fark etti. O da demin ki dala benziyordu , beyazla toprak rengi arasý bir renkteydi üzerinde delikler vardý. Ve evet diþler bunlar duruyordu. Parçalarý birleþtirmeye çalýþtý bunlar kendisinden yani insandan kalan parçalardý peki diðer parçalara ne olmuþtu? toprakla beyaz dallardan baþka hiçbir þey yoktu. Hýzla kalkarak baþka bir mezarý daha yeni bir mezarý kazmaya baþladý. Bu sefer kendine daha çok benzeyen bir þeyler bulmuþtu. Bunlarda tam deðildi ama eksik parçalarý oldukça azdý. Ne oluyordu bu bedenlere? Bulduðu tek þey topraktý. Yani toprak oluyorduk. Demek ki üstüne bastýðýmýz her þey önceden bir insan yada bir canlý idi. Yaný ölüm doðanýn iþine yarýyordu. Peki ölümü kim istiyordu? Tabi ki doða, bizim hayatýmýz dediðimiz þey aslýnda doðanýn hayatýnda sadece bir an. Ben yýllarca yaþacaðým bu doða için bir mezar dolusu toprak olmak için. Ne kadar da basit bir amaç bu sistemde ne kadar da küçük bir parça. Ölüm doðanýn bir parçasý, bir doðumu ,bir çocuðu. Peki ilahi güç O niye böyle bir þeye göz yumuyor? Niye yarattýðýný öldürüp toprak yapýyor? Sadece ölüm sen bile onun varlýðýný gölgelemez mi? Gücü her þeye yeten niçin insanlarý öldürmeye gerek duysun? O zaten her þeyi ölüme gerek duymadan yapamaz mý? Kimi cezalandýrmak isterse cezalandýrýr kimi ödüllendirmek isterse ödüllendirir. Bu yeri hem cennet hem cehennem yapamaz mý yaþarken? Burada da her türlü adaleti saðlayamaz mý? Ne diye bir insanýn ölümüne ihtiyaç duysun? Ne diye bir insanýn ölümüyle çevresindeki onlarca insaný cezalandýrsýn? O zaten kime ceza vermek isterse veremezmi ki mekan deðiþikliðine gerek duysun.
     Ölüm demek ki sadece sen bile bizim aðaçtan, hayvandan farksýz olmadýðýmýzý gösteriyorsun.
     Bunlarý düþünerek açtýðý mezarýn baþýndan usulca kaktý.


II. BÖLÜM
     

          Tam anlamýyla ruh gibiydi. Bir þeylerin farkýna varmýþtý ama neþesi yerine gelmemiþti. Yürümeye devam ederken kafasýnda yeni düþündeler yeni soru iþaretleri oluþmaya baþlamýþtý. Baþý zonkluyordu. Sanki beyni kafatasýný yýrtýp dýþarý çýkacaktý. Düþünmemesi biraz dinlenmesi gerekiyordu fakat bunu bir türlü baþaramýyordu. Beyni yeni sorularla istila edilmiþti. Biraz çevreye bakýp dikkatini daðýtmak istedi ama pek iþe yaramadý. Ortalýk aydýnlanmaya baþlamýþtý. Yavaþ, yavaþ yürüyordu zaten fazlada gücü kalmamýþtý. Yaklaþýk on gündür doðru dürüst uyuyamýyordu. Yattýðý yere gelmiþti. Hafifçe yere uzandý. Uyumak zorundaydý fakat bir türlü baþaramýyordu. Bir haftada neler yaþamýþtý neler. Kafasýnda bir sürü sorular ve çözümler ama hala yeni sorular. Bitmek bilmeyen sorular ,sorular… Ölümün neden ve nasýl olduðunu bulamamýþtý fakat artýk olmasý gerektiðinden hiç þüphesi yoktu. Ve uyku gerçekten ihtiyacý vardý iyi þeyler düþünerek kendini rahatlattý gerçekten mutlu bir dünya hayal ediyordu. Ýnsanýn her þeyini anladýðý ve tamamen hakim olduðu bir dünya. Bu onun belki de ibadetiydi. Tamamen huzura bulduðu an uykuda sarmýþtý bu yorgun bedeni. Ama bu huzur fazla uzun sürmeyecekti. Çünkü ortalýk aydýnlanmaya baþlamýþtý. Dýþardan sesler gelmeye yani çevresindeki insanlar uyanmaya baþlamýþtý. Çocuk sesleri o insana neþe veren sesler. Bu kadar kýsa bir sürede uyanmasý onu gerçekten aptal gibi yapmýþtý. Ama neþesi yerindeydi çünkü on gün sonra ilk kez doðru dürüst bir ilerleme kaydetmiþti ve o çocuklarý her zaman sevmiþti. O hayatýn neþe tohumlarýný kim sevmez ki.
     Baþý hala aðrýyordu sanki hiç uyumamýþ gibiydi. Hafifçe doðruldu karný açtý. Ve sadece karnýný doðurmak için bir þeyler yedi. Tam bir sersem gibiydi. Hiç kimseyle konuþmuyor kimsenin yüzüne bakmýyordu (zaten onun yüzüne de bakan yoktu.). Öðlene kadar diðer erkeklerle birlikte çalýþtý. Ama yaptýðý iþin farkýnda bile deðildi. Öðlen yemek yemesi gereken sürede kafasýnda bir sürü soru ile bekliyordu. Baþka bir ilgi noktasý aradý tüm bu sürede düþünmemeliydi. Eðer bu zehre bulaþýrsa biliyordu ki yaptýðý iþe bir daha geri dönemeyecekti. Çünkü O þuan yeni ibadet edilecek yerin inþasýyla uðraþýyordu ve bir an önce bitirmeleri gerekiyordu. Büyücü baþlarýndaydý. Akþamýn gelmesini iple çekiyordu. Yarým kalan bir meseleyi artýk tamamlamak istiyordu.
     Sonunda akþam olmuþtu. Fiziksel olarak bayaðý yorulmuþtu. Fakat yine de akþam olmuþtu ve Onun keyfine diyecek yoktu. Yine her zaman yaptýðý gibi sessizce çevresinden uzaklaþtý ve yollar o uzun yollar önünde akmaya baþladý. “Bakalým bu akþam neler yaþayacaðým.” diye iç geçirdi. Kafasýndaki o zalim sorularý her zamanki yerine gelince serbest býrakmaya baþladý.
     Ölüm vardý ve kaçýnýlmazdý. Ve bu doðanýn istediði içindi (çünkü sonucu onun iþine yarýyordu). Ýnsan sanýldýðý gibi güçlü bir þey deðildi ve doðanýn gözünde bir aðaçtan farký yoktu. Yani yaratýcý yoktu ve tabi ki öteki dünya. Her þey burada olup bitecekti baþka bir mekanda yoktu. Ýnsanýn bir hayvandan farký yoktu sonuçta ikisinin de sonu ayný idi. Yani birine ekstradan bir ödül yoktu. O halde tüm bu çevresindekiler niye bu kadar çalýþýp duruyorlardý. Niye doðanýn oyununu doðanýn kurallarýyla oynamýyorlardý? Kurallar açýk ve basitti ölmemek için yemek ye ve neslini devam ettir yok olma. Bu dünyada hayvan gibi yaþamak gerekiyordu. Niye öteki dünya yada bir yaratýcý güce inanma gereksimi duyuyorlardý? Bir mezar dolusu toprak olmak insanlara bu kadar mý aðýr geliyordu? “Biz ne aþaðýlýk canlýymýþýz kendi konumuzu deðiþtirmeye çalýþýp diðer hayvanlarla aramýza sýnýf sokmaya çalýþýyoruz. Kendimizden mi utanýyoruz! Onlarla ayný kaderi paylaþmamak için kendimize yeni inançlar avuntular buluyoruz.”
     Bunlarý söylerken o an gerçekten bir köpekle bir insan nehirde çýrpýnýyor olsun hiç tereddüt etmeden köpeðe koþardý. Kendi ýrkýndan tiksiniyordu. Ayaða kalktý artýk bir hayvan gibi yaþamaya karar vermiþti. Aç deðildi ve uykusu vardý. Gözüne kestirdiði bir yere yattý. Uyumak ihtiyacýný gidermesi gerekiyordu, kafasý biraz olsun rahatlamýþtý. Artýk hiç olmasa doðadaki yerini biliyordu. Bu yüzden yeni bir süprizle karþýlaþmasý zordu.
     Uyandýðýnda ortalýk aydýnlanmýþtý. Þimdiye kadar uyuduðu en rahat uyku olduðundan vücudu neredeyse tamamen dinlenmiþti. Ayaða kalktý ve gerindi. Tuvaleti vardý bulunduðu yere fazla uzak olmayan bir çalýlýkta bu ihtiyacýný giderdi. Yaþadýðý yere doðru yavaþ, yavaþ yürüyordu. Kafasý allak bullaktý. Yürüyordu fakat ayaklarýný hissetmiyor sanki yerden birkaç parmak yukarda havada gidiyormuþ gibiydi. Açtý ve O bir hayvandý öncelikli olarak bunu halletmesi gerekiyordu. Kýsa yapraklý birkaç aðaçtan daha önce tadýna baktýðý yemiþlerden kopardý. Tam bir hayvan gibi çiðnedi ve bir tane daha …
     Karný neredeyse doymuþtu. Yürüyordu sanki havada fakat ayaklarýnýn aylýnda kýrýlan dallarýn çýtýrtýsýný duyuyordu. Hayvandý ve doðmuþtu niye insanlarýn yanýna gidiyordu? Fakat O bunu düþünmüyordu. Zincirinden boþalan bir makine gibi hareket ediyordu. Yaþadýðý yere bayaðý yaklaþmýþtý.
     Yürüyordu. Hayvandý. Baþka bir hayvanla göz göze geldi ve gözlerini kaçýrdý. Kimseyle konuþmamayý düþünüyordu. Kimseyi umursamayacak sadece ölmemek için yaþayacaktý.
     Aniden büyücünün yapýsýnýn önünde durduðunu fark etti. Büyücü, sihirbaz, yada þarlatan. Yapýsýnýn iki yanýnda yanan ateþ vardý ve bunlarýn sönmesine hiçbir zaman müsaade edilmezdi. Oysa meydanda duran insanlarýn etrafýnda yemek yiyip ýsýndýklarý ateþ her akþam yeniden yakýlýyordu.
     Ýçeri girdi. Anlamsýz gözlerle büyücüye bakmaya baþladý. Büyücü ilk baþta onu umursamadý. Ýyi dilekte bulunmasýný isteyen bir sýradan insan sandý. Daha sonra uzun bir kesiþten sonra onu anýmsadý. Bu hiçbir þeye inanmayan salak çocuktu. Ýlk böyle bir önyargý taþýyan insan umursamazlýðýyla bakmaya devam etti
- “Hepimiz hayvanýz !!! . Sen üstüne alýnmak istemezsin ama sen bile bir hayvansýn.”
Ve çýkarken elinde olduðunu fark ettiði kafatasýný önüne fýrlattý. Bunlarýn hiçbirini belli planlamamýþ ve çýkarken bile belki de farkýnda deðildi. Bunlarý yaparken o kadar sakindi ki büyücü üzerinde en ufak bir etki bile yaratmamýþtý. Zaten ben tanrýyým deseydi bile ayný þey olurdu. Çünkü O salak ve inanmayandý. Dýþarý çýktý yürüyordu nereye gidiyordu? Neyi planlýyordu? Planlamak bir þeyi önceden tasarlayýp ona göre yaþamak. Böyle þeyler bir hayvanda olmamalý diye iç geçirdi. Hiçbir þey planlamadan içgüdülerle yaþamalý ne diye yarýný düþüneyim ki yemek ve üremek yani ölmemek.
     Peki O neden ölmek istemiyordu. Niye bu zindanda yaþamaya devam ediyordu. Ölmek fikrini benimsemiþti. Kendini öldürmek. En iyisi galiba buydu. Bir anlýk acý ve yok olmak doðanýn elinde ölmeyi beklemektense bu daha iyiydi. O an kendine lanet okudu. Çünkü o an diðer hayvanlardan farkýnýn olmadýðýný fark etti. Onlarýn yaptýklarýndan hiçbir farký yoktu. Ýntihar etme fikrinin. O dayanamayýp kendini yok ediyordu onlar ise dayanabilmek için yeni inançlarla kuruntularla kendilerini avutup zihinlerini yok ediyorlardý. Hiçbir farký yoktu iki tarafta güçsüz ve kaybeden.
     O hayvandý ve yaþamalýydý. Doðanýn içinde doðan ve doðada doðal yolla ölen her hayvan gibi yaþamalýydý. Birden bire birisinin ona baktýðýný fark etti. Aslýnda oldukça uzun zamandýr ona bakýyordu. O daha yeni fark etmiþti. Yaramazlýk yaparken yakalanan bir çocuk hýrçýnlýðýyla
     - “Ne var? Ne oldu? Diye baðýrdý.”
Karþýsýndaki hiçbir þey olmamýþ gibi uzaklaþtý. Bu insanlarýn birer zavallý olduðundan artýk þüphesi yoktu. Üzüntülü bir þekilde yürüyordu. Zavallýlar gerçekten de zavallýlar. Artýk her insana birer mahkum gibi bakýyordu. Hepsinin beyninde ilahi güç denilen bir afyon vardý. Bunlar öylesine benimsenmiþti ki artýk her doðan çocuk bu afyonla doðuyordu. Bu yüzden bu konuda düþünemiyorlardý bile. Su ýslaktýr ve ilahi güç vardýr (Suyun ýslaklýðý bile tartýþýlabilirdi aslýnda onlar için.). Bunlar direk kabullenilmiþ aksiyomlardý. Konuyu açmak cesaretini bile gösteren yoktu (Ey okuyucu üniversitede okuduðum þu süre zarfýnda bu konudan öcü gibi kaçan genç beyinler gördüm. Genç cývýl, cývýl beyinler. Kendilerini zincirlemiþ en hakim olabilecekleri en verimli çaðda kendi hayatlarýndaki en önemli þeylerden birini nereden geldik nereye gidiyoruz sorusuna hiç düþünmeden kabullenmiþ ayný dedelerinin yaptýðý gibi inanan temiz beyinler. Bu gerçektende acýnacak bir durumdu.). Niye bu kadar zayýflardý bu insanlar. Bunlar gerçekten kurtarýlmalýydý. Bunlar kayýp insanlardý.
     Bir anda onlarý insan olarak görmeye baþlamýþtý. Çünkü onlar kullanýlýyordu bir hayvan kadar bile özgür deðildiler. Ýnsan evet insan aslýnda üstün bir cins deðildi. Evet diðer hayvanlardan ayrý bir canlýydý ama asla üstün deðildi. Nasýl bir kuþ uçabiliyorsa insanda düþünebiliyordu. Ve bu tür kendi cinsini bile yönetebiliyordu.
     Evet nasýl koyunlarý yönetip onlardan yararlanýyorsa ayný þeyi kendi cinsine de yapabiliyordu.Baþka insanlar onlara iþ yaptýrýp onlarý yargýlýyor hatta öldürebiliyordu. Nasýlda zehirli bir türdü insan. Kendi türünü kullanýp öldürebiliyordu. Bunu yaparken de kimi zaman ayný hayvanlara yaptýðý gibi zorla kaba kuvvetle kimi zamansa ( bu sadece kendi türüne ait) onlarý düþünce yoluyla kandýrýp aldatýp. Kendi en geliþmiþ organýný düþünme organýný daha iyi kullanýp yargý ve din yoluyla her þeyi yapabiliyordu. Bunu kendi türüne yapan baþak bir hayvan daha yoktu. Ve bu tamamen adice, kahpece bir þeydi.
     Bir hayvan türüydük ve çok geliþmiþ olmayan ama nasýl olanlarý kandýrýp kullanan asalak türdeþleri varsa onlarý kurtarmak isteyen bazý türdeþleri olmalýydý. Ýyi düþünen kimseye boyun eðmeyen ve kimseyi kontrol etmeye çalýþmayan hatta onlarý kurtarmak isteyen bir grup yada belki de tek bir kiþi.
     Galiba doðru olan buydu. Bu bir savaþtý (doðanýn savaþý) her zaman karþý karþýya gelen taraflar olmalýydý. Yoksa bu lanet dünyada (yemek ve üremekten ibaret bir düzende) yaþam bu kadar uzun sürmezdi.
     “Mücadele”. Sonunda onun yaþamasýný anlamlandýran bir kelime bulmuþtu. Mücadele etmeli ve kazanan tarafta olmalýydý. Fakat oldukça büyük bir sorunu vardý. Bu iþe nasýl baþlamalýydý? Ýnsanlarý nasýl etkilemeliydi? Öncelikle onlarý inanca baðlayan sebepleri çürütmeliydi. Demek ki öncelikle üstü kapalý olan ve sebebi inanca baðlanan olaylarý doðayla iliþkilendirip onlarýn üzerindeki kara bulutu daðýtmalýydý. Böylece büyücünün tutunduðu dallarý tek, tek kýrmýþ ve onu ortada aciz bir þekilde býrakmýþ olacaktý. Ve olumlu þeyler çabuk etkilenen türleri ona yaklaþtýracak ve böylece büyücüye yani bir efendiye ihtiyaç kalmamýþ olacaktý. Ýnsanlar kendi istedikleri gibi daha doðrusu kendi fikirleriyle yaþamaya baþlamýþ olacaklardý. Doðada hiçbir mistik gücü kabullenmeden tamamen boþ ve açýk bir zihin tamamen özgür irade.
     Ýþte bu ne kadar da güzel bir þey olmalýydý. Bunu þu ana kadar tatmýþ olan var mýdýr acaba? Diye iç geçirdi. Bütün ön yargýlardan baðýmsýz doðan bir beyin herhalde olmamalýydý. Yoksa hemen fark edilirdi. Bu oldukça farklý bir insan olurdu. Ama bundan sonra böyle olacaktý ve bunun saðlanmasý için elinden geldiðince doðayla ilgilenecekti.
     Artýk çok daha fazla düþünmeli ve çalýþmalý sonunda da kazanmalýydý. Yaþamak ve kazanmak. Siz daha önceleri nerelerdeydiniz?
     Ýntihar etmeyi düþünerek baþladýðý düþüncelerin geldiði son nokta onu gerçektende þaþýrtmýþtý ve insan zihninin olaðan üstü gücüne hayran býrakmýþtý.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: merhaba
Gönderen: bee / Ýstanbul/
15 Aralýk 2004
Düþünen ve sorgulayan beyin için tebrikler, sorularýnýzýn ve cevaplarýnýzýn devamýný da merak ediyorum. Ýnsanoðlunun sanýldýðý kadar üstün ve zeki bir tür olmadýðý konusunda size kesinlikle katýlýyorum. Yalnýz deðilsiniz elbette. Þimdilik bir deneme gibi görünen bu yazýnýn bir romana dönüþüp dönüþemeyeceðini de merak ediyorum. Baþarýlar, bee




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýlkel Bir Adamýn Çýðlýklarý III
Ýlkel Bir Adamýn Çýðlýklarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sýradan [Þiir]
Çocuk [Þiir]
? [Þiir]
Mucize [Öykü]
Yanak [Öykü]
Hayal [Öykü]
Aksi Bir Gün [Öykü]
Ufak Bir Adým I [Öykü]
Son Sayfa [Öykü]
Kapý I [Öykü]


onur güner kimdir?

Birden kendimi bir kumar masasýnda buldum. "Kumarbaz" ölümsüz yazarý tanýmama sebepti. Ve sonra "yeraltýndan notlar" ondan sonra hiç kopamadýk. Yaþasýn yeraltý!

Etkilendiði Yazarlar:
Dostoyevski


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © onur güner, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.